Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.43
Gram Altın
2939.26
BIST 100
9710.54
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Eylül 2015

'AK PARTI\u0307 KONGRESI\u0307'

Geçtiğimiz Ağustos ayında üç ili (Diyarbakır, Mardin, Batman) kapsayan bir kamuoyu yoklaması başlatmıştık. Çalışmamızın başlamasıyla seçim hükümeti kuruldu. Hemen akabinde Milletvekilliği aday adaylığı başvuruları başladı. Biz de elde ettiğimiz verileri muhafaza ederek bitmek üzere olan o çalışmamızı durdurduk. Aynı zamanda orta ölçekli anket olan bu çalışmamıza seçim hükümeti ve aday adaylığı başvurularını(n yankılarını) da dahil ederek yeni oluşan konsepte uygun şekilde devam ettik. Şartlar değişmiş, değişen şartlar sonucunda toplumdaki kanaatlerin bu çalışmamıza yeni ve farklı şekilde yansıyabileceğini hesaplamıştık.

Nitekim öyle de oldu. Önceki verileri seçim hükümeti ve aday aday başvuruları sonrası elde ettiğimiz verilerle karşılaştırdığımızda durumun değiştiğini, toplumdaki kısmı iyimserliğin erozyona uğradığını gördük.

1007 kişi ile yaptığımız görüşme sonucunda Bölge insanının Seçim Hükümeti ve milletvekili aday adaylıkları ile ilgili çok çarpıcı tespitleri, eleştirileri, beğenileri ve çok haklı sitemleri vardı.

Aday adaylıkları ve seçim kabinesi ile ilgili -mod a mod olmasa da- hem Batman hem Mardin ve hem de Diyarbakır'da halkın kimi benzer kimi de aynı duyguları taşıması dikkate şayandı.

Seçim Hükümeti; artılar-eksiler:

Bakanların isimleri başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanınca Tuğrul Türkeş üzerinden Ülkücülere, Yalçın Topçu ile gerçek Alperenlere, başörtülü bakan Prof. Ayşen Gürcan üzerinden başörtüsü mağdurları ve dindar kesime yapılan jest son derece gerekli ve değerliydi. Bu çok önemli ve siyaseten de zekice bir tercih idi. Ama bölge insanı da spesifik bir jest bekliyordu. Dindar ve seküler olsa da dindarlara yakın duran Kürtler, bölgede yaşayan halktan biri ve Kürtler arasında tanınan, sevilen ve "tamamen sivil" bir şahsın bakan yapılmasını bekliyordu.

Anlayacağınız 'Kürtlerin' de, yukarıda saydığımız üç ayrı cenaha yapılan olumlu yansımaları olan altı çizili jest gibi yine altı çizili, çerçevelik bir jeste ihtiyaçları vardı. Hem de çok... "Demek ki Ankara ile bölgenin arasında çok 'mesafe' var" diyen Davut amcaya bunu biraz açmasını istedim, "anlayan anladı" dedi.

Mardin'de kahvehanelerde görüştüğümüz insanlar "hususen 'Kürtler' için de bu ağırlıkta bir jestin yapılmasını çok arzu ederdik" diyorlardı. Sayın Cevdet Yılmaz'ın başbakan yardımcısı olması elbette çok önemliydi, ama Sayın Yılmaz zaten kabinede yer alan ve de çok başarılı bir bakandı.

Bölge insanının diğer bir beklentisi de teşkilatlarla ilgiliydi. Çünkü bölgedeki Ak Partili teşkilatların yetersizliğinden dolayı da hatırı sayılır oranda oy kaybı yaşanmıştı. Tam da koalisyon süreci yaşanırken il ve ilçe teşkilatlarında ciddi bir değişikliğe gidilmeliydi.

İl Teşkilatlarının olumsuz yapısı ve dolayısıyla seçimde çalış(maması)nın seçim sonuçlarına yansımasını ifade edenlerin oranı %23'tü. Bütün iller olmasa da (belki 1-2 il dışında) başkanlar değiştirilmeliydi. İlçelerin ise % 90'ı. Bunun kongreden dolayı gerçekleşemediğini söylesek de istek bu yöndeydi.

Gelelim adaylık başvurularına:

Bölge insanı aday belirlemelerinde yine "Ankara'nın Çevresi" etkili olacağından endişe duyuyor. Bu yüzden onurları kırılmasın diye bölgede çok sevilen, dindar, demokrat, liyakatli insanlar adaylıktan uzak duruyorlar. Nitekim adaylık için başvuranların profiline baktığımızda son 30 yılın en düşük profilini görmek gerçekten üzücüdür.

Bölge insanına bir sorumuz da:

Neden Ak Partiye milletvekilliği adaylığı için başvuruların kalitesi ve sayısı bu kadar düştü?

Aldığım cevap hazin durumu izaha yeterliydi:

"Bölgede istisnalar hariç liyakatli insanlar, şahsiyetli, donanımlı, sevilen, toplumda karşılığı olan insanlar aynı zamanda itibarlarının da zedelenmesine razı olmayanlardır. Bu insanlar bugüne kadar aday olduklarında istisnalar dışında liyakatsiz, ahlaki sorunlar taşıyan, nefislerini ön planda tutanlara ezdirildiler. Bu durum insanların adaylık için Ak Partiye ilgisini azalttı."

Ak Parti bu hale düşmemeliydi,

Ak Parti bölgede omurgasını paramparça kırmamalıydı. İl, ilçe Başkanlıkları, Belediye Başkan adaylıkları ve milletvekili adaylıklarında omurgası olan dindarları ötelememeli ve ötekileştirmemeliydi.

Bu oldu mu diye sorarsanız, maalesef % 90 oranında tam da böyle oldu. Batman'dan bir kanaat önderi "bugün CHP, DSP, ANAP, DYP iktidar şansına sahip olsaydı şimdi Ak Partide olan bölgedeki başkan ve milletvekillerinin kahir ekseriyeti Ak Parti yerine saydığımız o diğer partilerde olacaklardı. Eğer Ak Parti bunu görmüyor ise u2013ki son yıllarda görmedi- yapılacak bir şey yok" demişti de beraber iç çekmiştik.

Düşünebiliyor musunuz?

Devrim gibi hizmetlere, dünya kadar düzenlemelere rağmen Ak Parti Bölgenin pek çok il ve ilçesinde Refah partisinin oylarını dahi koruyamadı. Bunun önemli sebeplerinden bir tamesi de Ak Partinin "AKP'lilere imtiyazlı evlat" kendi omurgasını oluşturan asıl Ak Partililere ise üvey evlat muamelesi yapmasıydı.

"Kongreyi bekliyoruz."

Bölge insanı şimdi de 12 Eylül Genel Merkez Kongresini beklemekte. İstek şu:

"Parti MKYK'sı belirlenirken 'hatır-gönül' yerine illerin kendi dengeleri göz önünde bulundurulmalı ve liyakat esas alınmalı."

"Kongredeki söylem, 'açılım' ve Bölgeden MKYK için alınacak isimlerden sonra Ak Partide aday olacak isimlere bakacağız" diyorlar. Sonra mı?

Endişeliyim!