Dolar (USD)
32.53
Euro (EUR)
34.90
Gram Altın
2435.08
BIST 100
9770.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

03 Ağustos 2020

Aklına mukayyet olmak

Bazen öyle olağandışı olaylar yaşıyoruz ki gerçek mi şaka mı doğru mu yalan mı çizgisinde gidip geliyoruz. Aklı almıyor insanın bazı şeyleri. Aklımıza mukayyet olmasak deli olmak içten bile değil.

Elbette toplum içinde yaşıyorsak her çeşit olay ve insanla muhatap olmak gayet normal. Kafa huzurlu olsun diye her şeyi bir kenara bırakıp bir dağ başına çekilmek de var ama kafanın huzuru ile gönlün huzuru bir olmayınca çok da yolunda gitmiyor yaşamak kaygısı.

Kurban Bayramı’nın ilk günü sosyal medya gündeminin ilk sırasında yer alan “Kurban cinayettir” ifadesini nereye koyacağız? On bir ay en lüks mekânlarda uçuk kaçık ücretler ödeyerek etleri midelerine indirip bayram edenler, mesele Kurban Bayramı olunca cinayet güzellemeleri yapılmasını hangi akla sığdırabiliriz?

Poşet poşet bayram şekeri alırken; bayramdan sonra; “Geçmiş bayramımızı kutlamaya gelirler.” diyenlerin samimiyetine mi gülelim yoksa virüsle giriştikleri ayak oyunlarına mı takılalım?

Sosyal medyada her gün sınırsız şekilde isimsiz hesaplardan hakarete maruz kalanların bile “Sosyal medya sansürüne hayır!” demelerini hangi akla sığdıralım?

Yıllarca Ayasofya açılsın diye dua edenlerin, meydanları dolduranların; Ayasofya açılınca çark edip “Her yerde cami var, çok mu gerekliydi şimdi Ayasofya’nın açılması?” demelerini değerler kefesinin hangi gözüne koyalım?

Örnekler çok. Akıl yerinde duramıyor bu kadar yalpalamaya şahit oldukça. Ya deli olup dumanlı bir kafayla yaşamayı seçeceksin ya da deliliğe vuracaksın. Bu kadar deliliğin sonunda kim bilir belki yol veliliğe kadar gider.

Delinin Biri

Delirme seanslarının her gün biraz da ayyuka çıktığı vakitlerde Delinin Biri çıkar ve haykırır: “Bakın, düşüncelerimizi makaslamadan açığa vuramıyoruz. Başımız belaya girer diye düşünmekten ve düşüncemizi açığa vurmaktan korkuyoruz. Başkası duyar diye kendimizle bile konuşmaya cesaret edemiyoruz. Dışlanmaktan, ötelenmekten korkuyoruz. Makassız sokağa çıkamıyoruz. Eskiden anlaşılmama kaygısı duyan insan, bugün yanlış anlaşılmaktan korkuyor. Kalbimize makas atmadan sevemiyoruz. Dilimizi, ruhumuzu, hayatımızı makaslıyor ya da makaslatıyoruz. Söyleyin, makas varken kimi seveyim?”

Eyyüp Akyüz’ün Delinin Biri ( Mecaz Yayınları) isimli kitabındaki Kaynamış böyle diyor kendisine bakan kalabalığa. Zaten delilere bakılır, ne yapacak diye deliler izlenir. Söyleyeceği sözler eğlenmek için dinlenir. Çünkü deli olmak diğer insanlar için bir eğlence aracıdır. Sen deli olursun ve senin dışındaki herkes bunun bir gerileme olduğunu zanneder.

Delilik hikâyeleri özellikle velilik makamı ile çoğu kez buluşturulur. Deli-veli kelimeleri arasındaki fonetik akrabalık sadece ses benzerliğine dayanmaz. Veliliğe giden yol, bir makam olarak delilikten geçer.

Delinin Biri kitabını okuyunca daha net görülecektir ki deliler aslında hayatı derinden yaşayan dünyanın mazlumlarıdır.

Hayatında bir deli ile gönlünü buluşturmayanlar bu tür olayları çok ütopik bulabilirler ama bir delinin fıldır fıldır dönen gözlerinde dünyanın dönüşünü, bu dönüşte hayatın yakalanan sahih yüzünü görebilirler.

Delinin Biri’nde karşımızda Kaynamış var. Herkesin deli diye arkasında koşturduğu ama onun “Dirilin!” diye insanları dirilişe çağırdığı bir deli yürek Kaynamış.

Bölümlerden oluşuyor kitap. Her bölümde Kaynamış var, tüm doğallığı ile yüreğinin sesine kulak veren samimiyeti ile.

Hikmeti Kaynamış’ta gizli öyküler bunlar. Sonunda insanları hizaya çeken, hakikati herkesin yüzüne haykıran bir doğrulma bu.

“İnsan, pergel gibi olmalı.” dedi Kaynamış. “Pergel gibi bir ayağı sabit, diğeri gezgin. Gezgin olan cesurdur. Dış dünyaya açılır. İki ayağı sabit olanlar çürür; iki ayağı havada olanlarsa savrulur gider.”

Kaynamış’ın dert ortağı, dostu, onu anlayan arkadaşı Oynamış. En iyi Onunla anlaşıyor çünkü toplumda farlı olmak anlamsızlık çukuruna sürüklenir çoğu kez. Sizi anlayan bir kişinin olması bile yeter.

Kaynamış’ın söylediği her söz aslında birçoğumuzun içinde çırpınıp duran eylem hazırlıkları. Eyyüp Akyüz’ün Kaynamış’a söylettiği her cümle bizim de içimizde çınlayıp duruyor.

“Allah’ı camiye hapsettiler evet. Cami dışında Allah’ın sözünü duyabiliyor musunuz? Mirasta, tartıda, siyasette, mahkemede… Allah yalnızca camide. Caminin içinde olsaydık bana küfür edebilir yahut tekme sallayabilir miydiniz? Demek ki Allah burada, camide. Sadece camide. Hem de kilitli halde.”

Eyyüp Akyüz, özellikle çocuklar için yazdığı kitaplarda hikmetli bir anlatımı seçiyor. Yazdığı metinlerdeki derin anlamdan çıkarılacak dersleri olayların akışında sunuyor okuyucuya. Delinin Biri ise herkesin okuyabileceği ve içinden yaşamak üzerine derin bir tefekkür çıkarabileceği bir kitap. Kaynamış söylüyor, biz tüm benliğimizle onaylıyoruz her cümleyi.

Son söz yine Kaynamış’tan gelsin: “Kendi gündemi olmayan insanlar başkalarının gündemiyle gündemlenirler. Başkalarının gündemine maruz kalanların ne savunacak kaleleri ne de yaşayabilecekleri öz hayatları.”