Akdeniz’in Fatihi
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Akdeniz’de Fatih Sondaj Gemisi ile doğalgaz aramalarının başladığını açıklamasının ardından, ne de çok düşmanımız varmış dedirten gelişmeler yaşanıyor. İslam ümmetinin yegane temsilcisi Türkiye, 1900’lerde olduğu gibi yedi düvele karşı istiklal ve istikbal mücadelesi veriyor.
Avrupa Birliği Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini Türkiye'nin Kıbrıs Münhasır Ekonomik Bölgesi'nde sondaj yapma niyeti konusunda endişelendiklerini açıkladı. Ardından Darbeci Sisi’nin dışişleri bakanlığı Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sondaj yapmasının bölgenin istikrar ve güvenliğine zarar verebileceğini dile getirdi.
Kıbrıs’ta Türklere karşı uygulanan soykırımlara on yıllarca sessiz kalan ABD-AB ekseninin 1973 barış harekatı sonrasında ülkemize koyduğu ambargoyu bu millet daha unutmadı. 16 Nisan 2003’te AB Devlet ve Hükümet Başkanları’nın Atina’da yaptığı toplantıda, BM Güvenlik Konseyi’nin gündemindeki ihtilafa, Türk tarafının muhalefetine rağmen Güney Kıbrıs Rumlarının AB’ye katılım anlaşmasını imzalamaları, batılılar için demokrasi, insan hakları, özgürlük söylemlerinin sadece kendi çıkarlarını korumak olduğunun açık bir deliliydi. Rumlara adanın tek sahibi muamelesi yapılarak Türklerin yok sayılması hukukun üstünlüğü, demokratik meşruiyet ilkeleri ve AB’nin güya diğerlerine dikte etmek istediği temel ilkeleriyle bağdaşmıyordu.
BM’nin barış görüşmeleri adı altında Rumların, Türklerin siyasi eşitliğini asla kabul etmedikleri bir oyalama sürecinde, İsrail-Rum lobilerinin çalışmalarıyla Kıbrıs’ın ekonomik münhasır bölgeleri enerji devlerine peşkeş çekildi. Kıbrıslı Rumlar Türklerin haklarını gasp ederken, Kıbrıs’ın zenginliklerinin AB’nin malı olduğunu, Türklerin ise bir azınlık olarak herhangi bir hakka sahip olmadıklarını dile getiriyorlar.
Bu günlere bir anda gelinmedi. Kıbrıs’ın etrafını tek taraflı olarak ekonomik münhasır bölge olarak ilan eden Rum tarafı, İsrail ve Mısır ile de anlaşmalar yaparak enerji kaynaklarının sahibi olmak istiyor. En son bu yıl ocak ayında 7 savaş gemisi tarafından korunan İtalyan şirket ENI'ye ait SAIPEM 12000 isimli sondaj gemisi Türk donanması tarafından püskürtülerek bölgeden uzaklaştırıldı. Bölgeye ABD’den, İtalya’sına İngiltere’den Rusya’sına, İsrail’inden Yunanistan’ına kadar 200’ün üzerinde savaş gemisi adeta sonu belli olmayan bir satranç oyununa tutuştular. ABD menşeli ExxonMobil, 6. Filonun desteğiyle yeni senaryoların peşine düştü.
Öyle bir oyun ki, Cezayir’den Libya’ya, Sudan’dan, Yemen, Suudi Arabistan, Körfez, İran, Irak, Suriye’ye kadar uzanan geniş coğrafyada filler, atlar, piyonlar harekete ettiriliyor.
Libya’da ABD destekli Hafter güçlerinin Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne saldırılarının ardında, Türkiye ile Libya’nın irtibatının kesilmesi yatıyor. İsrail’in Gazze ablukası ve Filistinlilere vahşice saldırılarının arkasında da Akdeniz enerjisine tek başına sahip olabilme arzusu yatıyor. Sudan’da Beşir’in devrilmesinin ardında da İsrail’in bu bölgede cirit atmasını önlemek için Sevakin adasının Türkiye’ye tahsis edilmesi bulunuyor. Sisi, Prens Selman, Prens Zayed üçlüsünün Filistinlileri ve Kudüs’ü İsrail’e peşkeş çekmesinin ardında da Filistinlilerin Türkiye’ye olan güveni yatıyor.
Akdeniz’de Türkiye’ye kora kor diş geçiremeyeceğini bilen ABD, her zamanki gibi terör örgütleri ile bel altı vuruyor. ABD’nin, DEAŞ lideri Ebubekir Bağdadi’yi tekrar sahaya sürerek Türkiye’yi hedef göstermesi Fatih’in Akdeniz’de sondaj çalışmasını durduramadı. Yetmedi PKK terör örgütüne verdikleri silahlarla Mehmetçiğe karşı saldırılar yeniden başlatıldı. Eş zamanlı Hakkari ve Tel Rıfat saldırılarının tesadüf olmadığını herkes görüyor. ABD, Türkiye’nin ilgisini Irak’ın Kuzey’i ve Fırat’ın batısına çekerek, Münbiç dahil Fırat’ın doğusundaki terör yapılanmasına zaman kazandırmak bu arada Akdeniz’de Türkiye’yi zaafa düşürmeyi hedefliyor. İtalya ve Fransa gibi ülkeler ise Türkiye’yi Akdeniz’de durdurmak için bayatlamış bir kart olan Ermeni kartını yeniden piyasaya çıkartma acizliğini gösterdiler.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, "Türkiye, Doğu Akdeniz ve Ege'de uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının yanı sıra garantör ülke olması nedeniyle KKTC halkının haklarını da her zaman korumaya ve oldubittilere müsaade etmemeye kararlıdır" diyerek, Türk ordusunun aynı anda tüm düşmanları ile mücadele edebileceğini hatırlatıyor.
2012 yılında suriyenin düşürdüğü uçakta şehid olan pilotumuzun naaşına aylarca ulaşamamış ABD'nın teknik yardımıyla almıştık. Fatihlerimizle artık Akdeniz in her noktasını yaratabiliyor petrol ve doğalgaz araya biliyoruz.
Tüm bu gelişmeler olurken Milli Sondaj Gemimiz Fatih, Akdeniz’de sondaj faaliyetlerine başladı. Dost düşman şunu bilsin ki Türkiye’nin haberi olmadan Ortadoğu’da yaprak, Akdeniz’de dalga kımıldamaz. İçimizdeki hainlere rağmen Türk insanı bekasını ilgilendiren konularda el birliği etmesini her zaman bilir…. Akdeniz’e hoş geldin Fatih, Ramazan ayının bereketiyle ülkemize bereketli haberler getir. Vesselam…