Alimin Ölümü
Dr. Aboud'un vefatı nedeniyle hüzünle yazılan bir yazıdır bu. Kendisi dört yıl önce Halep'ten ülkemize göç etmişti. Şimdi de dünyamızdan göç etti. Onun son yolculuğunda yanında olamadım. Yurt dışından bulunduğum için cenazesine katılamadım. Aşağıdaki hatırat bu üzüntümün bir aksidir.
Alimler, yeryüzünün kandilleridir. Alimin ölümü alemin ölümü gibidir, der Peygamber efendimiz. Bu söze layık olan bir zat ile yaklaşık dört yıl önce tanışmış idim. Okulda hocalık yaptığım dönemlerde oranın kantinini işleten bir arkadaşımız Suriye'den göç eden Halepli bir hocadan bahsetmişti. Hoca, Halep Üniversitesinde İslam Felsefesi doktoruydu. Yani orada profesördü. Bu hocamızın ailesi Osmanlı zamanında ordunun sancağını taşıdığı için Osmanlı'dan kalan bir hatıra "Bayraktar" ailesi olarak bilinirdi. Ailenin hem Türkiye'de hem Suriye'de akrabaları vardı.
Bir gün hocayı okula davet etmiştim. Sınıfa götürüp, öğrencilerle tanıştırdım. Kendisi Türkçe bilmiyordu. Ben de Arapça bilmiyordum. Anlaşma dilimiz mahalli bir İngilizce olmuştu. Bu hocamız doktorasını da Türkiye'de İslamu00ee Akımlar ve Nurculuk Hareketi üzerine yapmıştı.
Dr. Aboud, zaman zaman Türkiye'de çeşitli bilimsel toplantılara katılmıştı. Ama kirli savaş onu kendi yaşadığı topraklardan kesin olarak ayırmıştı. Halep'te fotoğraflarını bizimle paylaştığı villasına bakarken gözleri doluyordu. Ailesinin bir kısmını orada bırakmış, bir kısmı da onunla beraber Türkiye'ye göçmüştü.
Suriye'deki kirli savaş, insanların can güvenliklerini sağlamak için emin limanlara sığınmasına sebep olmuştu. Bu limanların başında ülkemiz Türkiye geliyordu. Bir de alimler vardı bu insanlar arasında. Onların da Türkiye'ye göç etmesinin iki sebebi vardı. Birincisi can güvenliği ikincisi de bir sonraki neslin ilimden yoksun bırakılmaması için ülkemize göç etmesiydi. İşte Dr. Aboud bu ailimler içinde addedilecek bir insandı. O, entellektüel camiaya armağan ettiği 12 kitap ve yüzlerce makalesiyle Türkiye'ye göç etti. Onu Türkiye'de belki iyi karşılayamadık. Çünkü üç milyon insan gelmişti ülkemize. Onun ilminden fayadalanacak onca üniversite ve ilmi kuruluşumuz vardı. Dr. Aboud'u hep kapıdan geri çevirmişlerdi. En sonunda dayanamayıp "Bu Hoca Yahudi olaydı hemen işe alırdınız diye feveran koparn bir yazı kaleme almıştım." O zaman ki yöneticiler ne oluyor diye sitem etmeye başlamıştı. Onlar, Almanya'daki Yahudi hocaların İstanbul ve Ankara üniversitelerine nasıl alındığını bilmiyorlardı. Ellerinde tutunacak bir mevzuatları vardı, o kadar.
Dr. Aboud'a iş bulmak mevzuu çok uzun sürmüştü. Ama hanımı ingilize öğretmeniydi ona iş bulabildik. Uzun süre Suriye okulunda çalışmış sonra Müdür başka bir yakını gelince bu hocayı yani Dr. Aboud'un hanımını keyfi olarak görevden çıkarmıştı. Çaresiz bu sefer çocuklarımıza hem İngilizce hem de Arapça ders aldırdık.
Dr. Aboud da bu arada Suriyeli yetim çocuklarla ilgileniyor. Onların geçimini sağlayacak meslekler üzerinde üretim atolyesi kurulması için çalışmalar yapıyordu. O, Suriyeli çocukların dilenciliğe alışmasını engellemeye çalışıyordu. Ülkemizin bazı kurumlarıyla işbirliği yapmaya çalıştı. Ama dedim ya mevzuatlarımız ona bir dernek açması gerektiğini söylemişti. Kendisi derneği nasıl kurabilirim diye düşünmüş. Karşısına o zamanlar pek de iyi niyetli olmayan birileri çıkmış. Ona dernekler il müdürlüğünden sabıkalı (olağan kurul toplantısı zamanında yapılmamış diye ceza almış ve feshedilmesi gerkliymiş bu derneğin) ve borcu olan ikinci el bir dernek satmışlar. Dr. Aboud da derneği kurmuş ve Akçakale kaymakamlığından bir yazı yazmış "Suriyeli Yetim Çocuklar ve Kadınlar için İpek Kumaşı Yetiştiriciliği" için yer istemişti. Yazı yazıldı ve resmi kayıtlara geçildi. Dr. Aboud, bu yazıdan dolayı feshi yapılması gereken bir derneğin Başkanı diye ayrıca bir ceza da verdi. Önceden de derneğin borcunu kapatmıştı. Başına epeyce iş aldı.
Daha sonra Hasan Güç Hocamızın başkanlığında Dr. Aboud'un hayallerini gerçekleştirmak için yeni bir dernek kurduk. Derneğin faaliyeti inşallah devam eder. Bu arada YÖk'ün aldığı bir karar neticesinde Harran Üniversitesi Dr. Aboud beyi üniversiteye hoca olarak davet etti. Sabır evet Sabır. Ama sonrasında ne oldu. Hoca, üniversitede çalışmaya başladıktan bir ay sonra amansız bir hastalığa yakalandı. Bu hastalıkla bir yıl mücadele etti. Ama ne sonunda hastalığa yenik düştü.
Dr. Aboud El Askeri'nin vefatından sonra "dostlarımla şu mesajı paylaşmıştım. Dr. Aboud dört yıl önce Suri'deki kirli savaştan kaçıp ülkemize göç etmişti. Şimdi de dünyamızdan göç etti. Ruhu şad oldun. Mekanı cennet olsun.