Alaeddin Özdenören'e Rahmetle
“Yine dalgın.
Yine baştan aşağı ıztırap,
Yine delikanlı.
Yine rind.
Yine yanık bir şair olarak.
Alâeddin Ağabey” (Ramazan Dikmen)
Haziran’lar gelip geçiyor. Yapış yapış sıcakların, bunaltan yalnızlıkların, örselenmiş umutların arkasından birden boşalan eleğimsağmalar gibi. Sarı sıcak günlerde yalnızlığın ve acının en görkemli anlarına sinmiş derin yaraların kanayarak sessizce akması gibi…
Şairin ölüm haberinin dünyaya aniden yayılması… Güvercinlerin birden havalanması, göçmen kuşların yönlerini topyekûn değiştirmesi, masum çocukların nemlenen gözlerinin, derin haykırışlarının aniden boşalması gibi geliyor şairin ölüm haberi…
“Unutulmuşluklar”, tekrar tekrar okuduğum son zamanlarda yanımdan ayırmadığım kitaplardan. Uzun zamandır yazmayı düşünüyordum, yüce gönüllü şairin ölüm yıldönümüne dua niyetine yazılası varmış meğerki… Yazının da kaderi vardır, kelimeler düğüm düğüm yüreğimden boşalmayı bekleyen yağmurlar gibi, bungun ağrılar gibi beklerken dua niyetine 'Unutulmuşluklar’ ı okuyorum sehere doğru… Sıcağı sıcağına dokunuyor satırlar yüreğime. Şairin yüreğinden öylece akarken, yazmak, anmak, yâd etmek üzere sehere doğru tekrar okumalar yapıyorum.
Maraş’ın mümbit topraklarında, Ahır Dağı’na yaslı evlerden bir evde ikiz kardeşi Usta Öykücü Rasim Özdenören’le aynı zamanda dünyaya gözünü açmış, Munzur Çayı’nın suyunu yudumlamış ince yürekli bir şair: Alaeddin Özdenören. Yoksulluğu ama o denli de bereketi kuşanmış toprak yollarında yürümüş kadim şehrin. Munzur Çayı’nın çılgın sularına çocuk bedenini bırakırken yine geceleri bir ninni gibi yüreğini büyüten suların akışına bırakmış rüyalarını. Suyun, toprağın ve dahi ağaçların, kuşların masalsı ikliminden bir öykücü, bir şair kadim dualar gibi akıtmışlar çocuk yüreklerine şehrin hikâyesini…
Rasim Özdenören yıllar sonra kardeşinin arkasından: “ Büyük bir nesir ustası… Bizi bilenler bilir ki, bu cümleler, o benim kardeşimdir diye söylenmiyor. Onun iyi bir şair, büyük bir nesir ustası olduğunu bildiğim için söylüyorum… Acı, kızgın bir yalnızlık içinde geçti ömrü… Çoğu kez, kendi uzlet köşesinden uzun, çok uzun süren dönemler çıkmadı… Hayatı neredeyse bir talihsizlikler mahşeriydi…” diye bahsedecektir.
‘Unutulmuşluklar’ naif yürekli, usta şairin anıları, dostlukları, hatıraları, ilk iş heyecanları, şairliğe tutunduğu zamanları, şiirle buluştuğu eşsiz anları ve en önemlisi de bir dönemin çetelesini özetleyen nesir yazıları olarak; zirve bir dille, büyüleyen eşsiz anlatımıyla, İz Yayınlarından 2.Baskı olarak 2015’te neşredildi.
Şairin anıları, dostlukları ve bir dönem Türkiye’sinin eğitim öğretim, siyasal ve sosyal durumundan haberdar olurken, duyarlı dokunuşlarla ve yorumlarla bizi aydınlatıyor mezkûr kitap.
“ Çocukluğumun bir bölümü Munzur suyunun kıyısında geçti. Evimiz bu nehre elli altmış metre kadar uzakta idi. Her gece yatağa girişimde nehrin derinliklerinden yükselen şarkılarla, düşlerim birbirine karışırdı. Ve her sabah kalkışımda da, kendimi vahşi, ama bir o kadar da sevimli ve şen bir tabiatın içinde bulurdum. Doğru nehrin kıyısına inerdim. Nehir pembe sabah ışığında yıkanarak, hür, açık ve parlak ilerlerdi.” ‘Orta Kaya’ yazısı seçkin ve lirik bir anlatımla, öykünün kıyılarında soluklanan sarıp kuşatan bir tahkiye ile başlıyor. Munzur’la koyun koyuna yatan ve yüreğine şiirler dokuyan bir şairin çocukluk anılarından sızıp gelmiş bir masal büyüsü sanki ilkyazı.
Coşkun akan nehrin sularına kapıldıklarında, sular onları sürüklerken bile: “Baştan aşağı güzellik, baştan aşağı ışık yayılıyordu. Şiir başımın etrafında altın hâleler örüyordu. Kanım, şenliğin neşesiyle tutuşmuştu. Munzur, çocuğuna bakan bir annenin gözleri kadar tatlıydı” diyebilecek kadar yüreğini cesaretle büyüten an an besleyen bir şairle tanışıyoruz.
Fırtınalı ve hüzünlü yaşantısında sıcak ve insancıl bir yüreği muska gibi göğsünde taşıyan şair, Munzur Nehrinde boğulmak üzereyken Orta Kaya’ya tutunarak kurtulur. Girizgâh yazısı olarak ‘’Orta Kaya’ yazarın hayatının serencamını özetler gibi. Şiirle buluşup, çetin ve zorlu yaşam duraklarında, adeta tutunduğu, hayatı yaşanılır kılan bir kurtuluş adası gibi Orta Kaya ve anlıyoruz ki şiir de artık onun için bir Orta Kaya olmuştur.
“Hayatının hangi döneminde ve hangi sebeple olursa olsun, bir onulmaz akıntıya kapılıp gidenlere, güçlerinin tükenmekte olduğu bir dönemde tutunup kurtulabilecekleri bir Orta Kaya gerekli” diyerek felsefi derinlikte yine eşsiz bir yorumla ilk yazıyı noktalar. Ve ‘Unutulmuşluklar’, tek bu yazı için bile okunmaya değerdir aslında.
Şiire sarılan, dünyasında şiire özenle yer veren ve titizce yaklaşan Şair ; “Şiir gece bulutun gölgesidir. İki ıslak dünya arasında şiir vardır. Bazen buğulu ve belirsiz, bazen de düzenlenmiş bir çılgınlıktır; bunu şiire sarılanlar anlar” diye bahsedecektir şiirden, ‘Şiir’ yazısında.
Her okuduğunuzda yeniden bereketlenen ve okuru her dem ayrı lezzetlerde besleyen lirik ve zengin dilin en özenli hali ile yazılmış tüm eserleri Alâeddin Özdenören’in. Nesir yazılarını eşsiz ve seviyeli adeta düşüncenin ve duygunun derin imbiğinden süzülmüş has yazılarla sizi kuşatır. Yazdığı şiir kitaplarının arkasından anlıyoruz; şiire öylesine titiz, özenli ve ustaca yaklaşmış.
Şair önden gidenlere karıştı gerçek yurda iltica etti, rahmet olsun dua olsun. Ben tüm dostlara Unutulmuşlar gibi naif kitabı okumalarını tavsiye ediyorum… Şairi yad ederken O’ndan kalan bir mektup gibi dokunaklı, yaralı, bazen onaran satırlarla bir buluşma yaşayacaklarını düşünmekteyim. Rabbim rahmet eylesin, mekânı cennet olsun…