Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3010.30
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

AK Parti'de yeni dönem

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan sonra AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan olan Ahmet Davutoğlu, görevden çekildiğini ilan etti. Bunun üzerine AK Parti, 22 Mayıs'da genel kongreye gidip yeni yönetimini belirleme kararı aldı.

Son gelişmenin Erdoğan-Davutoğlu arasındaki kişisel bir çekişmenin ve kavganın sonucu olduğuna dair birçok yorum yapılmaktadır. Olan biteni kişisel bir kontekste okumak mümkün değildir. Yirmi aydır parti ve hükümetin başında olan Davutoğlu, geçiş döneminin başarılı bir şekilde geçmesini sağlamıştır. Erdoğan sonrası dönemin bir karmaşa ve kriz dönemi olarak geçmesini umanlar, şimdiye kadar hep hayal kırıklığına uğradılar. Üst üste iki seçim atlatan AK Parti, Türkiye siyasal hayatının kurucu aktörü olduğunu tescillemiş durumdadır.

Davutoğlu, istifa sonrası üslubuyla örnek bir tutum ortaya koymuştur. Davutoğlu, kırıcı, yıkıcı ve öfkeli hiçbir söylemde bulunmamıştır. Nezaket ve nezahet içinde Davutoğlu, AK Parti'nin bir neferi olarak kalacağını ortaya koymuştur. Bundan sonrasında Davutoğlu üzerinden AK Parti'ye operasyon yapma hesabı yapanlar, istifa sonrası ortaya konan olumlu, yapıcı ve nazik söylem ve tutumu iyi okumalıdırlar.

Davutoğlu üzerinden AK Parti'nin içinden Erdoğan karşıtı bir muhalefet ve isyan hareketinin çıkarılması mümkün değildir. CHP, MHP ve HDP gibi muhalefet hareketleri Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu modern, yapıcı, demokratik, barışçıl ve sivil muhalefet işlevini yerine getirmek için kendilerini güncellemeli, fabrika ayarlarına dönmek yerine, dayandıkları fabrika ayarlarını yenilemelidirler.

İstifa sonrasında Türkiye'de bir kriz veya kaos durumu yaşanmamıştır. Genel başkanlık ve başbakanlık için birçok kişinin ismi geçmektedir. AK Parti içinden birçok kişinin genel başkanlık ve başbakanlık yapacak nitelikte görülmesi, iktidar partisinin sahip olduğu insan kaynağının zenginliğini, çeşitliliğini ve nitelikliliğin göstermesi açısından önemlidir. 22 Mayıs kongresinde AK Parti'nin içinden çatlamaların, kırılmaların veya kopuşların yaşanacağı şeklindeki bir beklentiye toplum sahip bulunmaktadır. Toplum, sürecin normal ve sağlıklı bir şekilde işlediğini, ülkede bir yönetim boşluğu yaşanmadığını düşünmektedir.

Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması veya ileride başkan olması, hiçbir şekilde AK Parti'de Erdoğan sonrası dönem olarak niteleyebileceğimiz bir süreç olacağı anlamına gelmemektedir. AK Parti, Erdoğan'ın en büyük eseri konumundadır. AK Parti ve Erdoğan'ı birbirinden ayrı düşünmek hiçbir şekilde mümkün değildir. AK Parti ve hükümetin geleceğini, Erdoğan Fenomeni ışığında düşünmek daha gerçekçi bir yaklaşımdır.

Davutoğlu'nun görevden çekilmesini saray darbesi olarak niteleyen ve sayın Cumhurbaşkanı'mıza despot şeklinde suçlamalarda bulunan karalayıcı söylemlere şahit olmaktayız. Ortada bir darbe olmadığı gibi, darbe yapan bir despot da bulunmamaktadır. Eski iktidar günlerini özleyenler, Erdoğan'ın tasfiye edilerek AK Parti'nin ANAP ve DYP gibi ortadan kaldırılmasını istemektedirler. Cumhurbaşkanı ve kadrosunun, AK Parti'ye ve Türkiye'ye karşı içeride ve dışarıda tezgahlanan darbelere izin vermemesi, asli anlamda antidemokratik yaklaşım sahiplerini çıldırtmaktadır. Davutoğlu'nun istifasına verilen yıkıcı yorum ve tepkileri, içinde bulunulan acziyetin dışavurumu olarak anlamak mümkündür. Erdoğan, AK Parti'ye ve kendisine karşı girişilecek hiçbir girişime ve harekete seyirci olarak kalmayacağını, kararlı ve güçlü bir irade, tutum ve politika ortaya koyacağını net olarak göstermektedir.

Partinin ve hükümetin başına gelecek kişinin düşük profilli ve kişiliksiz olacağı şeklinde yıkıcı ve küçümseyici yorumlar yapılmaktadır. Bu tarz yorumların amacı Erdoğan'ı suçlamak, yeni yönetimi şimdiden işlevsiz ve moralsiz hale getirmektir. Türkiye'de şu anda çok güçlü bir Cumhurbaşkanı bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, güçlü bir liderliğin ancak nitelikli ve icracı bir kadroyla gerçekleşeceğini çok iyi bilmektedir. Yapılan olumsuz ve küçümseyici propagandanın aksine, 22 Mayıs'ta yapılacak kongre, nitelikli ve deneyimli bir kadronun işbaşına gelmesini sağlayacaktır. 22 Mayıs, AK Parti'nin kendisini yenilemesi için büyük bir imkan durumundadır. Adı geçen adaylar hakkında yapılan küçümseyici yorumların ve propagandanın amacı, AK Parti'nin önündeki 22 Mayıs imkanının içini şimdiden boşaltmaktan başka bir şey değildir. 22 Mayıs, AK Parti'nin Türkiye için demokratik, yaratıcı, çoğulcu ve sivil yeni bir politika oluşturduğunun tarihi olmalıdır. AK Parti, hep yenilikçi bir hareket olarak Türkiye'ye katkı sunan ana siyasi aktör olma konumunu korumalıdır.

Türkiye, fiilen başkanlık sistemine geçildiği yeni bir deneyim yaşamaktadır. Başkanlık sistemine geçişin fiilen yaşandığı bu dönemde, AK Parti, yeni dönemin şartlarına göre kendisini yeniden yapılandırmaktadır. Sosyolojik dinamikler, siyaseti şekillendirmekte ve mevcut anayasal-yasal çerçeveyi aşmaktadır. Sosyolojinin anayasayı ve bürokrasiyi aştığı bir durumla karşı karşıya bulunmaktayız. Sosyolojik ihtiyaçları ve gelişmeleri karşılayan demokratik, çoğulcu, hukuki ve sivil yeni bir çerçeve gerekmektedir. AK Parti'nin yeni döneminde onun önünde duran büyük meydan okuma, sosyoloji, siyaset ve hukuk arasındaki gerilimi ve çatışmayı ortadan kaldırarak onları birbiriyle ilişkilendirecek ve uyumlu hale getirecek yeni bir politikayı belirleyecektir.