AK Parti’den ayrılanlar ve ‘ihanet’
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan AK Parti’den koparak ayrı parti kuranlar hakkında, "Birileri parti kuruyormuş, şunu yapıyormuş, hiç bunları kafanıza takmayın. Bu tür ihanetlerin içinde olanlar bu işin bedelini de ağır öder" diyerek yeni bir tartışma başlattı.
Konuşmasında ayrı parti kuranların “ihanet içinde” olduklarını söylüyor Başkan Erdoğan. İşte tartışmalar da bu “ihanet” söylemi üzerinden gelişiyor, lakin tartışmalar AK Parti’den koparak başka bir parti kurmak isteyenlerin partiye, harekete, davaya ihanet edip etmediklerinden farklı bir mecrada sürüyor. Tartışmalarda, bugün AK Parti’den ayrılıp parti kurmak isteyenlerin 2001 yılında -yasaklı da olsa- Rahmetli Erbakan ve Saadet Partisi’ne rağmen AK Parti’yi kuranların durumu ile bir tutulması hatta özdeşleştirilmesi söz konusu olunca bu yazıyı kaleme alma gereği duydum. Hem hafızaları tazelemek hem de konuyu bilmeyecek kadar genç olanlara yaşananları anlatmak istedim.
Bu yazıda AK Parti’den ayrılıp yeni parti kurmak isteyenlerin ihanet içinde olup olmadıklarına değinmeyeceğim. Sadece 1998-2001 ve 2019 süreçlerini hatırlatarak iki konunun ne kadar benzer ya da ne kadar farklı olaylar olduğunu anlatmaya çalışacağım.
Gelenekçiler-Yenilikçiler
Yalnız önce adına “Yenilikçiler” denilen grubun hangi gerekçelerle FP içinde muhalefete başladıklarını, sonuç alamayınca da neden SP’ye geçmeyip AK Parti’yi kurduklarına bakalım:
Bunun gerekçesini geçmişte yenilikçilerin Genel Başkan adayı olan Sayın Abdullah Gül, “Geride bıraktığımız 30 yıl içerisinde üst üste 3 parti kapatılmış, halktan beklediği desteği bir türlü görememiş, dünyanın gidişatını iyi okuyup Türkiye’ye aktarmakta başarılı olamamış bu siyaset anlayışını daha ne kadar sürdürecektik?” şeklinde açıklamıştı. Yani gerekçeler makul, geçerli, mantıklı ve dahi görülmeyecek, sarf-ı nazar edilecek gibi değil.
Şimdi de 2001 öncesinde yaşanan diğer gelişmeleri hatırlayalım: Milli Görüş, MNP-MSP geleneği ve tarz-ı siyaseti 12 Eylül darbesi sonrası kurulan Refah Parti’sinde devam etmiştir. RP, Rahmetli Erbakan’ın dişiyle, tırnağıyla büyük mücadeleler neticesinde büyük bedeller de ödeyerek kurduğu partiydi. Rahmetli Necmettin Erbakan’ın çoğunlukla MNP ve MSP döneminde beraber olduğu “ak saçlılar/gelenekçiler” ile birlikte kurdukları RP, 1994 yılında başta İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını kazanarak umut verdi. Ancak merhum Erbakan/RP, 28 Şubat sürecinde henüz iktidarda bir yılını doldurmadan DYP ile koalisyon sonucu geldiği iktidardan çekilmek zorunda bırakıldı. Hemen ardından da 18 Ocak 1998’de RP, AYM tarafından kapatıldı, Rahmetli Necmettin Erbakan’ın da siyaset yapması yasaklandı.
Yenilikçiler Fazilet’e geçiyor
RP kapatıldıktan sonra başta R. Tayyip Erdoğan olmak üzere Abdullah Gül, Bülent Arınç ve diğer yenilikçiler kurulan FP’ne katılmaktan zerre kadar imtina etmediler. Lakin siyasi anlayışlarını değiştirmeyen ak saçlılarla bir mesafe alınamayacağını da anlamışlardı. Bu değişmeme ısrarı, daha sonra AK Parti’yi kurmak durumunda kalan kadroların/yenilikçilerin FP’de parti içi muhalefet yapmalarına sebebiyet vermişti. Bu yüzden FP içinde gelişen “Yenilikçiler”, FP’nin Genel başkanlığı için mücadele ederek demokratik bir hakkı kullanmak istemişlerdi.
1999 seçimlerinde yapılan milletvekili ve mahalli seçimlerde %15 oy alan FP, RP’nin %21,5 oranında oy aldığı 1995 seçimlerindeki oylardan %6,5 oranında daha az oy almıştı. Öte yandan yapılan anketlerde millet %80 oranında Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde yeni bir partinin kurulmasını istiyordu.
Yenilikçilerin Partide kalma kararını AYM bozdu. Çünkü 7 Mayıs 1999’da AYM’de FP hakkında “Laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline geldiği” suçlamasıyla temelli kapatılma davası açıldı. Unutmayalım ki, parti içi muhalefet ayrılık amacı taşımıyordu. O günler için Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan da Sayın Bülent Arınç da “Eğer FP kapanmasaydı öyle kolay kolay ayrılmayacaktık” demişlerdi ve yenilikçilerin adayının kaybettiği Fazilet Partisi Genel başkanlık yarışını az farkla Recai Kutan kazanmış olmasına rağmen partiden ayrılan kimse olmamış, yenilikçi kanat partide değişim çalışmalarına “devam” demişti. Lakin FP’yi kapatan AYM işin seyrini değiştirmişti.
Fazilet Partisi de kapatılıyor-“Kayıp Trilyon” Milli Görüşü sarsıyor
İşin daha vahim tarafı, başta merhum Erbakan Hoca olmak üzere RP-FP’de üst düzey 11 yönetici hakkında “KAYIP TRİLYON” davası açılmış, bu şekilde uzun yıllar boyunca Erbakan Hoca’nın siyaset yapma imkânı kalmamıştı. Nitekim 22 Haziran 2001’de FP de kapatıldı.
İşte Fazilet Partisi kapatıldıktan 29 gün sonra aynı kadro ve aynı anlayışla kurulan Saadet Partisi’nde siyaset yapmanın ülkeye bir yarar getirmeyeceğini gören yenilikçi grup R. Tayyip Erdoğan liderliğinde AK Parti’yi kurdu.
Yukarıda 11. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün FP’deki muhalefetlerine gerekçe olarak saydığı maddeleri haklı bulduğumuzu belirtmiştik. O zaman AK Parti’nin bugünkü durumuna bakalım? Bakalım FP kapatıldıktan sonra AK Parti’nin kurulması ile bugün AK Parti iktidarda olduğu halde AK Parti’den ayrılıp yeni parti kurmak isteyenlerin durumu benzer ya da aynı mı?
Ne demişti Sayın Gül?
RP de FP de SP’de de “Partilerinin sürekli kapatılması, partilerinin seçim kazanamaması, halktan beklediği ilgiyi görememesi, partinin dünyanın gidişatını okuyamaması” gibi sorunları parti içi muhalefete ve akabinde partiden ayrılmaya gerekçe olarak belirtmişti ki bunlar yerden göğe kadar haklı gerekçelerdi.
AK Parti iktidarında
Lakin bugün;
AK Parti 2002 yılında girdiği ilk genel seçimleri kazanmış başarılı bir partidir,
AK Parti kurulduğu günden beri girdiği bütün seçimleri açık ara kazanmıştır,
AK Parti bütün seçimlerde cumhuriyet tarihinde hiçbir partiye nasip olmayan bir teveccühle karşılaşmıştır.
AK Parti 80 yılda yapılmayan ve yapılamayan hizmetleri kısa sürede yapmış, bitirmiştir.
AK Parti Türkiye’de “öteki”leştirmeleri kaldırmış, bu yüzden kapatılma davasına muhatap olmuştur.
AK Parti tarihimizde ilk kez GSMH’yi 11 bin doların üzerine çıkarmıştır,
AK Parti bölgesinin hatırı da sözü de dinlenilir bir ülkesi değilken Türkiye’yi dünyada saygın ve güvenilir bir devlet yaptı,
AK Parti bütün baskılara rağmen kendi içinden 2 Cumhurbaşkanı, 4 başbakan çıkardı,
AK Parti vesayetlere son veren, demokrasiyi güçlendiren, özgürlüklerin önünü açan parti oldu,
AK Parti 1 muhtırayı ve tarihin en zalim ve en hain darbe girişimini bertaraf etti,
AK Parti savunma alanında %99 dışa bağımlı olan ülkenin %70’lik savunma ihtiyacını yerli ve milli imkânlarla karşılamayı başardı…
Yani AK Parti büyük devrimler gerçekleştirdi ve daha pek çok devrim gibi işler, yenilikler için çabalıyor. Tabi ki AK Parti’nin yanlışları var, hataları var, ilk günkü yerinde değil AK Parti, lakin bunlar AK Parti’ye ihtiyaç kalmadığı, AK Parti’nin misyonunu tamamladığı anlamına gelmiyor. Tam aksi, AK Parti yenilenerek daha faydalı işlere imza atabilecek yegâne partidir hatta yegâne siyasi anlayıştır.
Sonuç yerine
FP sonrası AK Parti’yi kuranların durumu ile AK Parti’den koparak yeni parti kuran ve/ya kuracakların durumu kısmi benzerlik taşısa da şekil olarak dahi aynı değildir.
Bu sebeple CB Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “ihanet içinde” dediği arkadaşlarının durumu ile FP sonrası Saadet Partisi’nde siyaset yapmayı doğru bulmayarak Ak Parti’yi kuranların durumu farklı değerlendirilmelidir.
Yani Sayın Erdoğan ve arkadaşları AK Parti’yi kurarak davalarına, siyasi hareketlerine asla ihanet etmemişlerdir. Tıkanan, çaresiz kalan siyasi hareketi ilk seçide iktidara taşımış ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde eşi benzeri görülmemiş hizmetlere imza atmıştır.
AK Parti’den ayrılarak parti kurmak isteyenler ve onların perde gerisindeki liderleri (Sayın Abdullah Gül’ü kastediyorum) bu ülkede AK Parti sayesinde dış işleri bakanı-başbakan oldular (A. Gül, A. Davutoğlu), yetmedi Cumhurbaşkanı oldular. Türkiye’de Cumhurbaşkanlığından öte bir makam da yok.
AK Parti bu başarıları gerçekleştiren partidir. Birincisinde başarılı olan bir hareket ikincisinde hay hay başarılı olmaya en yakın hareket/partidir.
Hataları-yaanlışları mı?
Yakında onu da bizzat milletin ağzından duyduklarımızla yazacağız.