Akrabaya karşı görevlerimiz
Bismillêhirrahmênirrahîm…
Bu haftaki Cuma sohbetimizde, Akrabalarımıza karşı
görevlerimiz konusunu ele alacağız. "Hayırlar yapınız. Hayırlarda
yardımlaşınız ve hayırlarda yarışınız." buyurarak yardımlaşmamızı Yüce
Zatına ibadet kılan Rabbimize hamd ve sena ederim. Akrabamızla yardımlaşmamızın
iki kat sevap kazandıracağı müjdesini veren aziz Peygamberimiz, biricik hayat
önderimiz Hz. Muhammed'e salat ve selam ederim.
Sevgili kardeşlerim; akrabalık kan bağıyla, evlilik bağı ile
ve süt kardeşliği bağı ile oluşabilir. Akrabalık konusuna ve akrabamıza karşı
vazifelerimiz mevzuuna dinimizde çok mu çok büyük önem verilmiştir. Yardımlaşma
görevimizdir ama yardımlaşmada öncelik ana-babamız ve akrabamızda.
Sevgili kardeşlerim; önce bir ayetle konumuza girelim. Nisa
suresinin 36. ayetinde yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “Allah'a emirleri ve
yasaklarına itaat ederek ibadet ediniz. O'na hiçbir şeyi; ( kişiyi, kurumu,
ilkeyi ve sistemi ) ortak koşmayınız. Ana-babaya İhsan ediniz. Akrabaya da
(ihsanda bulununuz.)Yetimlere, yoksullara, yakın komşuya ve uzak komşuya,
arkadaşa, yolcuya ve mülteciye, bir de (hukuken ve fiilen) yönetimimiz altında
bulunan insanlara da ( ihsanda bulununuz. )….”
Tekrar edecek olursak Rabbimiz, sırasıyla ana-babaya,
akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın ve uzak komşulara, arkadaşa, yolcuya,
mülteciye ve yönetimimiz altında bulunan insanlara ihsan edici olmamızı emir
buyururken, anlaşılacağı üzere bir de sıralama yapar. Önce ana-baba, sonra da
akraba gelmektedir. Pekiştirelim; ana-babadan sonra kendilerine ihsanda
bulunulacak kişiler akrabamızdır. Akrabalık değinildiği üzere, kan, evlilik ve
süt bağlarıyla oluşmaktadır.. Evet, öncelik onlarındır.
Sevgili kardeşlerim; ana, baba, nine, dede, kardeş, kız
kardeş, amca, dayı, hala, teyze ve diğerleri… Dinimizde akrabamıza pek çok önem
verilmekte ve Kur’ânımızda yapılabilecek hayırlar ve yardımlarda onlara öncelik
verilmesi beyan buyurulmaktadır. Rabbimizin muradı budur.
Yüce Rabbimiz, Bakara suresinin 177. ayetinde, katındaki
erdemlileri açıklarken onların bir vasfını da şöylece açıklamaktadır:
“Onlar, öylesi erdemli kullardır ki, sevdikleri mallardan
akrabaya, yetimlere, yoksullara, fakir düşmüş yolculara/mültecilere,
ihtiyaçlarını arz edenlere ve esirlere yardım ederler...”
Kardeşlerim; Bu âyette de görüleceği üzere yardım edilecek
kişiler akraba, yetimler, yoksullar, yolcular, mülteciler, ihtiyaçlarını arz
edenler ve esirler olarak zikredilmekte,
ama akraba ilk sıraya alınarak öncelik verilmektedir.
***
Güzel kardeşlerim; Rabbimiz bize ihsan’da bulunmamızı
emretmiştir. Peki, yapılması istenen, emrolunan İhsan nedir? Aziz
Peygamberimizin bu konudaki bir hadislerinden de yararlanarak şu açıklamayı
yapabiliriz.
İhsan, yapılacak işi
Allah görüyor bilinci içinde ; O’nun rızasını hedefleyerek yapmaktır. İhsan her
ne yapılıyorsa onu İslâmî ölçülere göre güzel yapmaktır. İhsanın, bir üçüncü
anlamı da maddi ve manevi iyiliklerde bulunmaktır.
Görülüyor ki,ihsanın bir bölümü değinildiği üzere maddi ve
manevi yardımlarda bulunmaktır. İşte bu maddi ve mânevi yardımları üç madde
halinde açıklamaya çalışacağız.
a. İlişkileri
Sürdürmek
Sevgili kardeşlerim; önce akrabalık ilişkilerimizi kurmak,
pekiştirmek ve sürdürmek konumundayız. Bunun için sıla-i rahim yapmak, yani
bizzat ziyaretlerde bulunmalıyız. Bu yapılamıyorsa; mektupla, telefonla ve
internet aracılığıyla akrabamızla mutlaka
ilişkiler kurmalı ve sürdürmeliyiz. Aziz Peygamberimiz, akrabamızla
ilişkilerimizi pekiştirme konusunda teşvik edici bir hadislerinde şöyle
buyurmuşlardır:
“Kim rızkının
çoğaltılmasını ve ömrünün uzun ve bereketli kılınmasını isterse,
akrabalarıyla ilişkilerini korusun/sürdürsün/pekiştirsin.”
Bu arada ifade edelim, akrabanın bir kısmı vermez, bir kısmı
gelmez ve bir kısmı da bağışlamaz. Ama gerçek mânada akrabalık bu gibi
durumlarda bile olumlu davranmayı gerektirir. Aziz Peygamberimiz bakınız bu
konuda bizleri nasıl uyarmaktadır:
“ Akrabalık ilişkilerini sürdürmek, yapılana aynısı ile
mukabele etmek değildir. Asıl akrabalık,
irtibat kesildiğinde bağlantıyı
sağlamak ve sürdürmektir.”
Güzel kardeşlerim; kan bağına dayalı akrabalarımız öncelik
taşıyorsa da, evlilik ve süt kardeşliği akrabalığı da akrabalık içindedir.
Evet, akrabamızla
ilişkiler sürdürülmeli ama mânevi tehlikelerinden de arındırılarak
sürdürülmelidir. Bununla şunu kast ediyoruz.
İslâmî Giyim Ölçülerine Uyulmalı
Özellikle mahremimiz olmayan akrabamız yanında mutlaka
İslam'ın giyim kuşam kurallarına riayet edilmelidir. Evet, akrabamızla ilişki
sürdürülecek ama kendileriyle evlenilebilecek olan akraba ile gözlerden ırak
yalnızca bir arada da bulunulmayacaktır.
Aziz kardeşlerim; hatırlatmaktan bile hayâ duyuyorum. Ensest
ilişkiler giderek artıyor. Akraba fertleri arasında işlenen cinsel haramlar
giderek boyutlanıyor. Bunu sebebi, İslâm’ın korunması gereken genel ve özel
nitelikli kurallarına riayet edilmeyişidir. Bu konuya Peygamberimizin bir
uyarısıyla açıklık getirmeye çalışalım.
Peygamberimiz bir öğütlerinde ”(Bekâr veya dul iken
evlenebileceğiniz) kadınların yanlarına onlar yalnız başlarında iken girmeyin,
onlarla beraberlik içinde bulunmayın,” buyurur. Bu emirlerini verdiklerinde bir
sahâbi ayağa kalkarak şöyle sorar:
Peki, Yaresûlellah!
kocanın kardeşi, amca ve dayıoğullarına ne dersiniz? Yalnız başlarına iken
onlar da mı eşlerimiz ve kızlarımız
yanına girmeyecek ve berber olmayacak? Aziz Peygamberimiz buyurdular: “Asıl
tehlike onlardadır.”
Çünkü akrabalık ilişkilerini sürdürme perdesi altında
yanılgılara düşülebilir, cinsel menşeili haramlar işlenebilir. Bunun için
akraba kadınları giysi kurallarına uymalı
akraba erkekleri de girip
çıkmamaya özen göstermelidir.
b. Hakka
Çağırmak ve Batıllardan Sakındırmak
İkinci görevimiz, akrabamızı Hak olan; iyi olan, doğru olan,
güzel olan işlere çağırmaktır; onları Batıl olan; çirkinliklerden ve
kötülüklerden de sakındırmaktır.
Sevgili kardeşlerim; aslında umumi vasıflı bu çağırmak ve
sakındırma görevimizde akrabaya öncelik
verilmelidir. Onlar, İslam dininin iman esaslarına inanmaya davet edilmelidir.
Onlara namaz, oruç, zekât gibi İslami emirler hatırlatılmalıdır. Kumar, faiz,
rüşvet, zina, içki, emeği sömürü gibi
haramlar da duyurulmalıdır. Nitekim Yüce Rabbimiz de aziz Peygamberimize, “En
yakınların olan akrabanı uyar” buyurarak; İslam'ı tebliğde akrabaya öncelik
verilmesini emir buyurmuştur. Aziz Peygamberimiz İslam dinini anlatmaya Mekke-i
Mükerreme'de akrabasını önceleyerek başlamıştır. Biz de bu çizgiyi devam ettirmek
mecburiyetindeyiz.
Bakınız, Peygamberimiz Rabbimizin emri gereğince akrabası
gibi aile fertlerine de öncelik
veriyordu. Daha bir öncelik verdiği de oluyordu. Mesela; Peygamberimiz kızı Hz.
Fatıma'ya şöyle buyurmuştur: Kızım Fatıma! Rabbinin emirlerine ve yasaklarına
uyarak kendini Rabbinin azabından koru. Ben seni Rabbimden gelecek azaba karşı
koruyamam.
Sevgili kardeşlerim; düşününüz, eğer bir Peygamber kızını
uğrayabileceği azaptan koruyamazsa, anneler-babalar, çevremizdeki alimler ve
şeyhler koruyabilir mi? Elbette koruyamaz. Dolayısıyla bizler, Rabbimizin
katında kendi yaptıklarımızdan sorgulanacak ve mükâfatlandırılacağız.
Dolayısıyla kendimiz ne yaparsak, ne yapabilirsek bir an önce uygulamaya
başlamalıyız.
Büyüklere de Tebliğ /Uyarı Yapılabilir
Sevgili kardeşlerim; küçüklerimiz gibi annemize-babamıza,
amcamıza-dayımıza, halamıza-teyzemize, küçük büyük yeğenlerimize uyarılar
yapılacaktır, çağrılarda bulunulacaktır.
Büyüklere uyarılarda bulunulmaz diye çok büyük bir
yanılgımız/yanlışımız var. Amcaya tebliğ yapılmaz, teyze uyarılmaz, ağabeye
hatırlatılmaz diye bir konu yoktur. Müslüman gerektiği zaman ve de sık sık
bildiği doğruları hatırlatacak çağrılarda bulunulacaktır. Bütün mesele
tebliği/uyarıyı kaba bir tebliğ tavrıyla değil, şahsiyet yaparak değil,
muhatabı küçümseyerek değil ama ince bir
telkin edasıyla, saygılı bir dille ve zerafeti koruyarak yapmaktır.
c. Maddî ve
Mânevî Yardımda Bulunmak
Akrabamıza karşı bir
üçüncü görevimiz de, önceliği onlara vererek akrabamıza maddî ve mânevi yardımlarda bulunmaktır.
Aziz Peygamberimiz de Kur'an çizgisinde daima akrabaya
öncelik tanırdı.
Saygıdeğer Kardeşlerim!
“Sevdiğiniz paralarınızdan/mallarınızdan vermedikçe, Rabbinizin katında,
sevimli/erdemli kullardan olamazsınız…” anlamındaki Âli İmran sûresinin 92.
ayeti indirilince, sahâbi Ebû Talha, Peygamberimize gelerek şöyle der:
Ey Allah’ın Elçisi! Rabbimizin beyanı apaçık. Ben de Rabbim katında
sevilen/erdemli kullardan olmak istiyorum: Benim en değerli malım Beyruha
isimli hurmalığımdır. Ben onu Rabbimin rızası için vermek istiyorum. Peygamberimiz onu kutlar ve
ona şöyle buyurur: Adı geçen malını akraban arsında paylaştır.
O da öyle yapar ve malını akrabasından Hasan İbn-i Sabit ile Ubey bin Kâb'a verir.
Akrabaya yardım niçin
önceliklidir? Peygamberimiz bunun sebebini müjdeleyici bir dille şöyle açıklar:
“Akrabaya yapılan yardımın getireceği sevap, diğer insanlara
yapılacak hayırların iki katıdır.”
Aziz Peygamberimizin
bir diğer sözleri de şöyledir: “Yapılacak yardımların en değerlisi, ilişkiyi
kesen, umursamaz akrabaya karşı yapılandır.”
Akrabaya Mecburî Yardım
Sevgili kardeşlerim; akrabaya yapılacak yardımların bir
bölümü bizim seçimimize bağlıdır. Rabbimizin rızasını daha çok kazanabilmek
için dilediğimiz kadar yardım edebiliriz. Ama yardımın bir de dinen mecburi
olan kısmı vardır. Bir diğer anlatımla İslâm Toplumu’nda yardımın mutlaka yasal
yollarla gerçekleştirilecek olan bir mecburi kısmı vardır. Meselâ Rabbimiz
görev yükleci İsrâ sresinin 36. ûyetinde, şöyle buyurur: “Akrabaya hakkını
ver…”
Bu âyet-i kerîme ve benzerleri akraba arasında yardımlaşmayı
dinen vacip görev kılmaktadır.
Güzel kardeşlerim;Mecburi yardımlar konusunda İslam
bilgilerinin yaklaşımlarını ve açıklamalarını kısaca özetlemek istiyorum:
Ana – baba; evlat - torun gibi usûl ve fürû akrabaları
yanısıra birbirleriyle evlenemeyecek
olan akraba ve bir de Kur'an-ı Kerim'inde birbirlerine vâris olacakları
bildirilen akraba fertleri arasında bir tarafın diğer zengin diğer tarafın fakir
olması durumunda yardımlaşma vacip/gerekli olur.
Meselâ kişi fakir anabasına, fakir kız kardeşine, fakir
veya engelli kardeşine nafaka vermekle
yükümlüdür. Bu görevini yapmaması onu günahkâr kılar. Aziz Peygamberimiz bir
hadislerinde bizleri şöyle uyarır:
“Veren el, Allah katında alan elden daha üstün/daha
hayırlıdır. Sen önce nafakası ile yükümlü olduklarına vermeye başla. Önce anana
ve babana,sonra kız kardeşine ve kardeşine ve sonra yakınlık sırasına göre akraba fertlerine yardımda bulun.”
Sevgili kardeşlerim; Akrabalık konusu çok ama çok önemlidir; lütfen bu
konuda bana dualarınızla yardımcı olunuz. Çünkü biz akrabalık görevlerini
yerine gereğince yerine getiremiyoruz. Oysaki görevlerimiz önce ana-babaya ve
akrabaya karşı başlar.
İslam'ın ilk dönemlerinde sevgili kardeşlerim; Aziz
Peygamberimiz Peygamber olarak gönderiliş sebebini nasıl açıklıyordu biliyor
muşunuz? Geliniz sahâbi Amr b. Abese’i beraberce dinleyelim. O, şöyle
anlatıyor:
Peygamberliğin ilk yıllarında Mekke döneminde Hz. Peygambere
geldim. O'na; sen kimsin, dedim. O da; Nebiyim, dedi. Aramızda şu konuşma
yaşandı:
- Nebi
kimdir?
- Allah'ın
insanlara gönderdiği elçisiyim,
- Sen ne
ile gönderildin, ne söylüyor ve neye çağrıda bulunuyorsun?
- Rabbim
beni akraba hukukunu gözetmeyi emretmem için gönderdi. Bir de putları kırmakla/
Allah'ın varlığı ve birliğini ilan, O'na hiçbir varlığın ortak koşulmaması
gereğini tebliğ etmem için
görevlendirdi.
Akrabaya Evet, Adaletsizliğe Hayır
Sevgili kardeşlerim; akrabalık hukuku önemlidir ama akrabaya
önem vereceğiz diye adaletsizlik de yapamayız. Sözü uzatmamak için özetleyelim.
Rabbimiz Nisa sûresinin 135. âyetinde şöyle buyurur:
“Ey iman edenler! Öz canlarınızın, ana babanızın ve akrabanızın aleyhine de olsa adil olun.
Adalet üzere şahitlik yapın...”
Akraba hukukunu gözeteceğiz diye akrabanın lehine
adaletsizlik elbette yapılamaz. Aziz Peygamberimizden de bir örnek vermek
gerekirse, o şöyle buyurur: “Günaha düşürücü bir iş yapmadıkça sizin en
hayırlınız soyunu / akrabasını savunandır.”.
Müslüman kişi filanca “ Benim akrabamdır, onun yaptığı zulmü
görmeyeyim” diyemeyeceği gibi haksız
olduğunu bildiği akrabası için “Onu
koruyayım, lehine hüküm vereyim ” de diyemez.
Gayemiz Allah’ın Rızası ve Onun Cennetleridir
Güzel kardeşlerim; akrabalık dahil İslami görevlerin amacı elbette ki Rabbimin
rızasıdır ve ebediyen devam edecek olan
Cennet hayatına ermektir.
Yüce Rabbimiz Rad suresinin 21 ila 23. âyetlerinde Cennete
girecek kullarının vasıflarını açıklarken onları; Allah'ın rızasını
hedefleyerek sabır gösteren, namaz kılan, gizli ve açık yardımlarda bulunan ve
yapılan kötülüklere iyiliklerle karşılık vermeye çalışanlar olduğunu beyan
buyururken öncesinde de şöyle buyurur:
“Onlar Allah'ın kurulması ve
yaşatılmasını emrettiği akrabalık hukukunu gözetirler ve Rablerinin
huzurunda sorgulanacaklarından korkarlar / azaba uğramaktan derin derin endişe
ederler.”
Sevgili kardeşlerim; akraba hukuku bu kadar önemli olduğu
içindir ki, Yüce Rabbimiz aynı surenin 35. âyetinde “Cehennemlikleri ana kulluk
çizgisinden sapanlar ve de akrabalık ilişkilerini kesenler olarak “zikreder. Bu
durumu tam bir münafıklık yani yürekten inanmamış olmak olarak vasfederek Muhammed sûresinin 27. ayetinde; şöyle buyurur:
“ (Ey kalplerine iman akmamış olan insanlar!) Demek ki siz
bulunduğunuz toplumda yönetimi ele geçirip
iktidar olduğunuzda, toplumu fesada verip kaos oluşturacak ve akrabalık
rabıtalarını keseceksiniz öyle mi?”
Bu ilâhi beyanların ışığında
Peygamberimiz de; “ Akrabalık rabıtalarını koparanlar- sorgulanmadıkça-
Cennete giremezler” buyurmuşlardır.
Sevgili kardeşlerim; bitirirken akrabanın öncelenmesinin
aklî sebebine değinelim. Biz insanlar arasında en ziyade akrabamızın durumunu
bilebiliriz. Onların maddî mânevi ihtiyaçlarını daha bir öğrenebiliriz. Onların
problemlerine zamanında ve daha az imkânlarla çözüm üretebiliriz. Bunun içindir
ki birinci derecede akrabamıza karşı görevlendirildik. Söze âyetle başladık.
Nahl sûresinin 90. âyetiyle bitirelim:
“Şüphesiz Allah adaleti
ve ihsanı emreder. (Adalet ve İhsanın gereği olarak da” akrabaya verici olmakla görevlendirir…”
Hepinize hayırlar, huzurlar, bereketler, akraba hukukuna
riayetle değerlendirilmiş ömürler niyaz ederim aziz kardeşlerim.