Akaryakıt fiyatları!
Bütün dünyada petrol fiyatlarının yükselmesiyle birlikte ülkemizde de akaryakıt fiyatları inanılmaz şekilde arttı ve benzinin, motorinin fiyatı birkaç ay içinde neredeyse üç kat zamlandı. Bu ne demek? Üç ay evvel 100 TL’ye ulaştığınız bir yere bugün itibarıyla 300 TL’ye ulaşmanız demek. Ya da şöyle düşünelim: Nihai olarak ulaşmak istediğiniz bir menzil var. Geçmişte buraya 100 TL’ye gidiyordunuz. Şimdi aynı bedelle yolun ancak üçte birini kat edebiliyorsunuz. Yani üç ay evvel yakıta ayırdığınız paraya güvenerek yola çıkarsanız yolda kalırsınız.
Akaryakıt fiyatları arttı peki gelirimizde artış var mı? Mesela aylık ya da günlük gelirimiz de buna paralel şekilde üç kat artış gösterdi mi? Tabii ki hayır. Gelir aynı ama giderler günden güne artıyor. Peki bu durumda ne yapacağız? Kısabildiğimiz kadar giderleri kısacağız. Mesela şahsen bu satırların yazarı geçen yılın aynı döneminde hanesinin doğalgaz masrafı için 350-400 TL bandında bir maliyete katlanıyordu. Bu yıl maliyet üç kat arttı ve aylık doğalgaz masrafımız 1000-1200 TL bandına yükseldi. Geçen yıla göre bu yıl üç dairenin ısınma giderini karşılıyor olmaktan mutlu muyuz? Tabii ki hayır. Çünkü giderdeki artış gelire oranlandığında makas çok açık ve aradaki maliyeti plase edecek başka bir kaynağa sahip değiliz.
Dönelim tekrar akaryakıt konusuna. Dolar arttığında akaryakıt fiyatlarının doğal olarak arttığını biliyoruz. Peki dolar düştüğünde akaryakıt fiyatları neden aynı oranda düşmüyor da çok az oranlarla geriye çekiliyor. Burada bir fırsatçılık mı var yoksa denetim yetersizliği ile mi karşı karşıyayız? Tamam, serbest piyasa ekonomisinde isteyen istediğini istediği oranda ya da miktarda kazıklayabiliyor da bu kadarı biraz fazla değil mi?
Liberal dostlarımız bize kızacaklar biliyorum ama devletin ara ara belli sektörlere fiyat müdahalesinde bulunması şart. Aksi taktirde her isteyen her istediği yerde önüne gelenin hakkına tecavüz eder hale gelir. Doymak bilmeyen nefislerimizin kâr hırsıyla başkalarının sırtına sardığı yüksek maliyetlerin hesabının henüz dünyada iken sorulmaması gelecekte büyük toplumsal yaralar açar. Vahşi kapitalist düzen zenginle fakir arasındaki uçurumu günden güne büyüterek bilhassa kentleri artık yaşanması mümkün olmayan yerler haline getirir. Suç oranları, gasp ve tecavüz artar. Ahlaki zemin bozuldukça insanlar hırsızlığa, yolsuzluğa daha çok meyleder hale gelirler. Yok canım bunlar Türkiye’de olmaz mı diyorsunuz? Sefaletin boyutları arttığında, gıda krizi baş gösterdiğinde ne demek istediğimi, daha iyi anlarsınız.
Şimdiden orta sınıf çökmüş vaziyette. Zenginle fakir arasındaki uçurum günden güne büyüyor. Eskiden en azından bir ev bir araba alabilen, iyi kötü yazları tatile, memleketine gidebilen, ufak tefek hayrını hasenatını yapabilen kesim şu an ciddi şekilde fakirleşiyor. İnsanlar artık bırakalım bir yerlere seyahat etmeyi öncelikle mutfaklarındaki yangını nasıl söndüreceklerini kara kara düşünüyorlar.
Akaryakıt fiyatları sadece nakliye maliyetlerini yükseltmiyor. Sebzeye, meyveye, çarşıya pazara gelen zamlarda akaryakıt fiyatlarının yüksek oluşunun şüphesiz payı var ancak akaryakıt fiyatlarının pahalı olması insanların mobilizasyonunu da kısıtlıyor. İnsanlar artık hafta sonları evlerine kapanıyorlar. Tatillerde uzak mesafelere gitmeye çekiniyorlar. Çünkü ulaşım şu haliyle çok pahalı hale geldi. Yakın bir zamanda otobüs ve uçak fiyatları da inanılmaz şekilde zamlanacak. Çünkü taşımacılık yapan firmaların maliyetleri de çok yükselmiş vaziyette.
Durum böyle olunca aslında seyahat özgürlüğümüzün de ciddi şekilde kısıtlandığını görüyoruz. Pandemide, hastalığı kontrol altına almak için konulan seyahat yasakları bu durumun yanında oldukça masum kalır. En azından o dönemde akaryakıt bu kadar pahalı değildi. Ulaşımın temel girdisi olan akaryakıtın bu denli pahalı hale gelmesi aslında bilerek ya da bilmeyerek seyahat hakkına müdahaledir, seyahat özgürlüğümüzün kısıtlanmasıdır. Oysaki Allah bize yeryüzünde gezin dolaşın, sıla-ı rahim yapın buyuruyor. Zekât ve Kurban gibi sıla-ı rahim de artık zengin işi haline geldi. Pandemiyle birlikte evlere kapatılmamızın ardından birileri bizleri bulunduğumuz mıntıkalara hapsetmeye mi çalışıyor ne dersiniz? Fazla mı komplocu olduk?