Algı tüccarları iş başında
Değerli okurlarım algı ve olgu mefhumunun önemini yakinen bilen bir hekimim. Algı ve olgu her alanda alıcısı ve satıcısına göre farklı sonuçları ile insanımızı şaşırtır.
Meselenin anlaşılması ve daha iyi kavranması için iki kısa
örnek vermek isterim. İlk örneğim mesleki faaliyetlerimle ilgili.
Bir insan düşünün, herhangi bir sağlık şikâyeti nedeni ile
hekime gider veya bir yakınına anlatmaya başlar, kendine göre bazı önceliklerini
sıralar, önceden satın aldığı bir hastalığı
pazarlar ve bir hekim bunun üzerinde biraz fazla durarak bazı tetkikler istese,
sağlıklı vatandaş durumdan vazife çıkarır. Acabalarla başladığı yolculuğundahasta olmadan hasta olabilir.
Bunca ilerlemeye ve inkişafa rağmen İnsan beyninin bu ve benzer
durumlardaki algı ve olgu muamması hâlâ çözülebilmiş değil.
Canlı kanlı halk tabiri ile turp gibi bir insana bakan bir
kişi, kardeşim nedir bu halin. Yüzün
sapsarı kesilmiş ile başlayan birkaç cümle sarf edip bazı hastalıkları telaffuz
ederek kafasını karıştırdığında algıyı iyi sattıysan o kişinin ayakta durmakta
zorlandığını görebilirsin. Sapasağlam bir kişi o anda kendini hasta
hissedebilir.
Aynı şey ciddi hastalıklarla boğuşan bir hastada da geçerli
olabilir. Böyle bir kişiye yapılan olumlu telkinlerin sonucunu hastanın yüz
ifadesinden kolayca anlayabiliriz.
Daha başka örneklerle ile meseleyi dağıtmak istemem ancak
demek istediğim anlaşıldı sanırım. Güçlü kudretli aklı ve zekâsı yerinde bir
insanın böyle enteresan bir zaafı var ve bazı uyanıklar bu zaafı kullanılarak
öyle olmazları olduruyor ki, şaşmamak mümkün değil.
Özellikle soyu sopu bozuk medya bu alanda olmazları
oldurmakta kelli felli sandığın birçok insanın duruşlarını bozmaktadır. Mesela
twitter de paylaşımlara ve yorumlara baktığımızda bunun bariz örneklerini çok
fazlaca görebilirsiniz.
Adam öyle bir sallamış ki, gülmemek için kendini zor
tutarsın ama yorumlarına baktığında adem kılıklı birçok yaratığın yorumu insanı
kara kara düşündürür.
Son günlerde özellikle covid-19 ile ilgili yorumlarda bu
garabeti çok görür oldum. Sanki sadece bizim ülkemiz bu belaya çarptırılmış ve
insanlar kırılıp yok oluyor.
Ayasofya’nın cami olarak açılması ile virüsün yayılması
arasında kurulan ilişkiye baktığında aman Allah’ım demek zorunda
kalabiliyorsun.
Örnekler çok. Özellikle paralı yollara kafasını takan bazı
zekâ özürlülerin kendi aralarında oluşturduğu iletişimde veryansınlarına
baktığında da yine aman Allah’ım diyorum.
Ülkemiz menfaatine güzel ve hayırlı olan her şeye karşı
çıkma hususunda görevli embesillerin garip paylaşımlarına sizlerde çok şahit
olmuşunuzdur. Demek istediklerimle ilgili sayısız örnekleriniz elbette var.
Algı tüccarları ülkemizin ortak menfaatleri ile ilgili
alanlarda kirli ve kara ticaret yapmakta mahir ve hünerli olunca insanın aklına
ister istemez kötü şeyler geliyor.
Bunlar bu vatanın insanı değil mi ki, böyle savruk abuk
sabuk incir çekirdeğini doldurmaz şeyler üzerinden kara ticaret yapıyor. Bu
güruhun bindiği gemi başka mı ki battığında kendilerini emniyette görüyor gibi
sorular soruları çağrıştırıyor.
Mavi vatan dediğinde afallayan bihaberler aynı zamanda kendi
cehaletinin de farkında olmayan ama algı tüccarlığı hususunda yetiştirmiş bu
güruhun yerli ve Milli olmadığı kanaatindeyim.
İçinden geçtiğimiz bu zor günlerde düşmandan gelen oklar
acıtsa da, dost bildiğin kendi vatandaşından gelenlerin yanında sanki yaraya
pansuman gibi geliyor. Ne diyelim ki, Allah müstahaklarını versin. Amin.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.