Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Temmuz 2015

ALGI

Günümüz dünyası gerçekler üzerinden değil de algı üzerine hareket etmekte. Öyle ki kimse gerçeğin ne oldu ile ilgilenmiyor. Kaynağı bilinmeyen bir yazı, bir fotoğraf insanları o konuda karar vermeye, harekete geçmeye bu hareke ile de diğer insanlar üzerinde domino etkisi yaratmaya yetiyor. Konunun sosyolojik ve psikolojik boyutları önemli. Ancak bu hareketlilik hukuki alana da taşmakta. Zira en son Çinli oldukları gerekesi ile Koreli turistlere, Çin'deki Türklere işkence edildiği gerekçesi ile bir grup saldırdı.

Olay bu açıdan bakıldığında çok vahim. Zira Çin yönetiminin geçmişten gelen baskılarının dışında Türklere uyguladığı yeni bir şiddet veya baskı olup olmadığını bilmiyoruz. Çin'in bu bölgesi dünya için kapalı bir kutu. Oradan bilgi alamıyoruz. Sosyal medyaya yansıyan fotoğraf ve kimin yazdığı belli olmayan yazılar dışında iddiaları ispatlayan hiçbir delil bulunmamaktadır.

Ceza hukukunun en temel ilkesi suçların ve cezaların şahsiliği ilkesidir. Bu ilke temel olarak kanunda suç karşılığı olarak öngörülmüş bulunan cezanın sadece suçun failine verilmesini, yalnızca suçun failinin cezadan etkilenmesini ifade etmektedir. Bu durumda yaşanan olay ile ilgili olarak saldırılan kişiler velev ki Çinli olsaydı bile iddia edilen olayları gerçekleştirenlerin bu saldırılan kişiler olup olmadığını bilmiyoruz. Bu nedenle Uygur Türklerinin uğradığı da kendisine saldırılan Korelilerin uğradığı da zulümdür.

Bu durum ne kadar yönlendirmeye ve yönetilmeye açık olduğumuzu gösteriyor. Özellikle milliyetçi duyguların ne kadar kolay harekete geçirilebildiğinin ve de tehlikeli boyutlara ulaşabildiğinin açık bir örneği. Olayın bir de sosyal medya boyutu var. Bu olaylar üzerinden birçok kişi İslami hassasiyeti olan kişilere dönük ithamlarda bulundular. "Nerde Mısır savunucuları, nerde Filistin Avukatları" tarzında ifadelerle siyaseten tasvip etmedikleri kişi ve grupları da hedef aldılar.

Olayın sosyolojik ve psikolojik boyutu ciddi olarak araştırmak gerekiyor. Hayatında yaptığı en önemli iş klavye kullanıp oturduğu yerden tüm dünya siyasetine yön veren, kaynağı belirsiz yazılar üzerinden kendisine ideolojik surlar örmek olan kendi işi dışında her şeyi bilen asosyal kişiler yetişti!

Aynı sorunlu kafa yapısı soldan sağa her fikir ve ideoloji içersinde bol miktarda yetişmiş durumda! Gezi olaylarında da aynı sorunları yaşamıştık. Olaylarla hiçbir alakası olmayan fotoğraflar sanki gezi esnasında yaşanmış gibi servis edilmiş bunun üzerine de halkın sokaklara akın etmesi sağlanmaya çalışılmıştı.

6-7 Eylül 1955 yılında özellikle İstanbul'da başta Rumlar olmak üzere azınlıklara karşı girişilen olaylarda da aynı ruh hali vardı. Adnan Menderes döneminde de askeri öğrenciler kıyma makinelerine atılıyor "yalanı" bol miktarda alıcı bulmuştu.

Sosyal mecraları yasaklayamayacağımıza ya da şu anda yalan olan haberleri ayıklama şansımız olmadığına göre ne yapabiliriz? Hemen akla gelen cevap olan eğitim uzun meşakkatli ve belli bir yaşın altındaki insanları için devletin yapacağı ve mümkünse gelecek nesilleri kurtaracak bir çalışma olabilir ve olmalıdır da. Ancak mevcut toplumun bilerek ya da bilmeyerek düştüğü bu algı operasyonlarına karşı neler yapmalıyız? Zira Arap Baharı sosyal medya üzerinden ve algı ile başladı ve devam etti. Aynı taktik Ukrayna'da işletildi. Türkiye'de halen üzerine çalışılıyor.

Algı yönetimini tersten çalıştırmamız gerekiyor. Bunu yapmadığımız müddetçe bunlarla mücadele etme imkanımız bulunmamakta. @CavitTatli