Aldatan aldatana
Dostlar nasıl bir şey bu, ha bire aldanıp duruyoruz. Şimdide çiftlik bank aldanması ve aldatması. Beden dili ile zeka özürlü görüntüsü veren bir mahluk gözümüzün içine baka baka seksen bin küsür insanımızı aldatmış ve beş yüz milyondan fazla parayı iç ederek devletimizin verdiği pasaportla elini kolunu sallayarak ülke dışına kaçmış.
Kimi din ile aldatıyor. Kimi şöhretle, kimi ise şehvetle veya başka zaaflarımızla aldanıp duruyoruz. Aldandık ve aldatılmışız aşağılanmasından ne zaman ve nasıl kurtuluruz doğrusu bilemiyorum. Ama aldatan aldatana.
Geçmiş yıllarda Almanya Belçika Hollanda ziyaretlerimiz çok olurdu. Gurbetçi kardeşlerimizle konuşur halleşirdik. O yıllarda da jet Fadıl ve Konya'dan menşeili holdinglerimizin allı pullu aldanmışlık gerçeklerinin hikayelerini dinlerdik.
Sadece bizim insanlarımıza mı mahsus böyle hikayeler acaba diyorum.
Nasıl bir zaafımız var ki, her önüne gelen bizi aldatabiliyor. Çok saf mıyız ? Yoksa çok uyanık mı? Ya da çok keriz miyiz?
Herkes ayna karşısına geçerek kendi benine dikkatli bir şekilde baksın bakalım. Baksın ki gerçek su yüzüne çıksın. Hangi zaaf bizi bu rezil durumlara doğru sürüklüyor? Çok uyanık olmadığımız kesin. Baksanıza işsiz güçsüz bir uyanığın hayal ürünü bankası bile insanımızı mağdur edebiliyor.
Adı banka olunca insana bir güven verdiğinden olsa gerek bu çiftlik bank ismi.
Binlerce insanımız devletimizin güvenliği gerekçe gösterilerek hala yurt dışına çıkamazken ve pasaportlarına el konulurken bu uyanık kimin desteği ile elini kolunu sallayarak ve adeta devletimizle dalga geçer gibi bir hal içerisinde ülkemizden kaçıp vatandaşı olduğu Uruguay' gidebiliyor.
Bunları yazmanı konuşmanın belki vakti değil ve artık çok ta geç ancak, yarın bir gün başka bir uyanık için bari düşünelim tedbir alalım derim. Baksanıza hemen yeni bir uyanık daha çıkıp çiftlik bank da parası batan mağdurlarından para toplamaya başlamış bile.
Güya paraları kurtaracak. Ama minareyi çalan çoktan kılıfını hazırlamış. Hangi kaynakla kurtaracağı da meçhul. Ama umut sadece fakirin ekmeği değil aynı zamanda sahtekarlar içinde bir yol olabiliyor.
Bankacılığına çok güvenen ve sık sık da atıfta bulunan finans yöneticilerimizin aklına hiç gelmemiş olmalı bu Çiftlik bank ismi.. Buradaki bir zaaf ne ola ki, bu uyanık için yol olsun.
Adama bak yahu. Kurduğu hayali çiftlikte yetiştirdiği; Hayali etleri, sütleri, yoğurtları, peynirleri, yumurtaları ve sığırları, hatta keçi ve koyunları koyun sürüsü sığırlara(!) sattım diye içten içe seviniyordur.
Doğrusu hem şaşkınım hem de çok üzgünüm.
Kısa yoldan zengin olma ve köşeyi dönme konusunda uzmanı bol bir milletiz. Üç kağıdı uyanıklık olarak kabul etmek gibi bir hastalıkla da başımız belada.
Alın teri, helal, haram, hak, hukuk gibi dini referanslı sıfatların iğfali için ha bire fetva arar ve buluruz.
Rüşvete bile fetva bulan embesillerimiz devletimizin üst makamlarında sırca köşklerinde bizlere acıyıp duruyorlar. Fetvaları alınmış rüşvetlerle umre yapanlar, sonradan görmeliğin tüm aşağılıklarını yaşam standardı olarak satan ve satarken de gülünç duruma düşenler etrafımızda mebzul olarak mevcut.
Çoluğuna çocuğuna götürdüğün lokmaların helal u2013haram farkındalığı bugün pek itibarlı olmasa da hesap günü muhakkak kuyumcu terazisinde işimize yarayacak. Helal kazanç gibisi var mı?
Gavur gavurdur iyisi kötüsü olmaz
Dostlar şu Amerika'da yaşanılanlar ülkemizde yaşansa yer yerinden oynar hop yatar hop kalkardık. Öldük bittik edebiyatçılarına gün doğar ve yitirdikleri umutları tekrar filizlenirdi.
Allah'tan bizde böyle garabetler yok. Hak ve hukuk gibi kavramlarımız zedelense de oradaki kadar ayaklar altında değil.
Şu Trupm denen adam, zaten çıkmış olan dünya çivisini iyice yalama haline getirdi. Artık bunda sonra dikiş tutacağını da sanmıyorum.
Sanırım bu gidiş ülkemiz için hayırlı olacak.
İslam ümmeti, halklar bazında bu gidişin sonunun nereye varacağını kestirmeye başladı. Kukla yöneticilerinin ipini elinde tutan puştları görmeye başladıkça hiçbir şey eskisi gibi olmayacak havasını sezinliyorum.
Geçen hafta Mısır'daydım. Epey bir yer gezdim. Bugünkü Mısır'ı 20 yıl önce gördüğümden daha kötü gördüm. Halk perişan. İslam ve insanlık namına bir şey yok desem yalan olmaz. Ancak bazı insanların gözünün içerisinde gördüğüm ışıltı beni umutlandırdı.
Sevgili okurlarım, umutları biz olmuşuz. Türkiye dediğimizde Hasan şaş yavaş yavaş diyenler yanında Erdoğan diyenler de bayağı çoğalmış. Mursi'ye üzülüyorlar ve Sisi'yi hiç sevmiyorlar. Önümüzdeki günlerde sanırım iki hafta sonra seçim var. Her yer Sisi resimleri ile süslü. Ancak halka Sisi dediğimizde gözyaşı taklidi yaparak beden dilleri ile konuşuyor.
Tiyatro oyuncusu gibiler. Mübarek taklidinde ölü numarası yapıyor. Mursi dediğimizde ellerini kelepçe taklidi ile karşılık veriyor. Sisi dediğimizde ise boynu bükülüyor ve gözyaşı döküyorlar.
Başka türlü yazmak hatta konuşmak zaten pek mümkün değil ve cesaret işi. Arap dünyasının kalbi Mısır böyle. Diğer Arap ülkelerinin hali pür melalini siz düşünün.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.