Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2954.05
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Ocak 2021

'Aklımda Kalan' İhsan Arslan

Hatıralarını kaleme alan veya anlatıp eli kalem tutan birisine yazdıran siyasilerin ve hariciyecilerin hayatları bu nedenle merak konusudur. En az bunlar kadar merak edilen başka hayatlar da vardır. Televizyonların magazin servislerinin yaptığı programların izlenme rekorları kırdığını hatırlatırken ünlü yazarlar, düşünürler, bilim adamları, sinema sanatçıları gibi toplum vitrininde yer alanların yazdıklarının çok okunanlar arasında yer aldığını belirtelim.

Önemli görevlerle ülkesine hizmet edenlerin gelecek nesle bırakacağı en önemli kaynağın yaşadıkları olduğu gerçektir. Bugüne kadar hatırasını kaleme almayanların bu konuda başını elleri arasına alıp düşünmesini istemek hakkımız olmalıdır. Devlette veya özel sektörde, çalışma hayatında veya yaşadığı çevrede başından geçenleri aktardığında okuyanlara yol göstericilik yapmış olur. Hatıraları okuyanların aynı şeyleri yaşamadan başkasının yaşadıklarından tecrübesini artıracağından önemli bir görev yerine getirilmiş olacaktır.

Aklında kalanları anlatmış olmasıyla diğer insanların aklında kalması arasında fark vardır. Kendinden sonrakilere yaşadıklarını aktarırken diğerlerinin ders çıkartacak olması az bir avantaj sayılmamalı diye düşünüyorum.

M. İhsan Arslan ‘Aklımda Kalan’ ve ‘Ardımda Kalan’ isimlerini verdiği kitaplarıyla akranlarını tarihi süreçte yolculuğa çıkartırken gençlere ufuk açıyor. Hayatı boyunca aktivist olan siyasetçi, yazar, gazeteci ve iş insanı M. İhsan Arslan’la gazeteci-yazar Ayşe Karabat konuşmuş ve ortaya teferruatla hazırlanan kitaplar çıkmış. İşi kolay kılmadan kitaplardan alıntı yapmaya niyetim olmadığını peşinen söyleyeyim. Ne yazmış, neler söylemiş veya meseleleri hangi zaviyeden bakarak anlatmış diye meraklananlara alıp okumalarını tavsiye edebilirim. Nereden nereye, eskilerden şimdilere nasıl gelinmiş, hangi yollar takip edilmiş, o gün yaşanılanlara bugün ne diyor gibi daha farklı görüşlerinizi aydınlatmak isterseniz tavsiyemize uymanızı isterim. Kitaptan alıntı yapmayacağımı bir kere daha ifade etmek istiyorum.

Onu, yani İhsan ağabeyi Millî Gazete Ankara Bürosu’na haftalık yazılarımı bırakmaya gittiğimde Zeki Ceyhan’ın odasında görmüş, 16 Kasım1990 tarihinde haftalık ‘Cıngar’ mizah dergisi ‘merhaba’ dediğinde tanışıklığımız pekişmişti. Akşamları dergi ofisinde yazanlar ve çizenler beyin fırtınasına benzer tartışmalarla geçirirdik. İhsan ağabey her akşamki buluşmalarımızda yazan, çizen ve düşünce üreten herkesi dinledikten sonra tebessümle “Siz bilirsiniz” derdi. Gerçekten derginin kapağından tutun iç sayfalarına kadar akşam toplantılarımızda masaya yatırılır, tartışmalar gayet medeni şekilde yapılırken çaylarımıza ortak ettiğimiz bisküvilerin tadını unutmadık. Ciddi konuların mizahî dille anlatılmasının zorluğuna bir de inancımızdan kaynaklanan akaid değerlerimizi de ekleyince yaptığımız işin ne denli sıkıntılı olduğunu anlamışsınızdır. Seviyeli ve belden aşağı esprisi olmayan bir dergi örneği Cıngar’da hakaret edilmeden, kahkahası az olsa bile yalandan beri sadece tebessüm ettirdiğimiz için o ekibe müteşekkirim. İslâmî çizgide yayın hayatını idame ettirmede zorlanılsa da 47 sayı süren dergiye yazılarımızla katkının yanında karikatüristlere de konu verme gibi bir vazifeyi deruhte ediyorduk.

O günkü şartlarda akşamları yaptığımız toplantılarımıza ‘huzur hakkı’na ve karikatüristlere verilen konulara ayrı ücretlendirme yapılırdı. Hesaplanan telif ödemeleri kapalı zarf içerisinde toplantı çıkışında görevli tarafından takdim edilir, terimizin soğumasına müsaade edilmezdi.

Patrondan çok ‘yol arkadaşı’ hatta ‘yol büyüğü’ gördüğümüz İhsan ağabeyle yakın çalışmanın keyifli olduğunu çalışanları bilir. Dergimizin ideolojik mizah anlayışı yazar ve çizerlerinin özgür çalışması devam ederken sanırım dağıtımda yaşanılan sıkıntılara baskı sayısı raporlarından gelen olumsuz gelişmelerin eklenmesiyle kapanması üzüntüyle karşılanmıştı. Yıl boyunca hemen her akşam kaynattığımız ekip arkadaşlarımızla ayrılmak zor olmuştu. Dergi kapanalı uzun süre olmuştu. Hal-hatır sormak için gittiğim İhsan ağabeyin Kızılay’daki ofisinden çıkışta elime tutuşturulan iki zarftan birinde ismim, diğerinde Halil Kaleli müstearı ile yazan D. Mehmet Doğan yazıyordu. O gün İhsan ağabey ‘hakkınızı helal edin’ anlamında kapıdan uğurlamıştı. Kapanan dergide geçmiş günlerde yayınlanan yazılarımıza telif ödemesini unutmayan patrona ne denirse onu yapmayı ihmal etmeden “Allah bereket versin, ömrünü hayırlı eylesin”

Yollarımız farklı mecralarda kesiştiğinde her zamanki nezaket ile ona gösterdiğim hürmetimde eksiklik olmamıştır. Başım dara düşseydi gideceğim adres olacağı aşikâr İhsan ağabeyin varlığının yeterli olduğunu düşünmüş olduğumdan milletvekilliğinde TBMM de görev yapmama rağmen odasına hiç gitmemiştim. Meclis kulislerinde ayaküstü selam-kelam dışında her hangi bir taleple görüşmemizin olmadığını hatırlayacaktır.

Aynı dönemde farklı zeminlerde ortak düşüncemizle geçmişe götüren hatıralarla iş yoğunluğu, dünya telaşı bahanesine sarılmaksızın düşünce ve hareket alanında buluştuğumuz M. İhsan Arslan’la son görüşmemizin oğlu Ak Parti Ankara milletvekili Ali İhsan Arslan’ın (Mücahit) düğün merasiminde olmuştu.

Kendimi bulduğum sahnelerle geçmişe yaptırdığı yolculuk için “Var olasın İhsan ağabey!”