Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.85
Gram Altın
2429.92
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Eylül 2013

Alevi-Sünni açılımı

Başlık, kerhen yapılmış bir yanlışın sonucu değil elbet. Alevi açılımı olarak nam bulan revizyon görünür ve geniş yüzüyle Alevileri, gizli ve derin bağlantısıyla da Sünnileri ilgilendirmektedir. Alevi açılımı adıyla yapılan tespitler, ortaya konan çözüm yolları diğer yönüyle de Sünni açılımı olarak pekala yorumlanabilir.

Gerçekten bir Alevi sorunu var mıdır üzerinden konuşmak istediğimizde vereceğimiz cevap kısa ve nettir. Bir mevzuda tartışmalar yapılması, o konuda sorun ve sıkıntı olduğuna delalet etmektedir. Başörtüsü veya kadın meselesinin sıklıkla gündem işgal etmesi gibi Alevi kimliği üzerinden oluşturulan doğal yahut yapay tartışmalar da problemler olduğuna ciddi kanıttır.

Aslında bizde moda, sadece giyim-kuşam veya stil-dekorasyon alanında gerçekleşmez. Düşünce dünyamızda da moda isimler, moda söylemler, moda fikirler yer alır. Bunların bir kısmı geçiciyken az bir kısmı da dillere pelesenk edilmiş bir tür klasik fikir ve cümlelerden oluşmaktadır.

Örneğin bizim zengin inançsal, etniksel bir yapıya sahip olduğumuzu, dış mihrakların bunu dinamitlemek için fırsat kolladıklarını ergenliğe girmiş her vatan evladı ezberlemiştir. Ağzı laf üreten, kalemi kelimeler çoğaltan her kişi, tüm etniksel ve inançsal yapı için özgürlüğü savunur gözükür. Her kesim buna inanır, en azından inanmış gibidir.

Bu alanda afili sözlerle betimleme yapan entelektüellerimiz de mahalle kahvesinde yorum yapan emekli amcalarımız da aynı fikri savunurlar. Oysa iş eyleme dönüştüğünde herkes kendi inanç ve etnik yapısının merkeze alındığı, öncelendiği, imtiyazlı bir şekle büründüğü bir tablo görmek ister. Özgürlüğü sadece kendi değerleri ve kutsalı için talep etmekten rahatsız olmaz.

İşte Alevi meselesinde görülen de bundan farklı değildir. Her kesimden bazıları, inanç ve ibadet özgürlüğünü sadece kendileri için meşru ve hak görürken diğerleri için yok sayma ve ret etme gibi absürt bir tutum sergilemekten çekinmezler.

İnsanların, hakikatin sadece kendi inandıkları olduğuna iman etmiş olmaları nedense diğer inanış biçimlerini yok sayan, değersizleyen saçma ve batıl bir inanç olduğuna hükmeden ironik bir sonuç çıkarır!

Aslında herkesten önce dindarlar, başka insanların da kendi dünyalarına göre şekillendikleri bir inanç paradigmaları, ritüelleri olduğuna kabul etmek zorundadırlar. Alevi veya Sünni yahut Müslim, gayrimüslim fark etmez; inananlar diğer inanmışların da aynı güç ve bağlılıkla kendi düşünsel yapılarını tanzim ettiklerini kabul etmek zorundadırlar.

"Benim inancım, benim düşüncem, benim atamu2026" diye benle başlayan cümleler kurma heveslilerini yargılamak zaten anlamsız. Sadece kendi düşüncesini, aidiyet bağları olan inançsal, kültürel, etniksel kodlarını yücelten, yapay tanrılar oluşturan, tek merkezden bakanlara söz söylemeye gerek yok. Ancak özgürlük havarisi kesilen solculara da bu konuda dokunmazsak haksızlık yapmış oluruz. İnsana dair her şeye saygı duydukları iddiasında olan liberalleri hatırlatmazsak da eksik konuşmuş...

Gerçekte hayat, insanların sözleriyle icraatları arasında tutarlılık testinin yapıldığı kısıtlı ve sınırlı bir geçiş döneminin adı olsa gerek. Yaşadığımızsa, bu konuda sürekli sınanmaktan başkası değildir! Sınanma, en çok da insanın önceliği dışında kalanların önceliklerine yönelik çalışmalarda ortaya çıkmaktadır aslında. Detay pek de mühim değildir. Toplumsal dinamikler göz önünde bulundurularak yapılacak her yeni şekillendirmeye gösterilen reaksiyonlar sınavı kazanıp kaybetme anlamına gelmektedir.

İşte Alevi açılımında da toplum bir sınavdan geçmektedir. Onlar için özgürlük isteyenlerle tersini savunanların görüşleri çarpışmaktadır. Öncelikle güven eksikliği ve korkudan kaynaklanan bir savunma mekanizmasının geliştirilmiş olduğunu görmek zor değil. Üstelik konuyla ilgili önermelerin daha çok Alevi camiasının dışında kalanlardan gelmesi ilginçtir. Halbuki Alevi açılımı için öncelikle bu çevrenin inanç parametreleri, öncelikleri, teklifleri ön planda olmalıdır.

Alevi açılımı kapsamında özellikle Alevi STK'ları dosyalar hazırlamalı, Alevi kanaat önderleri düşüncelerini kamuoyuyla paylaşmalı, kendi içlerinde ön elemeler yapmalıdırlar. Yazılı ve görsel basında fikirlerini tartışmalı, inanç paradigmalarına uygun teklifleri topluma, dolayısıyla da yetkili mercilere iletmelidirler.

Son günlerde gündemi en çok cami-cemevi külliyesi inşası projesi meşgul ettiğinden konuyla ilgili gerekli çalışmalar ivedilikle yapılmalıdır. Alevi ve Sünni kesimden bazılarının bu fikre şiddetle karşı çıkmasına rağmen en az bir o kadar da onaylayıcı tutum geliştirenler var. Bu ve benzeri konularda oransal olarak tam bir onaylayıcı tutum beklemek tabii ki mümkün değil. Genel kanaatin seyrettiği yönde icraatlar yapılması kabul edilebilir. Alevi-Sünni kamplaşması oluşturmak isteyen, bu yönde senaryo oluşturmaya çalışanlara "bu artık bayat bir hikaye" mesajını uygulamada vermenin zamanı geldi ve geçiyor bileu2026

twitter.com/sabihadogann

ufffd!u0001ufffdu0004lu0010du0001ufffdufffd< ufffdu0002N programda yad edilecek. İki kuruluşun ortak düzenlediği "Matbuat Dünyasından Sanatkar Çehreler" programının 6'ncısı, 23 Eyül 2013 Pazartesi günü Çemberlitaş'taki Basın Müzesinde saat 15.00'te başlayacak. Gazeteci yazar Ahmet Özdemir, uzun yıllar birlikte çalıştığı rahmetli şair ve yazar Gültekin Samanoğu'nun hayatını, eserlerini ve şiirlerini hatıralar eşliğinde anlatacak. Mehmet Nuri Yardım'ın takdimini yapacağı toplantının ardından Samanoğlu'nun fotoğraflarından, yazılarından ve eserlerinden meydana gelen sergi gezilecek.