Dolar (USD)
32.43
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2447.65
BIST 100
9922.66
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Kasım 2021

Ali Emîrî doğduğu topraklarda...

Hünerverler yetişsin san'at îcât eylesin millet

Hamiyyetle çalışsın mülkü âbâd eylesin millet

(Ali Emîrî)

DOST ikliminde yeşeren bir gülmüş vefa... Vefa; duyguda, düşüncede ve tasavvurda aynı yöne bakanların etrafında esen bir rûzigârmış. Vefa; sevginin bağrında boy atar, hatırlanma ikliminde meyve verirmiş.

Salı günü Diyarbekir’de, Dicle Üniversitesi’nde vefa iklimi hakimdi. Diyarbakırlı şair, yazar, edebiyat tarihçisi, kütüphaneci gibi sıfatlarla anılan Ali Emîrî Efendi için bir dizi etkinlik yapıldı. Yapılan faaliyetler açısından tarihi bir sürece de tanıklık edilmiş oldu. Öncelikle Dicle Üniversitesi Merkez Kütüphanesi’nin adı Ali Emîrî Merkez Kütüphanesi olarak değiştirildi. Bu anlamda Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakoç ve ekibine hepimiz bir teşekkür borçluyuz. Daha sonra Türkiye Yazma Eser Kurumu Başkanlığı’na teşekkür ederiz. Ali Emîrî Dîvânı’nın basımından panelin icrasına kadar sunduğu katkılarla büyük bir kadirşinaslık gösteren başta Prof. Dr. Muhittin Macit hocamız olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederiz.

Daha sonra Ali Emîrî Efendi’nin “Yar-ı canım, habib-i nazeninim” dediği kitaplarının maddi ve manevi muhafızlığını yapan, Emîrî Efendinin 12 bin cildden daha fazla eserinin yıllardır sorumluluğunu üstlenen ve sadece bu göreviyle kalmayan aynı zamanda memleketimizin farklı yerlerinde Ali Emîrî Efendi ve kütüphanesi ile ilgili çok kıymetli hizmetleri bulunan Millet Yazma Eser Kütüphanesi Müdiresi Melek Gençboyacı Hanımefendi’ye sunduğu katkılardan dolayı Diyarbekirli hemşehrilerim adına müteşekkirim.

Bir teşekkür ise2006 yıllarından beri kendisini tanıdığım, Millet Yazma Eser Kütüphanesi’nde de kendisi ile çalışma fırsatı bulduğum ve yaklaşık 6 yıldır Ali Emîrî Divanı’nı beraber hazırladığımız ve neşrettiğimiz kıymetli meslektaşım Prof. Dr. Sadık Yazar’a ve panele iştirak edemeyen ancak bir mektupla yüreğimizin derinliklerine seslenen Ali Emîrî Dîvânı editörü, çok değerli Prof. Dr. Günay Kut hocamıza... Ve bir vefa şölenini andıran panel ve sergiye büyük bir teveccüh gösteren Diyarbekir halkına teşekkür ederiz.

Emîrî Efendi, henüz 17 yaşlarında iken Mir’atül fevaid gibi muhteşem bir Diyarbekir Kültür Tarihi’ni ve daha pek çok kıymetli eseri kaleme alan ve devletin önemli kademelerinde görev yapan 3 devir görmüş bir şahsiyettir. Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet. Bu 3 devir siyasî alanda olduğu gibi edebî alanda da büyük devrilişler ve inkılapların yaşandığı devirlerdir. Osmanlı adeta su alan bir gemi gibidir. İşte böyle bir dönemde vatan ve millet gibi kavramları şiire sokarak, tıpkı Namık Kemal gibi edebiyatı toplumun hizmetine sunma vazifesini de üstlenmiştir. Namık Kemal Vâveyla şiirinde bir sevgili tasviri yapar, lakin şiirin sonunda biz bu sevgilin vatan olduğunu anlarız. “Gül değil arkasında kanlı kefen / Sen misin, sen misin garîb vatan?” derken, Ali Emîrî Efendi ise; “Geldi cânân bu gece nâz ile kâşanemize / Nûr yağdırdı saâdet güneşi hânemize / Âşıkız bir güzele ya'nî Emîrî vatana / Cân ile sa'y ederiz himmet-i cânânemize” der.

Nitekim ezhar-ı hakikat adlı eserinde vatan için yazılan neşideleri (şiirleri) ayrı bir yerde konumlandırır ve onlar için “Hikmet minberinin en kıymetli hutbeleridir” der. Ve divanının pek çok yerinde vatan, millet, ilim, irfan, kitap, gayret ve çalışma gibi kavramlar üzerinde durarak bir bilinç aşılama çabası içerisine girer. Osmanlı Vilayât-ı Şarkıyyesi adlı eserinde onun vatan için kullandığı şu meşhur ifadesini dile getirmemiz gerekiyor: Vatan aynıyla insan, insan aynıyla vatandır. İnsan bulunmazsa vatan bulunmaz, vatan olmazsa insan olmaz.

O yaşadıklarını, gördüklerini, ya da hissettiklerini söyler ve bazen ağır bedelleri de olsa, ödemeye hazırdır. Hüzünlenir, heyecanlanır, kızar, küser... Bir dünyadır Emîrî Efendi... O ne dünya namına kazandığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzundur. Onu mutlu eden şey vatandır, millettir, kitaptır. Gerisi beyhudedir.