Algılar ve Gerçekler
Türkiye ekonomisi salgının hızla yayılmasını engellemek amacıyla sokağa çıkma kısıtlamalarının uygulandığı nisan ve mayıs aylarında yaşanan daralmanın ardından hızla toparlanmaya devam ediyor.
Sanayi üretim endeksi
temmuz ayında bir önceki aya göre %8,4 artarken bir önceki yılın aynı ayına
göre %4,4 artış gösterdi.
Ciro endekslerine
bakıldığında ise toplam ciro yıllık %20,2 artış göstermiş. Toplam cironun alt
detaylarına bakıldığında; yıllık sanayi sektörü ciro endeksi %20,2, inşaat ciro
endeksi %14,9, ticaret ciro endeksi %32,9 artarken salgından en çok etkilenen
sektör olan hizmetler sektöründe ciro endeksi %12,5 azaldı.
Perakende satış hacmi ise
aylık %9,5 yıllık ise %11,9 oranında artış göstermiş. Perakende ciro ise aylık
%10,7 yıllık ise %21,4 oranında artış göstermiş.
Konut satış
verilerine bakıldığında ise haziran ve temmuz aylarında finansman
maliyetlerinin düşmesiyle hızla artan konut satışlarında bir azalma görülse de
yine de bir ayda 170 bin 408 konut satışının olduğu görünüyor.
Verilere bakıldığında
hizmetler sektörü hariç tüm sektörlerde salgının olmadığı dönemlerin de üzerine
çıkıldığı görülmektedir.
Türkiye ekonomisinde
yaşanan hızlı toparlanmada elbette hükümetin pandemi sürecinde aldığı ekonomik
tedbirlerin olduğunu söyleyebiliriz. Ancak iç talep kaynaklı büyümenin yan
etkisi enflasyon artışı olarak karşımıza çıkıyor. Eğer bu yönde politika
izlenmeseydi karşımıza işsizlik olarak çıkacaktı. Çünkü Philips eğrisine göre
işsizlik ve enflasyon ters yönlü bir ilişki vardır. İşsizlik azalırsa enflasyon
artar. Çünkü işsizliğin azalmasıyla toplam talep artar ve bu da enflasyonu
artırıcı bir etki oluşturur. İşsizlik artarsa enflasyon azalır. Türkiye’de bu
doğrultuda tercihini işsizlikten yana kullandı. Talebin bir anda daralmasıyla
birlikte işsizliğin artacağı bir dönemde hem işçi çıkarılmasının engellenmesi,
kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izne çıkarılanlara ödeme yapılması gibi
çeşitli destek politikalarıyla işsizliğin artmasını engelleyici bir politika
izlerken artan para miktarı da enflasyonun artmasına sebep oldu. Ancak şöyle
bir durum da gördük ki; finansman maliyetlerinin azaltılmasını yanlış
kullananlar da olmadı değil. Araç kredisi alıp, aracı resmi olarak üzerine
aldıktan sonra fiili olarak almayan ve çekilen kredi ile dolar/altın alanlar da
oldu. Bu nedenle piyasayı ne kadar desteklemeye kalkarsa kalksın hükümet bu
gibi uyanık geçinenler sebebiyle beklenen sonuca ulaşılması gecikir veya
engellenir.
Aslında tam bu nokta
ekonominin temelinde matematik, hesaplamalar gibi daha keskin, belirgin
olgulardan ziyade sosyolojik, psikolojik unsurların daha fazla ön plana
çıktığını gösteriyor.
Ekonomi için veriler ne
kadar önemli olsa da sosyolojik ve psikolojik etkenler daha önemlidir. Çünkü
temeldeki unsur insandır. İnsanın tüketim veya tasarruf eğilimi ekonominin
gerçek yönünü tayin etmektedir. Bundan dolayıdır ki yazının başında da
rakamlarla ifade ettiğim gibi sanayi üretimi, toplam ciro, perakende satış
hacmi, konut satışları gibi temel ekonomik verilerde artış ve hatta pandemi
öncesinin de üzerine çıkılmış olsa da basın, medya ve sosyal medyada
oluşturulan algı ile ekonominin kötüleştiği düşüncesi oluşturuluyor.
Ekonomideki tek göstergenin döviz kuru olduğunu düşünen ve düşündüren kitle bu
defa verilerle oynandığı yalanı üzerinden algı oluşturmaya çalışıyor.
Yukarıda bahsettiklerimden
kesinlikle ekonominin muhteşem olduğu, her şeyin yolunda gittiği anlamı çıkarılmamalıdır.
Eksikler elbette çok fazla ve düzeltilmesi gereken yüzlerce konu var. Sonuçta
Türkiye 2013 Gezi olaylarından beri türlü konularla mücadele ediyor. Darbe
girişimleri, kıtalar arası salgınlar, hendek-barikat, canlı bomba terör
saldırıları, Suriye, Irak, Libya, Doğu Akdeniz, Yunanistan, Fransa, ABD gibi
birçok mücadele ettiği konular ve ülkeler var. Ancak tüm bunlara rağmen
insansız hava araçları, şehir hastaneleri, oto yollar, barajlar, yerli
otomobil, uçak otomobil, Karadeniz’de doğalgaz keşfi gibi birçok önemli
projelere de imza atıyor.
Türkiye’nin son yüzyıldır
yapamadığı birçok başarıya bu sıkıntılı dönemlerde ulaşıldığını unutmamak
gerekir. Türkiye bu kadar saldırıya rağmen bu ilerlemeyi sağlayabiliyorsa bu
ekonomisinin sağlam temellere oturduğunu gösterir. Onun için oluşturulan veya
oluşturulmaya çalışılan algıdan çok gerçekleri takip etmeye gayret göstermek
olacaktır.