Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Eylül 2020

Algılar ve Gerçekler

Türkiye ekonomisi salgının hızla yayılmasını engellemek amacıyla sokağa çıkma kısıtlamalarının uygulandığı nisan ve mayıs aylarında yaşanan daralmanın ardından hızla toparlanmaya devam ediyor.

Sanayi üretim endeksi temmuz ayında bir önceki aya göre %8,4 artarken bir önceki yılın aynı ayına göre %4,4 artış gösterdi.

Ciro endekslerine bakıldığında ise toplam ciro yıllık %20,2 artış göstermiş. Toplam cironun alt detaylarına bakıldığında; yıllık sanayi sektörü ciro endeksi %20,2, inşaat ciro endeksi %14,9, ticaret ciro endeksi %32,9 artarken salgından en çok etkilenen sektör olan hizmetler sektöründe ciro endeksi %12,5 azaldı.

Perakende satış hacmi ise aylık %9,5 yıllık ise %11,9 oranında artış göstermiş. Perakende ciro ise aylık %10,7 yıllık ise %21,4 oranında artış göstermiş.

Konut satış verilerine bakıldığında ise haziran ve temmuz aylarında finansman maliyetlerinin düşmesiyle hızla artan konut satışlarında bir azalma görülse de yine de bir ayda 170 bin 408 konut satışının olduğu görünüyor.

Verilere bakıldığında hizmetler sektörü hariç tüm sektörlerde salgının olmadığı dönemlerin de üzerine çıkıldığı görülmektedir.

Türkiye ekonomisinde yaşanan hızlı toparlanmada elbette hükümetin pandemi sürecinde aldığı ekonomik tedbirlerin olduğunu söyleyebiliriz. Ancak iç talep kaynaklı büyümenin yan etkisi enflasyon artışı olarak karşımıza çıkıyor. Eğer bu yönde politika izlenmeseydi karşımıza işsizlik olarak çıkacaktı. Çünkü Philips eğrisine göre işsizlik ve enflasyon ters yönlü bir ilişki vardır. İşsizlik azalırsa enflasyon artar. Çünkü işsizliğin azalmasıyla toplam talep artar ve bu da enflasyonu artırıcı bir etki oluşturur. İşsizlik artarsa enflasyon azalır. Türkiye’de bu doğrultuda tercihini işsizlikten yana kullandı. Talebin bir anda daralmasıyla birlikte işsizliğin artacağı bir dönemde hem işçi çıkarılmasının engellenmesi, kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izne çıkarılanlara ödeme yapılması gibi çeşitli destek politikalarıyla işsizliğin artmasını engelleyici bir politika izlerken artan para miktarı da enflasyonun artmasına sebep oldu. Ancak şöyle bir durum da gördük ki; finansman maliyetlerinin azaltılmasını yanlış kullananlar da olmadı değil. Araç kredisi alıp, aracı resmi olarak üzerine aldıktan sonra fiili olarak almayan ve çekilen kredi ile dolar/altın alanlar da oldu. Bu nedenle piyasayı ne kadar desteklemeye kalkarsa kalksın hükümet bu gibi uyanık geçinenler sebebiyle beklenen sonuca ulaşılması gecikir veya engellenir.

Aslında tam bu nokta ekonominin temelinde matematik, hesaplamalar gibi daha keskin, belirgin olgulardan ziyade sosyolojik, psikolojik unsurların daha fazla ön plana çıktığını gösteriyor.

Ekonomi için veriler ne kadar önemli olsa da sosyolojik ve psikolojik etkenler daha önemlidir. Çünkü temeldeki unsur insandır. İnsanın tüketim veya tasarruf eğilimi ekonominin gerçek yönünü tayin etmektedir. Bundan dolayıdır ki yazının başında da rakamlarla ifade ettiğim gibi sanayi üretimi, toplam ciro, perakende satış hacmi, konut satışları gibi temel ekonomik verilerde artış ve hatta pandemi öncesinin de üzerine çıkılmış olsa da basın, medya ve sosyal medyada oluşturulan algı ile ekonominin kötüleştiği düşüncesi oluşturuluyor. Ekonomideki tek göstergenin döviz kuru olduğunu düşünen ve düşündüren kitle bu defa verilerle oynandığı yalanı üzerinden algı oluşturmaya çalışıyor.

Yukarıda bahsettiklerimden kesinlikle ekonominin muhteşem olduğu, her şeyin yolunda gittiği anlamı çıkarılmamalıdır. Eksikler elbette çok fazla ve düzeltilmesi gereken yüzlerce konu var. Sonuçta Türkiye 2013 Gezi olaylarından beri türlü konularla mücadele ediyor. Darbe girişimleri, kıtalar arası salgınlar, hendek-barikat, canlı bomba terör saldırıları, Suriye, Irak, Libya, Doğu Akdeniz, Yunanistan, Fransa, ABD gibi birçok mücadele ettiği konular ve ülkeler var. Ancak tüm bunlara rağmen insansız hava araçları, şehir hastaneleri, oto yollar, barajlar, yerli otomobil, uçak otomobil, Karadeniz’de doğalgaz keşfi gibi birçok önemli projelere de imza atıyor.

Türkiye’nin son yüzyıldır yapamadığı birçok başarıya bu sıkıntılı dönemlerde ulaşıldığını unutmamak gerekir. Türkiye bu kadar saldırıya rağmen bu ilerlemeyi sağlayabiliyorsa bu ekonomisinin sağlam temellere oturduğunu gösterir. Onun için oluşturulan veya oluşturulmaya çalışılan algıdan çok gerçekleri takip etmeye gayret göstermek olacaktır.