Dolar (USD)
34.75
Euro (EUR)
36.47
Gram Altın
2951.10
BIST 100
9878.67
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Kasım 2018

AK Parti’nin adayları

Seçime üç buçuk ay kala Ak Parti 40 ilin adaylarını açıkladı.

Aday profillerine ve değişen ve yerini koruyan belediye başkan adaylarına baktığımızda ilk göze çarpan Sayın Erdoğan’ın “metal yorgunluğu, değişim” söyleminin vücut bulduğu...

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Sayın Hamza Dağ ile yaptığımız mülakatta seçim için yeterli propaganda zamanının bulunması, kapı kapı dolaşmaya imkan vermesi açısından zamanlamanın özellikle düşünülüp üzerinde çalışıldığının altını çizdi.

Sayın Devlet Bahçeli’nin adaylar açıklanmadan birkaç saat önce verdiği mesajlar da önemliydi. Yerel seçimlere Cumhur ittifakıyla devam etmelerinin nedenlerini açıklayan Bahçeli’nin belki de konuyla ilgili en dikkat çekici yorumu yeni sistemin oturması ve art niyetli kesimlerin planlarını bozmanın önemine vurgu yaptığı bölümdü.

Tabi ki şunun da altını çizmekte yarar var ki 3 Büyük Şehrin yani İstanbul, Ankara ve İzmir adaylarının henüz açıklanmamış olması da toplantıyı biraz sönük bıraktı diyebiliriz.

Adaylara şimdiden başarılar diliyoruz.

İyi analiz yapmak için notlar

Mesleğimiz gereği her konuda ama her konuda herkesin yorumlarını dinliyoruz.

Olumlu olumsuz, doğru yanlış, haklı haksız herkesi dinlemeye çalışıyoruz.

Öyle ki bazı zamanlarda bu durum özel hayatımızı bile etkiliyor.

Bir de bakmışsınız ki tatil yaparken çok önemli bir dışişleri analizinin tam ortasındasınız.

Genel bir toplumsal hastalıktan bahsetmek istiyorum.

Bilip bilmeden yorum yapmak...

Maalesef bizler her konuda konuşmaya çok meraklı insanlarız.

Hele konu milli meseleler oldu mu mangalda kül bırakmayız.

Ancak televizyonlarda gazetelerde dergilerde yorum yapan kanaat önderi kişilerin çok daha dikkatli olmaları gerekiyor.

Operasyonel vazifesi olan kontra ajanlardan bahsetmiyorum. Ya da ajan provokatörler konumuzun dışında.

Özellikle devlet politikasını eleştirirken eldeki tek bilgi ile hareket etmek belki de yanlışlığın en büyüğü.

Toplumumuzun maalesef heyecanlı hatiplerin kışkırtıcı sözlerine karşı inanma yönünde elimi mevcut.

Örneğin iyi toplanmış bir sakal bırakıp güzel de giyinip bir televizyon kanalına çıkan biri masaya vura vura, bağıra bağıra “falanca milleti tükürüğümüzle boğarız, filanca devletten mi korkacağız!” diye atıp tutsa eminim ki geri dönüşleri çok olumlu olur.

Aslına bakarsanız televizyonlara gelip araştırmadan yorum yapan bazıları “geri dönüşü çok iyi oldu” gerekçesiyle kendi söylediklerini kendileri beğenme yoluna gidiyorlar.

Oysa öyle zamanlar oluyor ki devirdikleri çamlar bini aşıyor.

Burada ana sorun neticeye bakamamak.

Aslında bizim açımızdan kılavuz niteliğinde bir yol var:

  • Devlet büyüklerinin tavırları yaşanan olay
  • karşısında yorum yapıp yapmadıkları
  • Konuşulana değil sonuca bak ilkesi

Meseleyi daha iyi anlatabilmenin belki de en kısa ve öz yolu, yanlış analizin meseleyi ne kadar kötü bir alana taşıdığını görmenin yöntemi Kudüs yorumu yapan kişilerin ne dediklerine bakmak…

Suriye, ABD ile ilişkiler, terörle mücadele gibi konularda da aynı durum mevcut.

Bir yorumcu eğer konuya hakim değilse sürekli fikir değiştiriyor. Durum böyle olunca da hiç hoş olmayan bir durum ortaya çıkıyor.

Devletin uzun topantılar görüşmeler ve farklı bilgiler sonucunda attığı bir adımı eldeki tek bilgi ile o bilgi de -genellikle yanlı ya da yanlış olmakta- yorumlamaya çalışan insanlar her zaman yanılmıştır.

Bize düşense sorgulayıcı düşünce yapımızı terk etmemek şartıyla olayları tek bir bilgi ya da tek bir yönden beslenen bilgilerle değil farklı yönlerden gelen bulgular ve bir adım geri çekilip olayın bütününü görmeye çalışarak hareket etmektir.