Dolar (USD)
34.61
Euro (EUR)
36.32
Gram Altın
2928.19
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Kasım 2021

Ali Babacan: 'Dış güçler bizi çekemiyor!'

Sayın Babacan’ın “ilginç” açıklamasına birazdan gelirim.

Müsaadenizle önce, “dış güçler” söylemine dair düşüncelerimi ifade edeyim:

Elbette, hemen her ülke için “dış güç” tehdidi vardır.

Bunun Türkiye için çok daha fazla olması tabiidir, zira ülkemiz dünyanın en sancılı bölgelerinin tam merkezindedir.

Köprü pozisyonundadır.

Güreşten bilirsiniz, köprü pozisyonunda olmak da o kadar iyi bir şey değildir!

Biz, birçok devlet kurmuş olmakla övünen bir milletiz.

Bu aynı zamanda birçok devletimizin yıkılmasına engel olamadığımız anlamına gelir ki, bu hiç de övünülecek bir şey değildir!

Dış güç meselesi elbette çok çok önemlidir.

Düşmanlardan gelebilecek saldırılara hakkıyla karşılık verebilmenin ilk ve olmazsa olmaz şartı, bağışıklık sistemini güçlü tutmaktır.

Misal…

Bizi hep “hakemlerin” yaktığını söyleriz…

Kabahati, bir ya da birkaç kişiye yükleriz.

Bu söylem;

“Dünya kupası elemelerinde Almanya niçin genellikle başarılı, Türkiye ise niçin genellikle başarısız olur?” sorusu üzerine kafa yorma zahmetinden kurtarır bizi.

Kurada rakip olarak “Portekiz” çıktığında, hep bir ağızdan, “Eyvah, şimdi yandık!” deriz.

Ve bu halimizin sebepleri üzerine pek düşünmeyiz.


*


“Dış düşman” meselesine döneyim.

Dış düşman olmaz mı?

Var, var oğlu var!

Olmaması mümkün mü, bizi göçertmek istememeleri mümkün mü?

Elbette değil.

Portekiz de, bize atabildiği kadar atmak ister herhalde!

Yemeyeceksin efendim!..

Öyle bir kadron olacak ki, tepeden tabana kadar…
Top işlemeyecek!..

İşte böyle…

Ben, öncelikle “Biz ne yapıyoruz!” meselesine odaklanıyorum.

“Kış kışlığını yapacak elbet!” diyorum.


*


Neyse...

Uzattık bu faslı.

Gelelim, Sayın Ali Babacan’ın sözlerine…

Kendileri, Ak Parti ekonomi yönetiminin başındayken çok başarılıymış.

Türkiye güllük gülistanlıkmış.

Her bir güzellik sayelerinde olmuş!

Devr-i iktidarlarında, bütün artılar kendi hanesine yazılmalıymış.

Bütün eksiler de (kendisini o makamlara getiren) Sayın Erdoğan yüzündenmiş!..

Tam olarak böyle demiyorsa da, söyledikleri üç aşağı beş yukarı buraya çıkıyor.

Çıkmıyor mu yoksa!..

Çıkıyor çıkıyor.

Sayın Erdoğan kaç kere “Şurada hata yaptım, burada hata yaptım, şu konuda aldandım…” dedi.

Siz, Sayın Ali Babacan’ın “Bu konuda hatalıydım!” dediğini kaç kere duydunuz?
Kendileri hatadan münezzeh değil ya!


*


O günleri, yani Sayın Babacan’ın ekonomi yönetiminin başında olduğu günleri çok iyi hatırlıyorum efendim.

Dolarlar, diyar diyar dolaşıyordu.

Türkiye en fazla dolar çeken ülkelerdendi.

O günlerde, sık sık “Bu kaynaklar reel üretime yönlendirilmeli! Vatandaş gittikçe israfa alışıyor, alıştırılıyor. Pakistanlı gibi kazanıp, İsviçreli gibi harcarsanız olmaz!” diyorduk.

Gazete manşetlerine yerleşen “Harca Türkiye!” çağrısını doğru bulmadığımızı ifade ediyorduk.

“Özalizm”in sakıncalı taraflarına da dikkat çekiyorduk.

Bundan dolayı, tıpkı bugün olduğu gibi o günlerde de kariyerist goygoycu, kifayetsiz muhteris takımının boy hedefi haline geliyorduk!

Doğrulara dikkat çektiğimiz için yıkıcı muhalefetin, yanlışlara dikkat çektiğimiz için Ak Parti’deki müsrif “AKP’lilerin” boy hedefi!

Ha bir de, düşünemeyenlerin!..

Efendim, sonra sonra, Gezi Olayları başladı malûm.

Sayın Erdoğan, “Bu işler faiz lobisinin işleri!” dedi.

Biz de, “dış etkinin” ne kadar büyük olduğunu görerek, vatandaşlarımızı “oyuna gelmemeye” davet ettik kendimizce.

Sonra sonra…

Ortalık karıştı.

Bir süre sonra duruldu.

TOBB’dan bir telefon geldi.

Bizi ABD programına davet ediyorlardı.

Gittik.

Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’nun davetlisi 15, 20 kadar gazeteci.

Büyük bir çıkartma.

Heyette, Sayın Ali Babacan da vardı.

O zaman ekonominin başındaydı.

Başbakan Yardımcısı.

Hayli uzun bir program oldu.

Bütün detaylarını tâkip etmeye çalıştık.

Sonunda da, Sayın Ali Babacan, Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu ve bizler, bir yerde oturduk.

Ben “Gezi Olayları” ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik saldırılar hakkında sorular yönelttim.

Sayın Ali Babacan, sorularıma cevap verirken özetle şunları söyledi:

Uluslararası piyasa oyuncuları siyasi ve ekonomik istikrarı yakalayan Türkiye’den rahatsızlık duyuyorlar. Gezi olaylarının İlk günlerinde farklı gruplar vardı. Sonrasında yatırımcılar üzerinde piyasaya oyuncuları üzerinde dezenformasyon çalışmaları oldu, İstanbul ve Londra kaynaklı. Faizlerin yükselmesinden toplu şekilde istifade eden kesimler oldu. Bunları çok çok anlatmak gerekiyor. Gezi Olayları ile de başlayan süreçte ciddi bir yıpranma oldu Türkiye algısında hasar meydana geldi. Bunun onarılması da zaman alacak!”

Evet, Sayın Ali Babacan, iş başında olduğu günlerde, Gezi Olayları’nı “dış güçlerin oyunu” olarak nitelendiriyordu.

Şimdiyse, dış güçler meselesi hiç yok gündeminde!..

Her şeyi dış güçlere bağlamak ya da dış güçlerin oyunlarını görmezden gelmek…

Sayın Babacan, ekonomi yönetiminin başındayken dış güçler söylemini öne çıkartmıştı, şimdi ise dış güçlerin oyunlarını görmezden geliyor!

Kendisi bunları yazıyoruz diye bozulacaktır bize.

Sadece Sayın Babacan değil…

Bütün politikacılar kızıyor bize!..

Çok Şükür!