Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 May 2019

Akan su sesinde bahar geliyor

Sürekli kavga eden görüntüler toplumsal istikametimiz açısından kaygı veriyor. Bu görüntüler toplumun sinir uçlarına dokundurularak zaten bir kesimde var olan çözülme toplumun geneline yayılmak mı isteniyor? Bence tamda bu…

İnanç ve değerlerimize sadakat toplumu dengede tutuyor. Hoşgörü, sevgi, umut, bağışlama, farklılıklara hatta aykırılıklara tahammül bu coğrafya insanının en büyük gücü ve Toplumsal Senfonidir adeta. Değer merkezli bu toplumun içinden küçük bir kesimin adeta cinnet geçirmiş görüntülerinin sürekli gündeme getirilmesinin asıl sebebi panikletmek, toplumsal iradeyi çözmek ve değerlerimiz hakkında kuşkuya düşürerek teslim almaktır. Evet, toplumsal sosyolojimiz olumsuz etkileniyor ama bu kadar da kaygı verici olduğuna katılmıyorum. Toplumumuzda sağduyu ve merhametin her daim öfke ve gazaba galip geldiğini en zor şartlarda bile gördük.

Çizilen bu olumsuz resimden baharın geldiğini bile fark edemedik. Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Bahar Geliyor” adlı şiirini hatırlayarak bir giriş yapalım istiyorum.

Cahit Sıtkı ne diyor?

“Damlardaki kar, saçaklardaki buz, /Kanı kaynayan suya dar geliyor. /Haberin var mı oluklardan? /Akan su sesinde bahar geliyor.”

İncecik çiseleyen yağmur altında ve hafif esen rüzgârın ıslıkları arasında yürümelisin nereye gittiğine aldırmadan… Bırak kendini bir anlığına düşlerinin kollarına. Hayatı umursamazlığımızdan değil bu, gerçekte çok umursadığımızdan…

Nereye gittiğimizi bildiğimiz yerlerden endişeli, korku verici haberler geliyorsa, nereye gittiğimizi bilmediğimiz yerlerden ne kötü haberler gelir endişesinden kurtulmalısın. Korkunun bile ürktüğü tekin olmayan zaman söylentilerine aldırmadan paranoyak yapacak endişeden bir an önce çıkmamız oyunu bozacaktır.

Bu duygularla kendimi dağlara atıyorum. Farkına varıyorum yaşadığımızın ve baharın geldiğinin. Yalnızca çiçekler, doğadaki renk cümbüşü değil bizleri etkileyen. İçimizdeki kıpırtı, heyecan, neşe hatta tatlı bir telaş görkemli bir şekilde hissettiriyor baharı her yerde. Çayır çimen, gül, çiçek, kuş ve su sesleriyle büyüleniyorsunuz. Sen ülkemiz ve değerlerimizden yana sağlam durursan emin olun baharlarımız kışa döndürülmeyecektir. Her an uyanık olmalıyız…

Orhan Veli Kanık ‘Baharın İlk Sabahları’ adlı şiirinde, “Tüyden hafif olurum böyle sabahlar,” der ve şöyle devam eder:

“Karşı damda bir güneş parçası /İçimde kuş cıvıltıları şarkılar; /Bağıra çağıra düşerim yollara; /Döner döner durur başım havalarda. /Sanırım ki günler hep güzel gidecek; /Her sabah böyle bahar; /Ne iş güç gelir aklıma ne yoksulluğum. /Derim ki: Sıkıntılar duradursun! /Şairliğinle yetinirim /Avunurum.”

Üzmeden, üşütmeden, bunaltmadan adeta haber vererek gelirdi eskiden mevsimler. Sevince, coşkuya hazırlardı her şeyi. Hem de muhteşem bir tebessümle, ferahlık veren koku ve renk cümbüşüyle. Masalımsı bir hayat vardı mevsimlerde o zamanlar…

Şimdi öyle mi?
Paldır küldür ya da birbirine karışmış gibi birden dalıyor mevsimler. Her mevsimde biraz ondan biraz da diğerlerinden var az çok. Yazda sonbahardan, ilkbaharda da kıştan havalar…

Diyorum ki, sen kar kış altında kal, onca rüzgâr, sel ve fırtına gör, yaprak dök, kolun kanadın kırılsın! Her şeye rağmen tek ilahi emirle uyanıyor doğa…

Bir insan onca ikaza rağmen gerçeği görüp uyanmıyor!