AK Parti ve Erdoğan
31 Mart mahalli seçimleri yapıldı. Neticesi ülkemize hayırlı ve uğurlu olsun.
Ben beka sorunu söylemini önemsiyordum. Sanırım kimse bu sonuçlardan hareketle ülkede karışıklık çıkarmak cüretini kendisinde bulamaz. Bulursa da cevabını alır.
AK Parti büyük şehirleri kaybetti. Ama Cumhur ittifakı oy oranını korudu. Önümüzde uzun bir süre seçim yok. Bu bir anlamda bu sonuçlardan yeterince ders alıp eksikliklerimizi tamamlamak ve hatalarımızı düzeltmek için iyi bir fırsat.
Yani demem o ki serinkanlı bir değerlendirme yapmalıyız. Sadece iktidar mı? Elbette iktidar da yapacak lakin fesimizi önümüze koyarak düşünmek toplum olarak hepimizin boynunun borcu.
Başta İslamcı kesim. Gençliğimde bilirim gençler harıl harıl okur, okuduklarını her platformda usanmadan anlatırlardı. Ama iktidara gelmek İslami hareketi bozdu. Konjonktürden istifade herkes çıkarının peşinde koştu. Böyle olmayanları tenzih ederim ama dava ateşi büyük bir kesimde hararetini kaybetti; meşru yahut gayrimeşru çıkarlar zihinleri çok daha fazla meşgul etmeye başladı.
Umarım ki bu husus ileride ciddi ciddi tartışılır. Zira gençlik şu anda İslam’a ve Müslümanlara mesafeli. Bunun sebepleri araştırılır da gereken tedbirler başta sivil alanda olmak üzere en iyi şekilde alınır. Müslümanlar her şeyi iktidardan beklemeyi bırakıp fikir, sanat ve yeni söylem geliştirme gibi uğraşlara vakit ayırır.
Olaya AK Parti açısından bakarsak ben şu hususların altını çizmek istiyorum: Parti içi güç mücadeleleri, partiyi temsil edenlerin kibir ve lüks yaşam özentisi, ayyuka çıkan hırsızlık söylentileri ve emaneti ehline vermeme hastalığı.
Ama bir şeyin altını kalın harflerle çizmek istiyorum. İnsanların gözünde AK Parti ve Erdoğan ne anlama geliyor? Elbette toplumun bütün kesimlerinin duyguları ve tavırları birbirinden farklı. Ama bu farklılıkların altında dahi AK Parti’nin herhangi bir parti, Erdoğan’ın da herhangi bir lider olmadığı besbelli.
Bu farklılık ya çok büyük bir sevgiyi ya da çok büyük bir nefreti galeyana getiriyor.
Bu aşırılıktaki müştereğin sebebi ne? Sorunun cevabı bence apaçık: Erdoğan ve partisi son bir asırdır Anadolu’ya layık görülen siyasal pozisyonu sorguluyor. Diğer bir ifade ile dünyada asırlar boyunca bir siyasalın temsilcisi olan Anadolu’yu eski iddiasına kavuşturmayı amaçlıyor.
Yani ne pratik siyasettir farklı kılan ve ne de devletin nimetlerinden istifade etmek özlemi. Ama gel sen bunu AKP’lilere anlat!
Şuuraltına verilen mesajlar toplumda iki şekilde görünür tepki veriyor. Sevgi ve nefret. Mevcut silik siyasaldan müşteki olanlar sevgi ile koşarken, mevcuttan istifade edenler yahut toplumun şuuraltından korkanlar nefretle karşı çıkıyor.
Daha açıkçası dünya Müslümanları gerek Erdoğan’ı ve gerekse partiyi bir diriliş sembolü olarak karşılayıp dualarının başına koyarken bu gelişmelerden Batı dünyası endişe duyuyor. Çıkarları açısından ümmetin birlikteliğini tehlikeli görüyor.
Ve tabii birde Batıcılar Batılılarla aynı duyguları paylaşıyor. İster kravatlı olsun ister Suudi kılıklı.
Evet, çöküş yok ama iniş emareleri baş gösterdi. Yukarıda belirttiğim gibi bunun sebepleri araştırılmalı ve herkes üzerine düşeni yapma gayretine girmelidir.
Aksine bir davranış Batının çıkar hanesine bir zafer daha eklemek olacaktır, zira.
Bu arada Saadet Partisini tebrik etmekten kendimi alamayacağım doğrusu: HDP ile birlikte CHP’nin ekmeğine İstanbul’da yağ sürdüğü için.
Bu arada sandık darbesi söylentilerinin de mutlaka vuzuha çıkarılması gerek. Şeffaflık ve adalet ölçüleri içerisinde.