Alex gitti takım toparlandı
Dış politikanın iç politikadan, ekonominin sosyolojiden veya siyasetten bağımsız olduğunu kim iddia edebilir? Mesela terörün, Suriye olaylarıyla hiçbir ilişkisi yok mudur?
Futbol da ekonomik, sosyolojik, politik gelişmelerden bağımsız sadece sportif bir oyun değildir.
İspanya'da Barcelona'nın Katalanlar için ne anlam ifade ettiği veya Real Madrid'le General Franko arasında nasıl bir bağlantı olduğu biliniyor.
***
Türkiye'de futbol geçen yüzyılın başlarında özelikle İstanbul'daki azınlığın oynadığı, ortaya çıkardığı bir oyundu. Sonraki 100 yıl boyunca bütün toplum olarak bu oyunla cebelleştik durduk. Bir asır boyunca ortada top çevirdik durduk.
Şerefli mağlubiyetlerden, averaj takımı diye aşağılanan milli takım maçlarından, sekiz gol yediğimiz İngiliz maçlarından, ezik, yenik, sürekli mağlup bir toplum psikolojisi edindik. Beş sıfır yenikken skorun üstüne yatmayı bile istediğimiz halde beceremedik.
***
Futbolda ağır bir travma yaşıyorduk ancak siyasetimiz, ekonomimiz, darbe geleneğimiz, toplumsal çatışmalarımız da futbolumuzdan iyi değildi. Memleket gibi futbol da yerinde sayıyor, travma duygusundan bir tülü sıyrılamıyorduk.
Ta ki 2000'lere kadar. Galatasaray'ın UEFA Şampiyonu olmasıyla birlikte çok önemli bir psikolojik eşiği atladık. Sonra bir asır boyunca ilk kez katıldığımız Dünya Şampiyonası'nda üçüncü olduk, Avrupa Şampiyonası'nda turlar atladık vs.
***
Şimdi son on beş güne bakalım. Türkiye'nin Suriye'den teröre, ekonomiden siyasete bir sene tartışsak içinden çıkamayacağımız önemli gündemleri var. Ancak medyada, sokakta, kahvede ne konuşuluyor? Alex'in Fener'den gönderilmesi!
***
Sekiz yıldır takımı için ter döken ve artık "Türkleşmiş" olan Alex'in bu şekilde gönderilişi yakışmadı!
Ama "bizim" Alex de Türk tipi tripleriyle, jübile zamanını geciktirmesiyle, takımın ağa'lığına soyunması ve büyüklerine "rest" çekmesiyle sonunu hazırlamadı mı?
Alex'siz Fener yıllar sonra bir Alman takımını hem de deplasmanda dağıttı. Takımın orta sahası kendine geldi. Omurga gençleşince takım daha da dinamikleşti.
Keşke Alex zirvede gitmesini bilseydi? Ama bu toprakların suyunu içince kolay değil koltuğu bırakmak!
Onu gönderen irade için de bu geçerli! Yönetim kaç yıldır görevde ve bunun bir sınırı var mı? İlla Alex gibi bir son şart mıdır devir-teslim için?
***
Atatürk'ten bu yana siyasi liderler de yataklarında değil, hep görevlerinin başında kaybetti hayatını!
Askerler emekli olup gitmek istemedi. Hep bir darbe umuduyla 90'larına kadar "Atatürkleşmek" istediler Kenan Paşa gibi. (Giyimi-kuşamı bile 'Atatürk'e ne kadar benziyor' dedirtmek için değil miydi Evren'in?)
***
Ama bu geleneği Başbakan Tayyip Erdoğan yıktı. Üç dönemin ardından seçilmişlerin de bir dönem mola vermesini, muhasebe yapmasını, ondan sonra dilerse yeniden seçim yarışlarına dahil olabileceğini söyledi ve inatla bunu gerçekleştirdi. Siyasi geleneğimizi düşününce gerçekten bir devrim bu.
***
Türkiye'nin de son yıllarda orta sahası toparlandı. Takıma sürekli yeni takviyeler yapıyor Başbakan. Dileriz jübileye kadar koltukta kalmak, krallık tacıyla mezara gitmek geleneğini bitirir bu devrim.
Seçimlerden sonra daha net göreceğiz. Yeni orta saha çok daha harika top çevirecek, atak yapacak, gol atacak!
***
Ortanın solu, ortanın sağı falan bitti millet siyasetin dibini buldu!
Ağlamanın sızlamanın faydası yok. Alex'lerin gitmesi he zaman "Felaket" anlamına gelmez.
Tribünden sahanın tamamını görüp, yedek kulübesine taktik vermek de çok faydalıdır.
Hem fena mı memleketin de fenerin de orta sahası toparlanıyor işte?