Ak Parti'de Değişim Arayışı ve REEL POLİTİK
On beş, on altı yıl kadar önceu2026
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Abdullah Gül ve AK Parti kurucu kadrosunun diğer önemli isimleriyle memleket meseleleri ve "Yeni Dönem Stratejileri" hakkında konuşurken, karşımıza hep "REELPOLİTİK" kavramı çıkardı.
Daha ziyade, Sayın Abdullah Gül kullanırdı bu kavramı.
Politika: "Mümkün olanı yapma sanatı!"
İdealler ve gerçekleru2026
Arzularımız;
"Yeniden Büyük Türkiye", "Adil bir düzen", "her türlü vesayet odağının etkisinden arınmış" bir ülkeu2026
İfade, din ve vicdan hürriyetinin önündeki bütün engelleri ortadan kaldırmışu2026
Gelir dağılımındaki adaletsizliklere son vermeyi başarmış, yüksek teknolojiye dayalı yüksek katma değerli malları üretebilen, nice küresel markaya sahip bir memleketu2026
Sayın Erdoğan, o günlerde "çay-simit" hesabı yapardı meydanlardau2026
Durum gerçekten çok berbattı;
Her öğün iki simit yese vatandaş, yanına ikişer de çay içse, şu kadar parau2026
Bu vatandaş, hangi parayla kirasını, faturalarını ödeyebilecek, çoluğunu çocuğunu hangi parayla okutabilecek, "kültürel ihtiyaçları için" ne kadar para ayırabileceku2026
Bir de, asker ocağındaki evladına nasıl para gönderebilecek?
Memleket yangın yeri gibiydi; esnaf gırtlağına kadar borca batmıştı, IMF'nin dandik memuru "Cotarelli", ikide bir "kral" edasıyla gelir, "üç dolarlık" kredi dilimlerini serbest bırakmalarının şartlarını yerine getirip getiremediğimizi kontrol ederdi.
Zamanın idarecileri üç buçuk atardı, herifin ağzından piyasaları rahatsız edecek "tek kelime" çıkmasın diyeu2026
O günlerdeu2026
Çukurdaki moralleri yüzeye çıkartmak, güven ortamını tesis etmek, toplumsal mutabakatı sağlamak hayati önemdeydi.
Memleketin "mevzuat" ve daha da önemlisi "fikriyat" reformunu hızlı bir şekilde gerçekleştirmesi gerekiyordu.
Bunun için de farklı kesimlerin desteğinin alınması şarttı.
Değişimi, Avrupa Birliği mevzuatı ve zihniyeti üzerinden gerçekleştirmek durumundaydıku2026
Ak Parti, iktidarının ilk yıllarında bunu başarabilmek istedi.
Biraz oldu, biraz olamadı.
Doğrular yapıldı, yanlışlara imza atıldı, isabetli kararlar verildi, aldatanların oyunlarına gelindiu2026
Kapatma davaları, e-muhtıralar, 367 krizleri, nice darbe girişimleri, terör hadiseleriu2026
Vesaireu2026
Uzun uzun anlatmayayım; neler yaşadığımızı, ne sıkıntılarla karşı karşıya kaldığımızı biliyorsunuzu2026
Kaç kere uçurumun kenarından döndüku2026
AK Parti, çok zorlu dönemlerden geçti, çok büyük engelleri aştıu2026
Bunu yapabilmesi için "reel politik"in gereklerini yerine getirmesi şarttıu2026
Kadrolar da buna göre kuruldu.
Öyle vakitler oldu ki, davaya büyük katkı sağlamış, nice liyakat sahibi vatan evladını "dışlamak" gerekti.
Bunların yerine de, Recep Tayyip Erdoğan'ı sırtından hançerleyecek nice "kalitesiz adam" sırf vitrin olsun diye bünyeye alındı, bünyede tutuldu.
Nice "omurgasız goygoycu"ya da, gerektikçe kullanılmak üzere itibar edildiu2026
Vesaireu2026
İyisiyle, kötüsüyle ne olaylar yaşadık, ne tecrübeler edindik.
Bu tecrübelerden istifade ederek, "AK Parti'nin yeni döneminde kimler olsun, kimler olmasın!" diye değerlendirmelerde bulunuyoruzu2026
Bir parti sonuçta bahsettiğimiz; tertemiz bir terkibi oluşturabilmek ne mümkünu2026
Hiç kimse kusursuz değil ve biz kusurlu insanların oluşturduğu bir partiden veya herhangi bir partiden "yüzde yüz"e yakın isabet bekliyoruz.
Hayır, bu olmaz.
Bir toplumun hastahanesi neyse postahanesi de odur.
AK Parti, partilerden bir partidir.
Bugün için memlekete hizmet etme potansiyeli en fazla olan partidir.
Daha iyisi gelene kadar en iyisidir!..
Recep Tayyip Erdoğan da, yedi düvelin hedef aldığı bir Dünya Lideri'dir.
Samimidir, gayretlidir, siyaset ustasıdır.
Çok büyük meziyetleri vardır ama O da, kendisinin de sık sık ifade ettiği gibi hatadan münezzeh değildir!
Onun da, zor durumlarda sırtını yaslayabileceği, hata yaptığında da "usulünce" uyarabilecek "kardeşlere" ihtiyacı vardır.
O "kardeşler" fazla ortada görünmezler, söylemeleri gereken kadarını söylerleru2026
Çok konuşmazlar.
Çok "DUA" ederler!
REEL POLİTİK VE GERÇEKLER
Demem o ki;
Hiçbir parti, ideallerimize tam manasıylacevap veremez. Hiçbir parti, kahir ekseriyeti çok düzgün insanlardan oluşan bir kadro kuramaz. Demokratik düzende, ipi önde göğüsleyebilmeniz için 'mümkün olduğunca geniş' bir çerçevede yer alanların taleplerine cevap vermeniz gerekir. Seçim kazanmanız için ne yapmanız lazımsa onu yapmanız gerekir. Şahsi menfaatleri tatmin de, bu çerçevededir! Partiye yanaşan herkes çok büyük laflar eder ama kahir ekseriyetinin 'kişisel beklentileri' vardır. Kimse 'Ben bu partiye menfaatim icabı destek veriyorum!' demez ama çoğunluğun motivasyonu budur. Bu da eşyanın tabiatı gereğidir!
Menfaat beklemek, 'demokrasi ahlakı'na göre ayıp da değildir.
İslam'ın doğruları değişmez, demokrasinin doğruları sürekli olarak değişir! Konumunuzu partiye göre belirlerseniz, sürekli olarak görüş değiştiren bir insan haline dönüşürsünüz.
Kendinize saygınız azalır.
Demokratik sisteme ve o sistemin temel unsuru olan partiye, "inanç meselesi" olarak bakarsanız, hayal kırıklığına uğrarsınız.
"Hizmet gören bir aygıt" olarak bakarsanız, ara sıra arıza vermesini normal bir durum olarak görürsünüz.
"Tamir fayda etmez" noktaya gelmişse durumu, değiştirmeyi düşünürsünüz!
Otuz yıllık gazetecilik hayatının tamamını siyaseti, yarısını da AK Partili yılların domine ettiği siyaseti takiple geçirmiş bu kardeşinizu2026
AK Parti'nin 21 Mayıs Kongresi'nde gerçekleştireceği "Değişim"e ilişkin "Çok Büyük" beklentilere ihtiyatla yaklaşmak durumundadır.
Bilmektedir ki; taleplerle gerçekler birbirleriyle asla ve kat'a örtüşmemektedir.
"Talep" sahibi vatandaşlar, yeni kadroların,
"Hayatlarında olumsuzluk bulunmayan, devlet ile akçeli işi olmamış, aile hayatı çok düzgün, güvenilir, birikimli, alçakgönüllü, cimrilikten ve savurganlıktan uzak insanlardan oluşmasını, vs." talep etmektedir.
Talep edilen özellikleri alt alta dizdiğinizde, karşınıza "Evliyalar Partisi" gibi bir oluşum çıkıyor.
Bu mümkün mü?..
İdeal olan elbette bu ama, bir siyasi partinin böyle bir yapıyı tesis etmesi ne kadar mümkündür?
Para ve mevki mücadelesinin olduğu her yerde bir takım sıkıntılar yaşanabilir.
Yapılabilecek olan, bunu en aza indirebilmektiru2026
SİVİL TOPLUM VE MEDYA BAĞIMSIZLIĞIu2026
Birileri, "Sivil toplum ve medya bağımsız olmadıkça bu işler tam olarak düzelmez!" diyor.
Benseu2026
Bu alanlardaki "bağımsızlık" beklentisini de çok yerinde bulmuyorum.
"Sivil Toplum" örgütleri her ülkede bir takım bağlantılar içindediru2026
Medya da öyledir; dünyada "yüzde yüz bağımsız" bir medya organı varsa da ben bilmiyorum.
Siz biliyorsanız söyleyin.
Çözümü sivil toplum örgütlerinden, medyadan beklemek de yanlış yaniu2026
Otuz yıl boyunca, olanı biteni yakından izlemeye çalışan ve bu işler için kafa patlatan bir kardeşiniz olaraku2026
Bugün geldiğim noktaya ulaşabilmek için boşuna çaba sarf etmişim.
Mesele ne?
İşittik ve itaat ettik;
"Bir topluluk kendini değiştirmedikçe Yüce Allah onları değiştirmez!"
"Yüce Allah kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez."
Bize düşen, kendimizdeki olumsuzlukları azaltmak için gayret sarf etmeku2026
Elimizden gelen gayreti sonuna kadar ortaya koymaku2026
Bizi yöneten kadroda mümkün olduğu kadar fazla "vasıflı" insanın bulunması için gayret sarf etmeku2026
Bu konularda bildiklerimizi ifade etmeku2026
Kesin bilgi sahibi olduğumuz konularda tavsiyelerde bulunmaku2026
Takdiri, sonucu da, Yüce Allah'tan beklemeku2026
Bir dostuma; "Bu işler sence ne vakit düzelecek?" diye sorduğumda;
"Sabah namazlarında aile efradıyla cemaat yaptığımız vakit!" karşılığını almıştım.
Kendimizden başlayalımu2026
Biz ne durumdayız; başımızdaki amire karşı en küçük kusur işlemekten korkan bizler, Yüce Allah'a karşı nice kusur işlerken ne kadar da rahatız!..
Bizler, işlerimizde "Kitap"a mı uyarız, yoksa işlerimizi "kitabına" mı uydururuz?
Şu veya bu mevkide bulunmamızın, zenginliği bilmem kaça katlamamızın bizim için "hayırlı" olup olmayacağını bilemeyeceğimize göreu2026
"Helal yollardan" gayret sarf ettikten sonra, niçin tevekkül etmeyiz?
Çıkar çekişmemiz veya çatışmamız olan bir kişi hakkındaki söylentilere hemen inanmamız nedendir?..
Yüce Allah;
"Ey iman edenler, eğer bir fasık size bir haber getirirse, onu 'etraflıca araştırın" buyur muyor mu?
Yüce Allah;
"İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır" buyururkenu2026
Yüce Allah'ın böyle bir vaadi varkenu2026
Niçin, her durumda kaytarmanın yollarını ararız?..
Ve niçin hep "değişimi" birilerinden bekleriz?
Mesele bizde oysa;
"Bir topluluk kendini değiştirmedikçe Yüce Allah onları değiştirmez!"
Bugüne kadar başımıza ne geldiyse sorumlusu elbette bizizu2026
Zira;
"Haşa, zulmetmez kuluna Hüdası, herkesin çektiği kendi cezası!"