ALKOLLÜ GELENİ ENGELLEYECEĞİM
Başlığı görünce kimi insanların hoşuna giden kiminin de gitmeyen tablo ile karşılaşabiliriz. Doğaldır ki, aile ve toplum huzurunu bozmayan kişilerin özel hayatı temel insan hak ve hürriyetleri içinde ele alınır. Dolayısı ile bireyselleşme teşvik edilen husus olmalıdır.
Yukarıdaki başlığı saygıdeğer bir kulüp başkanı dile getirdi. Mağdur ve mazlum bir başkanımız geçenlerde bir konuşma yaptı. Dile getirdiği konular arasında seyircilerin incitici sloganları, hakaret ve suçlayıcı televizyon programları, sınır ihlali yapanlar ve haddini aşanlar vardı. Başkan bey adeta kükredi.
Saygıdeğer başkanımızın konuşmasında çok güzel bir pasaj vardı: "Taraftarlar alkollü bir şekilde stada geliyor. Ben bütün kameraları takip ettim. Aziz Yıldırım'a istediğiniz gibi bağırın. Ben 18 senedir. Alışkınım. Çünkü rant çeteleri var. Bu tribünlere alkollü gelmeyi engelleyeceğim. Tribündeki bu gruplar içinde rant mücadelesi var. Lütfen insanların başına bir şey gelmeden tedbir alın. Yalnız bizde değil, diğer kulüplerde de varsa onları da engelleyin."
Bu konuşmaların içeriğine bütün kalbimizle katılıyoruz. Gerçekten spor karşılamalarında özellikle futbol maçlarında istenmeyen olaylar meydana geliyor. Hatta ölenler olduğunu hatırlıyoruz. Büyük şehirlerde seyirciler bıçaklı-silahlı kavgalara karışıyorlar. Bu kişiler arasında kişilik bozukluğu olanlar çoğunlukta. Geçmiş yıllarda futbol maçlarında çok sayıda ölenler oldu, yaralanmalar meydana geldi. Futboldaki kriminal olaylar yönünden sicilimiz pek parlak değil. Kulüplerimizin bu konuda duyarlılık göstermelerini anlamlı buluyoruz.
Saygın kulübümüzün saygıdeğer başkanı başka konularda da fikir beyan ediyor. Televizyondaki spor programları konusunda da sıkıntılarını ve görüşlerini dile getiriyor. Bazı fikirlerine katılmasak da söyledikleri şöyledir. "Türkiye'nin iki sorunu var. Bir tanesi terör sorunu, bir tanesi de paralel yapı sorunu. Her gün yeni şehitler veriliyor. Bunlar olmuyor gibi gece televizyonları açıyoruz, yorumcular konuşuyor. Viskileri içiyorlar, konuşuyorlar. Aptalca kelimelerle kendilerini ifade ediyorlar, sonra ceplerine para doldurup gidip evlerine yatıyorlar. Yorumcu oluyorsanız eğitim alacaksınız. Her topa vuran eğitimci olamaz, antrenör olamaz."
Muhterem kulüp başkanının katılmadığımız görüşleri vardır. Fikirlerini ifade ederken takındığı stil ve kullandığı kelimeler inciticidir. Görüşlerini ifade eden öfkeli bir tavır sergiledi. Başkanın fikirleri şöyledir: "Ersun Yanal diye bağırıyorlar. Yanal gittiğinden beri kendisiyle ne görüştüm ne de konuştum. Ben olduğum müddetçe Yanal bu kulübe gelemez. Benden sonrada gelemez. Tribünler böyle yaparlarsa beni kızdırırlarsa 10 sene daha gitmem. Onun için benimle fazla uğraşmasınlar. Aday olur, yine seçilirim."
Yorum: Ülkemizde sporda özellikle futbol zevk vermediği ve kalitesi düşük olduğu için boşluk meydana çıkıyor. Doğan boşluğu idarecilerin sivri dilli demeçleri dolduruyor. Dikkat ederseniz futbolcuların başarılarını kimse dile getirmiyor. Futbolcular maçlara iştahla ve canlarını dişlerine takarak çıkmıyorlar. Zaten ülkemiz yabancı futbolcular için sanki bir cennet. Alıyorlar paralarını, ülkelerine dönüyorlar. Ülkemizde ayağa kalkamayan futbolun sebepleri araştırılmıyor.
İsterdik ki, spordaki başarılarımız gündeme gelsin; biz de yazımızı, kalemimizi bu yönde kullanalım.
Sonuç: "Kulüplerimizin yöneticileri sportif başarılara odaklanmalıdır; sivri dilli demeçlerden kaçınmalıdır."