Akrebin kıskacından kurtarır bizi reyhan
Sizi hiç akrep soktu mu? Bu soruyu şöyle de sorabiliriz. Sizin evinize hiç akrep girdi mi? Ya da benzer zararlı hayvanlar… Evinize bunlar geldiyse ve siz bunları gördüyseniz bu küçük ama zararları büyük hayvanları kaçırtmak için ne yaparsınız?
Eminim bu sorunun cevabını benim de yakın zamana kadar düşündüğüm şekilde verirsiniz. Günümüzde modern insanlar, bu hayvanları ve haşeratı kaçırtmak yerine onları imha etmek adına değişik zehirler ve tarım kullanırlar.
Peki, bu bir çözüm müdür? Bu imha ilaçları daha doğrusu zehirleri, tabiatı iki türlü bozuyor. Birincisi bir kısım hayvanlar imha etmek adına kullanılan ilaçlar insanların yaşama alanını tehdit ediyor. Alerji, astım gibi hastalıklara davetiye çıkarıyor. Sağlığımız bozuluyor. Kullanılan ilaçların imha ettiği hayvanlar, tabiat döngüsü içerisinde diğer bazı zararlı hayvanları dengeliyordu. İmha edildikleri için tabiat dengesi haliyle bozulmuş oldu ve oluyor.
Peki, akrebi tabiat dengesini ve insan sağlığını bozmadan eve girmesini nasıl engelleyebiliriz? Yakın zamanda Divan Edebiyatı yani Klasik Türk Edebiyatı alanında hazırlanmış bir kitap okuyordum. Prof. Dr. Amil Çelebioğlu tarafından hazırlanan “Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları” adlı bu kitapta Akrep ile ilgili bir beyit geçiyordu. Beyit, Ahmet Paşa divanından alınma idi.
Akrep rakibin şerrini uşşâkdan def’ etmeğe
Ey şûh gözlü şâh-ı gül ol hûşe-i reyhânı sun
Beytin burada tasavvufi ve alegorik arka planı çok uzun. Kısaca değinip asıl meselemize geleceğim. Beyitte
“Ey şuh gözlü ve güllerin şahı olan sevgili akrep gibi olan rakibin belasını âşıklardan uzak tutmak için reyhan salkımını sun.”
Malumdur ki divan edebiyatında âşık ve maşuk geçince bir de araya üçüncü şahıs girer o da rakiptir. Ağyar da denilir rakibe. Bu nedenle âşıklar, rakipleri her türlü kötü unsura benzetirler ki akrep de bu unsurlardan biridir.
Yukarıda yaklaşık manasını verdiğimiz beyitte reyhan bitkisi demek ki on altıncı asırda akrebi kaçırtmak için kullanılıyormuş. O dönemde bu bilgiye sahip olan şairlerin sadece şair değil alanında derin araştırma ve gözlem yapan bilim adamı olduklarını da unutmayalım. Modern çağda bilimler birbirinden ayrıldığı için biz şimdilerde şairin sözünü ya anlamıyoruz ya da estetik bir bakışla geçiştiriyoruz. Bunu söylerken estetik bakışın şiirin güzelliği için önemli olduğunu göz ardı etmiyoruz.
Bu beyit ışığında şairin hem tıp (sağlık) hem botanik ve hem de biyoloji ilmine sahip olduğunu sarahatle söyleyebiliriz. Divan şiirinde devrinin bütün realitesi, alet edevat, tabiat, pozitif bilimler, günlük hayat manzaraları, türlü ruh halleri, deliler, veliler en objektif biçimde işlenmiştir.
On altıncı asır Osmanlı toplumunda reyhânın evlerde kullanımı ve akrebi kaçırtması bilgisi, Divan edebiyatında sosyal ve bilimsel hayatı anlatmak için belki denizde bir damladır. Buna rağmen beş yüz yıllık klasik şiirimizi halktan kopuk ve saray edebiyatıdır yaftasını yapıştıranlar psikolojik ve politik bir iftiranın önüne geçememişlerdir. Muhterem hocamız Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan Divan Şiirinin Bahçesinde adlı eserinde “…Bu anlama güçlüğü metinlere nüfuz etmede içine düştüğümüz dermansızlığın besleyen en önemli psikolojik unsur ise klasik edebiyatımıza vurulmuş haksız bir damganın düşüncemizi yanlış yönlendirmesi sonucu ortaya çıkmaktadır.”Der.
Sözüm odur ki modern ilaçların ve diğer yanlış kullanımların etkisinden kurtulmak için günlük hayatımızı daha kaliteli hale getirmek zorundayız. Sadece Divan edebiyatının kaynaklarına bakmak bile şu söz Akrebin kıskacından kurtarır bizi reyhan