Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Aliya: Bir İnsan, Bir Müslüman

Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nin tarihi lideri Aliya İzzetbegovic'in ölümünün üzerinden on üç yıl geçti. Bu geçen yıl on üç yıl boyunca yaşanan olaylar, Aliya'nın İslam'ın, insanın ve dünyanın durumuyla ilgili yaptığı değerlendirmelerin önemini ortaya koymaktadır. Şiddetin, mezhepçiliğin, sahte dini grupların ve hurafelerin bolca var olduğu günümüz dünyasında Aliya'nın görüşlerinin iyi anlaşılmasına ihtiyaç vardır. Aliya, modern dünyada sahih anlamda insan ve Müslüman olmanın anlamını ortaya koyan sahici bir mütefekkirdir.

İnsan ve Müslüman olmak, birbirinden ayrılmaz iki durumdadır. İnsanlığın doğal hali, Müslüman olmaktır. Müslüman olmak, insan olmak davasıdır. Aliya, sürekli olarak İslam ve insan arasındaki doğal özdeşlik haline vurgu yapmaktadır. Aliya'ya göre "iyi insan olmadan iyi Müslüman olamayız." Burada iyiden kasıt, ahlaklı insan ve ahlaklı Müslüman olmaktır. Ahlak, hiçbir şekilde insan onuruyla oynanmamasını, insanın hiçbir amaç uğruna araçsallaştırılmamasını gerektirmektedir. Aliya'ya göre, "insan şahsiyetini alçaltan, onu eşyayla bir tutan her şey gayri insanidir."

Çoğu zaman Müslüman insan olmak yerine, kendimizi mezhebimizin, cemaatimizin, mesleğimizin, cinsiyetimizin, bölgemizin, rengimizin, ideolojimizin, kabilemizin, ırkımızın ve dilimizin dar sınırlarına mahkum ederek gönüllü olarak kendimizi köleleştiriyoruz. Müslüman olmak, dar kimliklerin hapishanesinden kurtularak gerçek anlamda özgür olmak anlamına gelmektedir. Kabile, mezhep ve ulus adına savaşların yapıldığı günümüzde Aliya'nın şu mesajını anlamaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır: "Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak düşünmeye başlayın."

Cahiliye, Allah'ın ve insanın hukukunun ihlali ve ortadan kaldırılması anlamına gelen her türlü anlayış, yapı, tutum ve inançtır. İslam, insanın cahiliyenin hukuksuzluğundan kurtularak hukuku hayatının merkezine koymak suretiyle doğru yol üzere insan ve Müslüman olacağını ifade eden bir dindir. Hukukun hayatımızdan çıkması sonucu, coğrafyamız bir kan, şiddet ve savaş denizine çevrilmiştir. İslam ümmetinin en büyük sorunu hukukun yokluğudur. Hukuk yerine herkes, hakimiyet için mücadele etmektedir. Birbirimize hakim olmak için verdiğimiz mücadele, hepimizi bitirmekte, tüketmekte ve yıkmaktadır. Aliya, hakimiyet yerine hukukun hayatımızın merkezine konulması gerektiğinin çok iyi farkındaydı. Hukuku hayat olarak benimsemedikçe, gerçek anlamda insan ve Müslüman olmamız mümkün değildir. Aliya, bu bağlamda şöyle demektedir: "Hukuk benim için sadece meslek değil, inancım, yaşam tercihim ve felsefem."

Zihinsel, psikolojik, sosyal ve siyasal yönelimimiz geçmiş merkez alınarak oluşmuştur. Bugün bile yüzyıllar önce olmuş anlaşmazlıklar, çatışmalar ve sorunlar üzerinden birbirimizle çatışmaya devam ediyoruz. Geçmişteki mağduriyetler ve mağlubiyetlerden dolayı, birbirimizi ötekileştirmeyi ve düşmanlaştırmayı sürdürüyoruz. Bugün Ortadoğu'da Şii ve Sünniler arasında olması istenen büyük bir mezhep çatışması tezgahlanmaktadır. İnsanların mezhep çatışmasına hazırlanması için tarihi tartışmalar ve çatışmalar, sanki bugünün konusuymuş gibi tekrar gündeme getirilmekte, geçmişte kimin halife olup olmaması üzerinden coğrafyamız tekrar ateşe verilmeye çalışılmaktadır. Geçmişi aşan yeni bir zihniyet oluşturmamız gerekmektedir. Geçmiş ve intikam üzerinden yeni bir başlangıç yapmamız mümkün değildir. Aliya, geçmişin zindanından ve kinin yozlaştırıcılığından kendimizi kurtarmamız gerektiğini şu şekilde ifade etmektedir: " Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız."

Geçmişe saplandıkça bugünümüzü yaşamayı ve yarınımızı inşa etmeyi ihmal ediyoruz. Geçmiş, kin, akıldışılık ve otorite tapıcılığı, hurafelerin İslam yerine geçmesine neden olmaktadır. Sahte gizem ve sırlar dünyası, mehdi ve mesih sapkınlıkları, maneviyatımızı, akidemizi ve inancımızı yozlaştırmaktadır. Hurafelerin insan fıtratını bozması, karşılaştığımız en büyük tehdit ve tehlikedir. FETÖİZMİN, hurafeler ve sırlar üzerinden inancımızı ve insanımızı çalması, karşılaştığımız tehlikenin pratik düzeyde bir tezahürüdür. Aliya, din ve hurafenin bir arada olamayacağını, birinin olduğu yerde diğerinin olmaması gerektiğini çok özlü bir şekilde ifade etmektedir: " Din hurafeleri ok etmezse, hurafeler dini yok eder." Dinimizi ve insanlığımızı, her türlü hurafenin tasallutundan kurtarma sorumluluğu hepimizin hayati nitelikteki görevidir.

Hurafelerin, çatışmaların, emperyalist projelerin ve oyunların hayatımızı darmadağınık etmesinin en temel nedeni akıllarımızın ve kalplerimizin körelmesidir ve körleşmesidir. Mühürlenen bir akıl ve kalple, bütün insanlığı kapsayan Müslümanca bir medeniyet perspektifi ortaya koyamayız. Akıldışılık ve duyarsızlık, cehalet ve vahşetten başka bir şey üretmemektedir. Aliya'ya göre, cehalet ve vahşete karşı "bize lazım olan serin akıl ve sıcak kalptir."

Serin bir akla ve sıcak bir kalbe sahip kişiler olmalıyız. Serin bir akıl ve sıcak bir kalp sayesinde hayatı dolu yaşayabilir, verimli insani ilişkiler kurabilir ve dinamik yapılar oluşturabiliriz. Gelişimin dinamiği, serin bir akla ve sıcak bir kalbe sahip olan insanlardır. Aliya, İslami ve insani gelişimi sağlayacak insanların niteliklerini şu şekilde ifade etmektedir: "İslam'ın ilerlemesini u2013her türlü ilerlemeyi olduğu gibi-, sakin ve teslimiyetçi kimseler değil, cesur ve itiraz (isyankar) ruhlu kimseler gerçekleştirecektir."