Akademisyen enflasyonu
Değerinin düşmesi günlük hayatta ekonomide (parasal süreç olarak) hemen hemen toplumumuzda her ferdin gündeminde. Mecaz olarak enflasyon gereğinden fazla artış; (şişkinlik) anlamı dikkate alındığında birçok konuda kullanılabilir.
Önceki yazımdaki şu cümleler okuyucularımın dikkati çekti: “Büyük
Adam adlandırılmasında özenli olunmalıdır. Ona buna büyük derken
değersizleştirmeye de hizmet edilmiyor mu? Her unvan sıradan insanlara
verildiğinde gerçek değerlerin anlaşılması önüne set çekilmiyor mu?”
“Büyük Adam” konusundaki yürüyüşümüze akademisyenlerle
ilgili veri ve gözlemlerim çerçevesinde devam edelim.
Bir yılda
YÖK’ün istatistiklerinden toplam profesör, doçent ve
yardımcı doçent sayısında 2021-2022’ ve 2022-2023 akademik yılında
karşılaştırılırsa 7.145 artış olmuş. Gerçekten bir yılda bu kadar yetiştirecek
kapasite var mı?
Bunun akademik (öğretim üyesi olarak) unvanlara dağılımı ise
YÖK verilerine göre (Bk. https://istatistik.yok.gov.tr/) şu şekilde:
Profesör: Türkiye’de
üniversitelerinde görev yapmakta olan toplam profesör sayısı 2021-2022’de
32.185 ve 2022-2023’te 34.280 profesör olduğu kayıtlı. Yani bir yılda 2.095
tane profesör unvanı kazanılmış.
Doçent: Aynı
dönemler için Doçent 20.144 ve 22.462 olarak gerçekleşmiş yani 2.318 artış
meydana gelmiş.
Doktor Öğretim Üyesi (Y. Doç): Aynı dönemler için Doktor
Öğretim Üyesi (Y. Doç) 41.484 ve 44.216 yani artış 2.732 olarak gerçekleşmiş.
Bir yılda bu kadar akademisyen
(profesyonel) yetişir mi? Bir ülkenin bu kadar potansiyeli varsa niçin gelişme
yolunda hızlı adımlarla ilerleyemez? Ülkeyi bırakın üniversite yönetimlerinde
toplamda binlerle ifade edilen akademik yöneticiler var. Yani
üniversitelerimizde rektör, rektör yardımcısı, dekan ve yardımcıları gibi
sayıları binlere ulaşan akademisyenlerden ayrı bir grupta var. Bunların diğer
akademisyenlerden farklı kılan ve bu mevkilere getiren özellikleri nedir? Hangi
kriterin karşılığı olarak o görevlerde bulunmaktadırlar? Başarı ölçütleri
nedir? 4 veya 8 yıl o görevde kalmaları (başarılı değillerse) niçin kalırlar?
Bunları başka bir yazıda inceleyelim. Şu soruya cevap arayalım:
Profesyonel
Profesör (Professor) unvanı “profess”
kelimesinden gelir. Profess iddia etmek (savlamak), olarak açıklanmaktadır.
Professor, en yalın anlamı ile “iddia eden kimse” anlamına gelmekte. Yani bir
tezinin olması gerekir. Profesör profesyonel olma ile ilişkilidir. Profesyonel
kimse (Professional) bir mesleğe ait ustalıklı bilgi ve beceriye sahip
kimsedir. (https://www.limasollunaci.com/ingilizce-turkce-sozluk/profess-ne-demek-turkce-anlami).
Doçent ise İngilizcede “associate professor” olarak adlandırılır.
Associate, ortak; üye, ortak etmek, birleştirmek; benzetmek, yakıştırmak; tam
üyelik haklarından yararlanamayan, üye olarak tam yetki sahibi olmayan
anlamındadır. Yani tam profesyonel değil ama belli
niteliklere sahip akademik unvandır.
Yardımcı doçent doktor kim? Bu unvan birkaç yıl önce doktor
öğretim üyesi (dr. öğr. üyesi) olarak değiştirildi. İngilizcede “assistant
professor” (yardımcı profesör) karşılığında kullanılmakta.
Özetle öğretim üyesi unvanları profesyonel unvanı
çerçevesinde kullanılmakta?
Sorumuzu tekrarlayalım: Bir yılda bu kadar akademisyen (profesyonel)
yetişir mi? Bir ülkenin bu kadar potansiyeli varsa niçin gelişme yolunda hızlı
adımlarla ilerleyemez?
Son söz: Her
gördüğün akademik ünvanlıyı profesyonel sanma.