Algı savaşları
Öyle görülüyor ki hem dünyada hem de Türkiye’de müthiş bir algı savaşları yaşanıyor. Bir taraftan salgın saldırısı ve yeniden artan korona virüs vakaları, diğer taraftan kaldığı yerden devam eden bölgesel ve küresel çıkar savaşları dünyada daha farklı mücadele alanlarını doğuruyor.
ABD başta olmak üzere birçok ülkede girilen seçim atmosferi
ise iç siyasi mücadeleleri de zirve noktasına getirdi. Bu iç mücadelelerin
etkilerinin zaman zaman başka ülkelere de sirayet ettiğini, benzeri kargaşa ve
tartışmalara neden olduğunu da görüyoruz.
ABD’de Demokratların Başkan adayı Biden’in Türkiye iç siyasetine
yönelik sözleri geçte olsa ortaya çıkışı ile bu tür mücadelelerin en son
örneğini görmüş olduk. Biz bu müdahaleyi ABD veya bir başka ülkelerin veya
küresel güç odaklarının hangi yollarla gerçekleştirdiğini biliyoruz.
Bir taraftan küresel güç odakları bir taraftan ülkelerin
çıkarları bir başka devleti istediği yönde etkilemek için çalışır. Farklı
yöntemler kullanırlar. Ekonomik, siyasi, kültürel yöntemler de dahildir
bunlara. En çokta kullanılan yöntem toplumsal algıya hakim olmaktır.
Bunun için devletlerin, ülkelerin toplumsal yapılarını
sürekli analiz etme, toplumsal psikolojiyi bilmek yeterli değildir.Bunlara
nüfuz etmekte gereklidir.
Bu nedenle devletler hem bireysel açıdan biyografik
istihbarata hem de toplumların etnik, kültürel, sosyal yaşam hasiyetlerine
yönelik çalışmalar yaparlar. Hatta bu
açıdan yönlendirmeler için birbirleri içinde etki ajanları kullanırlar.
Dünyada yaşanan iç etkiler ve dış etkilerden kaynaklanan
algılar Türkiye’de de son yıllarda çok fazla görüldüğünü söylemek gerekir. Biz
bunlara algı savaşları diyoruz. Askeri alanda bunun bir bölümüne psikolojik
savaş teknikleri denir.
Algı savaşlarının en önemli özelliği aklın ve mantığın
tatile çıkarılarak toplumların duygusal, hissi yönlerine hitap edilmesidir. Bu
nedenle toplumun karşılıklı hassasiyetleri kaşınır. İnsanlar kültürel, sosyal
ve etnik yönleri ile güncel yaşam gündemlerini yakından etkileyen yönlerine
hitap edilir.
Bu açıdan dini, siyasi ve ideolojik bloklaşmalar algı
savaşlarında en önemli potansiyel kaynaklardır.
Türkiye’nin bugünlerde çok ciddi bir algı savaşlarının
içinde bulunduğunu söyleyebiliriz. Bunun son örneklerini Karadeniz’de doğalgaz bulunduğunun
açıklanması ile görüyoruz. Aslında ülkede herkesin ve herkesimin böyle bir
buluş dolayısıyla sevinmesi gerekir. Fakatlar, amalar sonrası oluşan durum
gösteriyor ki durum öyle olmuyor.
İşte bu noktada hem siyasi gelecek kaygıları, hem iç dengeler
hem de uluslar arası yapıların devreye girerek ülke için faydalı gelişmeleri
sulandırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Bu aşamada mesela ABD Dışişleri eski
bakanı Madeleine Albright’ın kurduğu ve Ankara’da da bir temsilcisinin olduğunu
bildiğim fonlarla irtibatlı bazı siyasilerin Karadeniz Doğalgazı konusunda sarf
ettiği sözleri herkes garipsedi ama nedenini anlayamadı.
Giresun’daki sel felaketi sonrası Diyanet İşleri Başkanı’nın
kıyafeti üzerine başlatılan tartışmalar normal mi sanki? Sosyal medyada veya televizyonlarda
kendisinin dahi inanmadığı tiyatro oynar gibi rol kesenleri anlamak için önce
algı savaşlarını bilmek gerek.
Diğer taraftan görev alanına girmediği halde siyasi
hedefleri nedeniyle gelişmeleri kendisine mal etme gayretine girenlerde daha farklı
algı savaşı verdiğini unutmamak gerekir.
Türkiye bugünlerde her açıdan algı savaşlarının ortasında
kalmıştır. Bu aşamada bloklaşmalar artacak, ülke için toplum için faydalı
hiçbir konuyu gerçek manada tartışma imkânı bulamayacağız. Konular bundan böyle
ya siyasileştirilecek, ya şahsileştirilecektir.
Bu nedenle aklı-selim ile hareket etmeye ihtiyaç vardır.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun