Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Ocak 2023

Al gülüm ver gülüm vakti

Seçimin öne alınması kararı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat ağzından yapıldı.

Öne alınma gerekçesi olarak; mevsimsel şartlar ve seçime katılımın düşük olmasına neden olacak takvim gösteriliyor.

Hâlbuki bu takvim Eylül ayında belliydi.

Okulların kapanacağı, sınavların yapılacağı, hacıların gideceği tarih belliydi.

Fakat buna rağmen Meclis’in açıldığı andan yılın ilk zamanlarına kadar seçim tarihinin değiştirilmeyeceği bir tutum sergilendi.

Sorulan sorulara ısrarla; 18 Haziran tarihi cevap olarak verildi.

Şu bir haftalık zaman diliminde ise tüm toplumun bir anda seçim havasına sokulduğuna şahit olduk.

Seçim erkene alınabilir, bunda sorun yok.

Ama siyaseti bütüncül ve hesap verebilir bir dil ile yürütmemenin ortaya çıkardığı sorunları gözden kaçırmamak gerekiyor.

Yangından mal kaçırıldığı algısıyla başa çıkılamayacağı ortada...

Neticede Gezi’deki olaylar da masum bir ağaç ile başladı.

Doğru anlatılamayan, küçük görülen açıklamalar nedeniyle büyük bir noktaya evirildi.

Türkiye’de katılımcı demokrasi eksikliği olduğu bir sır değil.

Maalesef siyasetin hâlâ siyasi partiler tarafından yapıldığı bir düzen hâkim.

Bunu aşacak adımların AK Parti iktidarında atılmaya çalışıldığı bir dizi adım gördük.

Cumhurbaşkanını halkın seçmesi bunun en üst mertebedeki reformu oldu.

Ama gerçekleşmeyen reformlar da var.

Seçimin erkene alınacağı açıklaması sonrasında Meclis’in, seçim takviminde de çalışacağı haberleri yapılıyor.

Eğer böyle ise fırsat bu fırsat...

Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünde engel gördüğüm üç madde için adım atacak zaman hâlâ var.

Siyasi Partilerin ön seçim, tercihli liste, dar bölge ya da bunlara mukabil olacak bir yaklaşımı merkeze alan ve parti liderlerinin belirlediği milletvekili listelerinden parti içi siyasetin mümkün kılındığı bir yapıya evirilmesi gerekiyor.

Çok acil bir şekilde seçim barajının düşürülmesi gerekiyor.

Benim önerim yüzde 0,5 ama uygun bir sayı için çalışmalar yapılabilir.

Son olarak da siyasi etik yasasını geçirmek zorundayız.

Bu yasalar Meclis’te sandalyesi olan tüm partilerin neredeyse ortak yaklaşımına uygun.

Meclis kapanmadan ve seçim sürecine girmeden bu kanunlarda yapılacak değişiklikler ülkemizin çağ atlaması için büyük bir fırsat sunacaktır.

İnşallah temennim gerçekleşir. Sesimi duyan olur.

Gelelim dış politikaya...

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD’deki mevkidaşı ile sorunların çözümü için kurulan Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması kapsamında bir araya geldi.

Görüşmeden Suriye konusunda Türkiye’ye ABD desteği gelirken F16 konusunda Kongre işaret edildi.

Yunanistan’a F35 kararı alınırken rehin tutulan paramıza karşılık alacağımız F16’ların bizlere getireceği askeri fayda çok eleştirilir oldu.

Evet, üstün olan F35 sistemini Türkiye’nin bir NATO üyesi olarak alamaması korkunç bir durum...

Türkiye’nin envanterinde buna alternatif hiçbir sistem yok.

Bazen haberlerde ve ekranlarda abartılı, gerçekten uzak yorumların yapılıyor olması gerçeği örtemez.

Ülkemizin hava sistemlerinde attığı adımların meyvesini vereceği süreye kadar hava gücümüzde kabaca 10 yıllık bir düşüş yaşayacağız.

Kabul edilemez riskleri beraberinde getiren bir duruma düşüyoruz.

Bu süreçte saldırıdan ziyade savunmada attığımız adımlarla gözdağı versek de yeterli değil.

Radar ve füze sistemlerinde attığımız adımların halihazırda yeterliliği yok.

Bu nedenle muhakkak surette Avrupa ve NATO’nun yapısındaki vazgeçilmezliğimizi ilerletmeye çabalarken bir yandan da kendimize yeni müttefikler bulmak zorundayız.

Parası ve silah sistemleri olup bunları kullanacak "eğitimli insan gücü"ne sahip olmayan birçok Arap ülkesi var.

Türkiye’nin silah merkezli yeni bir Arap açılımına ihtiyacı var.

BAYRAKTAR SİHA’nın Suudi Arabistan’a verilmesinin arkasında böyle büyük bir vizyon olmak zorunda; aksi takdirde “15 Temmuz’un hemen ardından ülkenin içinde bulunduğu zafiyeti kullananlar bu 10 yılda neler yapmaz?” gerçeğini hiç ama hiç aklımızdan çıkarmamalıyız.

Yunanistan’daki seçimler belirleyici olsa da Türkiye’nin her türlü senaryoya hazır olması çok önemli...

Ekonomik adımlar belli...

Siyasi adımlar için bu kritik ayları çok iyi kullanmak geriyor. Tavsiyelerimi yazdım.

Askeri adımlar için ise diplomasi hareketlerini hızlandırmak zorundayız.

Esad’ın “işgal” söylemiyle ortaya koyduğu taleplerin arkasında bazı Arap devletlerin olduğu gerçeğini unutmamak geriyor.

Al gülüm ver gülüm için, Türkiye’nin masayı hareketlendirme vakti geldi.