Ali Babacan: 'Dış güçler bizi çekemiyor!'
Sayın Babacan’ın “ilginç” açıklamasına birazdan gelirim.
Müsaadenizle önce, “dış güçler” söylemine dair düşüncelerimi ifade edeyim:
Elbette, hemen her ülke için “dış güç” tehdidi vardır.
Bunun Türkiye için çok daha fazla olması
tabiidir, zira ülkemiz dünyanın en sancılı bölgelerinin tam merkezindedir.
Köprü
pozisyonundadır.
Güreşten bilirsiniz, köprü pozisyonunda olmak da o kadar iyi bir şey değildir!
Biz, birçok devlet kurmuş olmakla övünen bir
milletiz.
Bu aynı zamanda birçok devletimizin
yıkılmasına engel olamadığımız anlamına gelir ki, bu hiç de övünülecek bir şey
değildir!
Dış güç meselesi elbette çok çok önemlidir.
Düşmanlardan gelebilecek saldırılara hakkıyla
karşılık verebilmenin ilk ve olmazsa olmaz şartı, bağışıklık sistemini güçlü
tutmaktır.
Misal…
Bizi hep “hakemlerin”
yaktığını söyleriz…
Kabahati, bir ya da birkaç kişiye yükleriz.
Bu söylem;
“Dünya
kupası elemelerinde Almanya niçin genellikle başarılı, Türkiye ise niçin genellikle
başarısız olur?” sorusu üzerine kafa yorma zahmetinden kurtarır
bizi.
Kurada rakip olarak “Portekiz” çıktığında, hep bir ağızdan, “Eyvah, şimdi yandık!” deriz.
Ve bu halimizin sebepleri üzerine pek
düşünmeyiz.
*
“Dış düşman” meselesine döneyim.
Dış düşman olmaz mı?
Var, var oğlu var!
Olmaması mümkün mü, bizi göçertmek
istememeleri mümkün mü?
Elbette değil.
Portekiz de, bize atabildiği kadar atmak ister
herhalde!
Yemeyeceksin efendim!..
Öyle bir kadron olacak ki, tepeden tabana
kadar…
Top işlemeyecek!..
İşte böyle…
Ben, öncelikle “Biz ne yapıyoruz!” meselesine odaklanıyorum.
“Kış
kışlığını yapacak elbet!” diyorum.
*
Neyse...
Uzattık bu faslı.
Gelelim, Sayın
Ali Babacan’ın sözlerine…
Kendileri, Ak Parti ekonomi yönetiminin
başındayken çok başarılıymış.
Türkiye güllük gülistanlıkmış.
Her bir güzellik sayelerinde olmuş!
Devr-i iktidarlarında, bütün artılar kendi
hanesine yazılmalıymış.
Bütün eksiler de (kendisini o makamlara
getiren) Sayın Erdoğan yüzündenmiş!..
Tam olarak böyle demiyorsa da, söyledikleri üç
aşağı beş yukarı buraya çıkıyor.
Çıkmıyor mu yoksa!..
Çıkıyor çıkıyor.
Sayın Erdoğan kaç kere “Şurada hata yaptım, burada hata yaptım, şu konuda aldandım…” dedi.
Siz, Sayın Ali Babacan’ın “Bu konuda hatalıydım!” dediğini kaç
kere duydunuz?
Kendileri hatadan münezzeh değil ya!
*
O günleri, yani Sayın Babacan’ın ekonomi
yönetiminin başında olduğu günleri çok iyi hatırlıyorum efendim.
Dolarlar, diyar diyar dolaşıyordu.
Türkiye en fazla dolar çeken ülkelerdendi.
O günlerde, sık sık “Bu kaynaklar reel üretime yönlendirilmeli! Vatandaş gittikçe israfa
alışıyor, alıştırılıyor. Pakistanlı gibi kazanıp, İsviçreli gibi harcarsanız
olmaz!” diyorduk.
Gazete manşetlerine yerleşen “Harca Türkiye!” çağrısını doğru
bulmadığımızı ifade ediyorduk.
“Özalizm”in sakıncalı taraflarına da dikkat çekiyorduk.
Bundan dolayı, tıpkı bugün olduğu gibi o
günlerde de kariyerist goygoycu,
kifayetsiz muhteris takımının boy hedefi haline geliyorduk!
Doğrulara dikkat çektiğimiz için yıkıcı
muhalefetin, yanlışlara dikkat çektiğimiz için Ak Parti’deki müsrif “AKP’lilerin” boy hedefi!
Ha bir de, düşünemeyenlerin!..
Efendim, sonra sonra, Gezi Olayları başladı
malûm.
Sayın Erdoğan, “Bu işler faiz lobisinin işleri!” dedi.
Biz de, “dış
etkinin” ne kadar büyük olduğunu görerek,
vatandaşlarımızı “oyuna
gelmemeye” davet ettik kendimizce.
Sonra sonra…
Ortalık karıştı.
Bir süre sonra duruldu.
TOBB’dan bir telefon geldi.
Bizi ABD programına davet ediyorlardı.
Gittik.
Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’nun davetlisi 15,
20 kadar gazeteci.
Büyük bir çıkartma.
Heyette, Sayın
Ali Babacan da vardı.
O zaman ekonominin başındaydı.
Başbakan
Yardımcısı.
Hayli uzun bir program oldu.
Bütün detaylarını tâkip etmeye çalıştık.
Sonunda da, Sayın Ali Babacan, Sayın Rifat
Hisarcıklıoğlu ve bizler, bir yerde oturduk.
Ben “Gezi Olayları” ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik saldırılar hakkında sorular
yönelttim.
Sayın Ali Babacan, sorularıma cevap verirken özetle
şunları söyledi:
“Uluslararası piyasa oyuncuları siyasi ve ekonomik istikrarı
yakalayan Türkiye’den rahatsızlık duyuyorlar. Gezi olaylarının İlk günlerinde farklı gruplar vardı. Sonrasında yatırımcılar üzerinde piyasaya
oyuncuları üzerinde dezenformasyon çalışmaları oldu, İstanbul ve Londra
kaynaklı. Faizlerin yükselmesinden toplu şekilde istifade eden kesimler oldu.
Bunları çok çok anlatmak gerekiyor. Gezi Olayları
ile de başlayan süreçte ciddi bir yıpranma oldu Türkiye algısında hasar meydana
geldi. Bunun onarılması da zaman alacak!”
Evet,
Sayın Ali Babacan, iş başında
olduğu günlerde, Gezi Olayları’nı “dış güçlerin oyunu” olarak nitelendiriyordu.
Şimdiyse, dış güçler meselesi hiç yok
gündeminde!..
Her şeyi dış güçlere bağlamak ya da dış
güçlerin oyunlarını görmezden gelmek…
Sayın Babacan, ekonomi yönetiminin
başındayken dış güçler söylemini öne çıkartmıştı, şimdi ise dış güçlerin
oyunlarını görmezden geliyor!
Kendisi bunları yazıyoruz diye bozulacaktır
bize.
Sadece Sayın Babacan değil…
Bütün politikacılar kızıyor bize!..
Çok Şükür!