Alevi cumhurbaşkanı olur mu?
ALTILI Masa’nın cumhurbaşkanı adayının kim olacağına dair açıklama hala yapılmazken, bir yandan da en güçlü olası adaylardan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Alevi kimliği’ ne ilişkin polemikler de bitmiyor. Son olarak İYİ Parti Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral, Kılıçdaroğlu’na ilişkin, “Alevi olması benim açımdan bir engel değil çünkü ben tanıyorum, ilkelerini biliyorum. Ancak siyasette maksat kazanmaktır. Türkiye’deki genel objektif açısından baktığımda bir çekince görürüm. Türkiye’nin yüzde 65’i yüzde 70’i muhafazakar profil çiziyorsa ona hitap edebilen farklı bir isimle çıkılır” dedi.
Partisinden açıklama geldi:
“Maksadını aşan sözler asla
partimizin görüşü değil.”
Bir ay önce Ahmet Şık’ın da bu açıklamaya benzer sözleri
olmuştu. Ahmet Şık, Medyascope’ta katıldığı programda “Kemal Beyin Alevi
olmasının Türkiye toplumu ve siyaseti için, bizler için değil elbette, bunun
bir mesele olduğunu kavrayarak hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani Hiç
kimse ‘iktidar oradan söz kurmaz’ diye düşünmesin.” dedi ve polemiğin ilk
fitilini ateşlemiş oldu. Sonrasında oluşan tepkilere karşı özür diledi.
Tartışmayı başlatan kişinin içeriğini onaylamasa da,
onaylasa da bir olgu olarak toplumun belli bir kesiminde böyle bir önyargının
bulunduğunu, dışlama ve ötekileştirme stratejileriyle oluşturulmuş bir Alevi
algısının mevcut olduğunu teslim etmesidir.
Kısaca kriz olacak olgu - algı ile yönetilmeye başlanmıştır.
Bütün bu polemikte olumlu görülebilecek bir gelişme, maksadını aşan sözler
sonrası kamuoyu önünde yapılan özürlerdir.
Duyarlı tutumlar
Muhafazakâr ve sağ çizgide farklı noktalarda bulunan
siyasilerin Alevilik tartışmasında ötekileştirme dilini ret etmeleri siyasetin
evrimi konusunda önemli bir adımdır. Akşener, Karamollaoğlu ve Erdoğan‘ın
duyarlı bir tutum sergilemeleri, kimliklerin ötekileştirilmeyeceği, siyasetteki
yayılmış ayrımcılığa ve kutuplaştırmaya karşı yeni bir zihniyetin hakim olması
demokrasi ve güçlü Türkiye için önemli bir adımdır.
Siyasette başlayan Alevilik meselesi üzerinde konuşurken
daha özenli bir dil kullanılması gerektiğini; önyargılara dayanan dışlayıcı,
ötekileştirici bir dilin yalnızca yöneldiği siyasi şahsiyeti değil ülkede
yaşayan milyonlarca Alevi vatandaşımızı da rencide edeceği aklımızdan
çıkmamalıdır. Bu, aynı zamanda birlikte yaşama kültürümüzün ve birlikte Türkiye
olma iddiamızı ispatıdır. Toplumsal barışın korunmasının da olmazsa olmazıdır.
Hiç kimseyi din, dil, düşünce ve etnik kimliği üzerinden
yargılama siyaseti yapmaya hakkımız yoktur. Bizim düsturumuz belli:
“Yaratılanı, yaratandan ötürü seviyoruz.”
Alevilik sorun değildir
Siyasi polemik olarak gündemi meşgul eden “Alevi aday olur mu?” sorusunu sorunsal bir
çözümlemeden çıkararak aday belirleme kriterlerinde, ehliyet ve liyakatin ırk
veya meşrepten daha üstün olduğunu bilmemiz gerekir. Alevileri sorun olarak
görmek ne insani ne vicdani ne de İslami’dir.
Meşrep üzerinden başlatılan bu tartışmada farklı bir analiz
ortaya çıkıyor. CHP kulislerinde Kılıçdaroğlu adaylığına karşı olan bazı
klikler bu polemik üzerinden rol devşirmeye başlayabilirler. Siyasi ayak
oyunları bazen de oturduğunuz masanın altından çıkabiliyor.
Alevilik ve Aleviler bu ülkenin önemli kimlikleridirler.
Aynı dine, kitaba ve peygambere inandığımız kardeşlerimizdirler. Alevilik
Çalıştay ve açılımlara ihtiyaç duyulmayan hakiki bir hak teslimidir.