Akdeniz ve Gelecek
Birçok kaynakta
insanoğlunun denizdeki jeopolitik mücadelesi ilk kez Akdeniz’de başladığını belirtir.
Akdeniz üç kıtanın kesiştiği bir noktada olması ona eşsiz bir konum biçer.
Akdeniz,
imparatorlukların, dinlerin mücadele tarihi olmakla birlikte, her devirde
kıyısında bulunan ülkelerin rekabet alanı ve geleceği olmuştur. Tarih boyunca devletlerin rekabet, gerilim ve
işbirliğinin en çok yaşandığı merkez Akdeniz olmuştur.
Günümüzde ‘’Arap Baharı’’ ile birlikte başlayan
iç karışıklıklar toplumsal yarılmalara ve Müslümanların topluca acı çekmesine
neden olmuştur. Akdeniz’in kıyısına vuran bebek cesetleri yaşanan acıların
somutlaşmış hâlidir. İşte bu nedenlerden biri de Akdeniz’de keşfedilen zengin
enerji kaynaklarıdır.
Akdeniz’in kıyısında bulunan ülkelerin kanı ve
kaynakları üzerinde saltanat kuranlar bu acıların yaşanmasına neden olan
sömürgeciler ile onların tayin ettiği diktatör rejimlerdir. Sömürgecilerin varlıkları ve gelecekleri diktatör rejimlerine bağlı olduğu için onları korurlar.
Varlıkları diktatörlere bağlıdır; çünkü diktatörler sayesinde ülkelerin kaynaklarına
sahip olurlar. Gelecekleri diktatörlere
bağlıdır; çünkü diktatörler kötü yönetimleriyle halklarının sefaletine
neden olurlar.
Bu da hem sömürgecilerin
iyi görünmesini sağlar hem de ülkelerini cazip gösterir. Böylece insanlar geleceklerini orada aramak için Akdeniz’de boğulurlar.
Hâlbuki Batı’da gelecek arayanların geleceği içinde boğuldukları Akdeniz’dedir. Ancak diktatörlerin
uyguladığı zulüm onlara kaçmaktan başka çare bırakmamaktadır. Bir Akdeniz ülkesi olan Suriye, rejimin
uyguladığı zulüm nedeniyle boşalmaktadır. Peki, gelecekte işgal altındaki Golan Tepelerini kim kurtaracak? Suriye
rejimi bunları düşünüyor mu merak ediyorum?
Akdeniz’in
jeopolitik konumu, üzerinde taşınan ticari ürünler nedeniyle her zaman bölgesel
ve küresel hâkimiyetin mücadele alanı olmuştur. Ancak son yıllarda zengin enerji
kaynakları keşfedilince sömürgeciler Akdeniz’in
geleceğini karartmaya çalışmaktadır.
Türkiye’nin bu
süreçte birlik ve beraberlik içinde hareket etmesi gerekir. Fikirlerine önem
verdiğim geçmişte Dış İşleri Bakanlığı ve Başbakanlık yapmış siyasi bir
partimizin liderinin bir Yunan gazetesine verdiği demeçte ‘’Erdoğan ülkesini
Avrupa’dan uzaklaştırdı’’ diye şikâyet etmesini üzülerek okudum.
Hâlbuki Türkiye Avrupa’dan uzaklaşmadı tam
aksine Avrupa Türkiye’den uzaklaşmaktadır. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarını gasp etmeye çalışan Avrupa
değil midir? Akdeniz’e en uzun kıyısı olan Türkiye’yi yok saymaya çalışan,
kaçan darbecileri barındıran Avrupa değil midir?
Akdeniz’in üzerinde dolaşan karabulutları dağıtmak, geleceğimizi, haklarımızı korumak için farklı siyasi partilere mensup olsak da milli meselelerde bir ve beraber olmak zorundayız.
Not: eleştiri, öneri ve yorumlarıyla katkı sağlamak isteyen dostlarımız: [email protected] bize ulaşabilirler.