Alevilik ve Kürtlük Pimi!
Sevr’de Türkiye’yi parçalamak isteyen emperyalist güçlerin bugün de aynı niyette olduklarını çok iyi biliyoruz. Kimlikleri de, niyetleri ve yöntemleri de değişmedi. Değişen tek şey varsa o da isimler, ünvanlar, simalar… Müslüman Türk’e 1071’den beri beşiklik eden Anadolu’yu ellerine geçen ilk fırsatta parçalamak ve bu mübarek topraklarda yaşayan insanları birbirine kırdırmak istiyorlar. Bu yüzden Anadolu halklarının hassas noktalarına oynuyor ve derinden çalışmalar yapıyorlar.
İşin köküne indiğimizde Hoca Ahmet Yesevi’de, Hacı Bektaş-ı Veli’de pekâlâ birleştiğimiz, ancak araya ideolojiler, mezhepler, siyasal rejim ve sosyoloji girdiğinde ayrıştı(rıldı)ğımız Alevi kardeşlerimiz ve Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda omuz omuza emperyalistlere karşı mücadele ettiğimiz Kürt kardeşlerimiz üzerinde kirli oyunlar oynayarak sinir uçlarımıza dokunuyorlar.
Özellikle bu iki kesimin gençleri üzerinde sessiz ve derinden çok sıkı çalışmalar yürütüyorlar. Dışarıdan güdümlü ve emperyalist sermaye tarafından finanse edilen istihbarat örgütlerinin uzantıları sivil toplum örgütleri, kültür ve bilim merkezli çalışma yaptığını iddia eden dernek ve vakıflar, varlıklarına çok da yabancı olmadığımız Hristiyan misyonerler ve tabii olarak yeraltına gizlenmiş terör hücreleri bu kirli çalışmaları yürüten grupların başını çekiyor. Sondan başlayalım. Özellikle Alevi tabana sızarak “Ali’siz”, “islam’sız”, “Muhammed a.s.’sız”, kısacası dinden arındırılmış bir paramiliter Alevilik doktrini üzerinden aşırı sol terör örgütleri ve bunları himaye eden istihbarat merkezleri tuzaklarına düşürdükleri Alevi gençlerini emperyalist emellerine alet etmek üzere yetiştirmek ve kullanmak niyetiyle gizli çalışmalar yürütüyorlar. Hristiyan Misyonerler ise, yeraltı kiliseleri, apartman altı “ibadethaneler” ve yer üstünde İstanbul’un ve Anadolu’nun birçok yerinde artık görmeye alışkın olduğumuz sözde kilise dernekleri üzerinden, Kürt ve Alevi gençlerinin yoğun yaşadığı bölgeleri “saha” ilan etmek suretiyle, oradaki gençleri zehirlemeye ve inançlarını, kimliklerini, aidiyetlerini ellerinden alarak, onları kimliksizleştirmek ve kendi çıkarları için kullanmak istiyorlar.
Alevi kardeşlerimiz daha çok sözlü kültür kaynakları üzerinden dini ve kültürel ritüellerini icra ediyorlar. Çok fazla yazılı kaynakları yok. Bu yüzden Alevi gençlerinin büyükleri tarafından yetiştirilmeleri ve cemaat aidiyetlerinin sağlanması gerçekten güç. Osmanlı döneminde devletin en hassas güvenlik birimlerinde görev almış, padişahın bizzat kendisini korumuş, çeşitli rütbelerle devletin pek çok kademesinde görev almış bu insanlar resmi ideoloji tarafından dışlanarak, ötekileştirilerek bu topluma yabancı hale getirildiler. Kendilerine devlette iş verilmedi, sosyal hayatta dışlandılar, pek çok insan kimliğini gizleyerek hayatına devam etme yolunu seçti. Sünni İslam’ı tek resmi dayanak olarak seçen kurucu ideoloji aslında Alevileri ötekileştirerek ya da yok sayarak, Osmanlı ile olan bağlarını da bir anlamda koparmanın rahatlığına yaslanırken özünde Türkmen aşiretlerinden oluşan bu kesimin bu toprakların ana unsurlarından birisi olduğunu örtbas ederek daha sonra daha büyük yarılmalara, kırılmalara sebebiyet verecek bir çatışma alanının tohumlarını atmış oldular. Şimdi burada oluşan boşluğu art niyetli, bölücü, yıkıcı unsurlar doldurmaya çalışıyorlar.
Ancak yıkıcı çalışmalar yürüten merkezlerin gözden kaçırdıkları bir şey varsa o da şudur. Bu ülkenin Alevileri ile Sünnileri arasında vatanperverlik noktasında en ufak bir hassasiyet farkı yoktur. Hoca Ahmet Yesevi’nin torunları asla oyuna gelmeyecek, Alevisi-Sünnisiyle Anadolu mayasında kardeşlik ve birlik duyguları içerisinde kenetlenmeye devam edeceklerdir. Türkiye toplumunun ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün emperyal baskılardan kurtulmasının ve doğru istikamete yürümesinin tek yolu Yesevi geleneği etrafında örgütlenmiş, nizam-ı alem davasına inanmış, alperen, mücahit ve müttaki yüreklerin bütün günlük politik ve ideolojik mülahazalardan arındırılmış saf bir Müslümanlıkta birleşmeleridir. Yani Anadolu’yu fethe gelen cihad aşkı neyse bugün de aynı aşka Alevisiyle-Sünnisiyle ihtiyacımız vardır.