Âkil analar
Terör belâsından kurtulmak için çok yol yöntem denendi. Desteğini dıştan alan terörün içte de taraftar bulması zor olmuyor. Yaklaşık 40 yıldır teröre kurban veriyoruz. Vatan savunması için canını veren nice şehit, yaralanan ve engelli kalan nice gazimiz var. Terörün safında yer almış ve hayatını kaybetmiş nice insan da var. İki tarafta da ağlayanlar var.
Terörden en çok etkilenenler bölge insanları. Terörün yuvalandığı,destek bulduğu veya zorla destek aldığı bölge halkının çoğu köyünü boşaltmış durumda. Evlatlarını teröre kaptıran aileler ve evladını vatan savunmasında şehit vermiş anaların gözyaşı hiç dinmedi. Terörist olanların çoğu zorla dağa çıkarılan fakir aile çocukları idi. Terörizmden beslenen siyasetin etkisiyle de dağa çıkanlar var. Bu fikre kendini kaptırıp bölücülük yapanları da ayrıca değerlenmek gerekir. Zaten kendi istekleriyle dağ kadrosunda yer alanlar konumuzun dışındadır.
PKK ve diğer terör örgütlerine karşı verilen mücadelede daima fakir ailelerin evlerinde matem oldu. Vatanseverlik konusunda mangalda kül bırakmayanların çocukları ya askerlikten kaçtı ya da çürük raporuyla yırttı. Ülkenin kaymağını yiyenlerin söz sahibi olduğu bu ülkede hep "analar" ağladı, babalar ise "vatan sağ olsun" dedi.
Askerlik sistemimiz gittikçe profesyonel hâle dönüşüyor. Dikkat ettiğimizde terörle mücadelede safında olan uzman askerlerimiz Anadolu'nun bağrından çıkan fakir aile çocukları. Her şehit cenazesinde Türk bayrağı asılan evlerin durumu, ailelerin görüntüsü içlerimizi acıtıyor. Bazı aymazların "paralı asker" ithamı ise son derece çirkindir.
Türkiye'de terörün bizden kopardığı çok can var. Bu canların ardından ağlayan çok ana var. Terörün siyasetini yapanların çocukları ise en güzel okullarda okuyor. Etnik milliyetçiliğin yükseldiği son zamanlarda Kürt gençlerinin kapıldığı akımlar terörist yetiştiriyor. Bir tarafta örgütün baskısı, diğer tarafta devlet var. PKK sürekli tehdit ediyor, çocukları dağa kaldırıyor, kaçırıyor, haraç alıyor. Devlet ise devamlı çağrıda bulunuyor, pişmanlık duyanlara kolaylık sağlamaya çalışıyor. Örgüte katılımları azaltmak için teşvikler veriliyor, imkânlar sunuyor. Tüm bunlara rağmen dağa çıkanlar ve şiddete karışanlar da oluyor. Gerçekten o bölgelerde doğmuş olmak baştan eksi ile başlamak oluyor. Aslında en büyük düşman fakirlik. Fakirliği ortadan kaldırmak ve yeni imkânlar oluşturmak için devletin çok çabası var. Bu çabalar ise sürekli engelleniyor.
AK Parti iktidarında terörden kurtulmak için çok gayret gösterildi. Ancak izlenen siyasette çok strateji değişti. Söylemler sık sık değişti. Türk kavramı ve varlığının vurgusu azaltılarak, terörün beslendiği bölgedeki Kürt halkının devlet lehine davranacağı sanıldı. Burada politik hamleler yapıldı. AK Parti'nin bölgedeki oy oranı ile devlete bağlılık aynîleştirilmeye çalışıldı. Buna karşılık muhalefet partileri de boş durmadı. Kürt kimliği üzerinden siyaset yapan partilerin oy oranı arttı. AK Parti de iktidarda kalabilmek için Kürt oylarına dönük planlar yaptı. Partilerin siyasî hamleleri maalesef çözümsüzlüğü getirdi. Yine analar ağladı.
Gerekirse baldıran zehri içeceğiz ama bu terör belâsından kurtulacağız diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yol arkadaşlarının tutumları da bir olmayınca işler karıştı. Sızdırılan MİT görüşmeleri, Dolmabahçe Görüşmeleri derken iktidarın çözüm için sunduğu öneriler etkisini yitirdi. Yine analar ağladı.
Diyarbakır'da başlayan anaların feryadı Türkiye'ye yayılmalı. Ancak burada şuna da dikkat etmek lazım: Devleti temsilen birilerinin gidip de HDP'nin kapısında beklemesi doğru olmaz. Şehit analarının feryadını da unutmadan, mazlum, masum ve mağdur tüm analar birleşmeli. Çözüm için ortaya çıkan ama çözümsüzlük getiren âkillerin yerine "âkil analar" bizi kurtaracaktır. Vesselam.