Algı savaşı bitti olgu savaşı başladı
15 Temmuz'da sonu işgale varabilecek silahlı darbe girişimini bastıran Türkiye, 24 Haziran seçimlerinde ise yine aynı güçlerin kotardığı sivil siyasi darbe projesine boyun eğmeyerek geleceğini yerli ve milli iktidara emanet etti.
Batı'yı demokrasinin mabedi olarak göstererek İslam alemindeki insanların her türlü haklarını ellerinden alma projesi yeni bir proje değil. Türkiye'deki bir kısım basın, siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri maalesef bu projenin yerli işbirlikçiliğini gönüllü olarak yapıyorlar. Seçim sürecinde Almanya, Hollanda, Avusturya kısacası Avrupa'nın terör örgütlerine tanıdığı propaganda hakkını meşru bir siyasi partiye tanımamasını değerlendirdiğinizde ne demek istediğimi rahatlıkla anlarsınız. Mesut Özil, Almanya'da doğmuş, Almanya'da doymuş aslı Türk olan başarılı bir futbolcu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aynı karede poz verdi diye bir linç edilmediği kaldı. Erdoğan ile görüşmek büyük bir suç, bu suçu işleyen biri Alman milli takımında olamaz hatta ve hatta Alman topraklarında barınamaz anlamına gelen cümleler kurdular. Gurbetçilere yönelik kendini bilmez bir CHP'li madem ki Erdoğan'a oy verdiniz o zaman Almanya'da kazandığınız haklardan vaz geçin gibi şeytanın bile aklına gelmeyecek bir öneride bulundu. Özil, iyi Almanları hariç tutarak bu nazi kalıntısı ırkçılara karşı gereken cevabı verdi. Seçim öncesinde Erdoğan düşmanlığını zirve yaptıran Almanya seçim sonrasında Türkiye'ye seyahat uyarısını hafifletmesinin ardında ise Türk pazarını elinden kaçırma korkusu yatıyor.
Bu hastalıklı ruh hali nerden kaynaklanıyor derseniz. Tabiiki İslamofobya denilen sözüm ona Müslümanlardan korkan, korktuğu için de Müslümanlara saldıran şizofrenik Yahudi-Haçlı ruhu çıkıyor karşınıza.
Önceki gün Guardian'da bir makale yayımlandı. Alabama üniversitesinin yaptığı araştırmayı haberleştiren gazeteye göre, Müslüman veya siyah birinin işlediği herhangi bir suç beyaz ve Müslüman olmayan birinin işlediği suça göre ABD basınında tam yüzde 357 kat daha fazla yer alıyor ve manşetlere taşınıyor. Gazete, ABD'nin has evladı beyazların siyahlardan veya Müslümanlardan en az 2 kat daha fazla suç işlediğini itiraf ediyor. Beyazların işlediği en vahşi suçların kişisel ve psikolojik sorun olarak ele alınırken, siyahlar veya Müslümanların işlediği en ufak bir kanun ihlalinin bile yüzlerce kat abartılarak verildiğini ve suçun din ile özdeşleştirildiğini yazıyor. Müslüman olmayan bir çete en vahşi katliamı da yapsa ABD'de en fazla 15 gazetede manşet oluyor. Oysa bir Müslümanın veya siyahın yapacağı bir eylem ise kamuoyuna terör ve olumsuz yönden lanse ederek manşetlerine taşıyacak tam 105 medya kuruluşu hazır bekliyor. Bu medya kuruluşlarından alıntı yaparak iç kamuoyunu yönlendirecek silahşörler de az değil içimizde.
ABD'de İslamofobik haberleri yapan basın kuruluşların başında ise Murdoch'ın Fox kanalı geliyor. Özetlersek, dünya medya tekelini elinde bulunduran Yahudi, sömürü ve zulüm düzeninin ilk ayağı olarak basını kullanıyor. Basının oluşturduğu algı üzerinden siyasi ve askeri hamlelerini yapıyor. Türkiye'de ise batı uşağı olmayan milli duruş sergileyen basın kuruluşlarına yandaş ismini veriyor bu emperyalist borazanları.
Alın size bir örnek, ABD Başkanı Donald Trump'ın damadı ve Ortadoğu Danışmanı Jared Kushner, ABD'nin İsrail elçisi David Friedman ve Ortadoğu Danışmanı Jason Greenblatt, Gazze ile ilgili ortak bir makale kaleme aldılar. Yüzyılın anlaşmasının fikir babası bu haydutlar makalelerinde, Kudüs dahil bütün Filistin topraklarını işgal eden, Filistinlileri topraklarından zorla süren, masum insanları öldüren, BM kararlarını defalarca hiçe sayarak Filistin topraklarında kanunsuz Yahudi yerleşim yeri kuran İsrail'in vahşetlerini görmezden gelerek Gazze ambargosundan Hamas'ı sorumlu tutuyorlar. Sebep olarak da Filistinlilerin savaşta yenildiğini Hamas'ın Filistinlilerin hakkını koruması halinde Gazze'ye daha fazla kısıtlama uygulanacağını barışın imkansız hale geleceğini yazıyorlar. Utanmadan. İsrail Gazze'yi vuracak, öldürecek, Ambargo ve abluka uygulayacak. Gazze'deki insanları hastaneye yetiştiren, ambargoyu delerek ilaç ve gıda girişini sağlamak isteyen, insanların derdine merhem olmaya çalışan Hamas İsrail saldırılarının sorumlusu olacak. İşte emperyalizmin ve içimizdeki uşaklarının mantık düzlemi.
ABD, AB veya yabancılar eliyle fonlanan Sivil Toplum Örgütleri basını ve sokağı harekete geçirmek için bir olgu ortaya atacaklar, gazeteleri pohpohlayacak. Mesela Erdoğan'a diktatör diyecekler, iktidar da onların bu propagandalarından korkarak istediklerini verecek. Emperyalistler istediklerini alacaklar çark böyle dönüyor. Gezici hainlerin dertlerinin üç beş ağaç değil, 3. Havalimanının yapılmamasının ilk şart olarak ortaya koyarken arkalarında Alman istihbaratının çalıştığını gördük. Yapımını engellenemeyen 3. Havaalanının alış veriş sahalarının işletmesini hangi şirketin aldığını ise bir bakın. Yani Alman önce 3. Havaalanını yaptırmamak için her türlü eylemi içinde yer aldı yapım engellenemeyince ise tatlı karları kaçırmamak için ihaleye koştu.
Son söz, batının ipi ile siyaset kuyusuna inenleri kurultay temizliyor. Proje Akşener'e PKK/HDP'yi meclise taşımalarına rağmen başarısız olmasının hesabını önce partilileri sordu. Türkiye düşmanlarının projelerini CHP sırtından topluma dayatan Kılıçdaroğlu'nun ipini de kendi eliyle aday yaptığı İnce çekecek. Bu millet iktidarın da muhalefetinde yerli ve milli olmasını istiyor. Çalışmak ve Türkiye'yi aydın geleceğe taşımak için bürokratik oligarşi dahil hiçbir bahanesi kalmayan iktidara düşüyor. Türkiye algı operasyonlarına kulak asmadan İslam dünyasının lideri olma olgusunu gerçekleştirmesi bölgeye de insanlığa da huzur getirecektir. Vesselam.