AK Parti seçim manifestosuna katkı
Türkiye'nin 3. binyılın hemen başında AK Parti iktidarı ile tanışması makus talih(ler)in bir kader olmadığını görmemiz açısından da önemliydi. Çünkü 2003'ten itibaren attığı adımlarla Erdoğan liderliğindeki Türkiye, bölgesinde model ülke olarak saygıyla takip edilmeye başlandı.
16 yıllık iktidarında Türkiye'yi demokrasiden insan haklarına, ekonomiden uluslararası ilişkilere kadar pek çok alanda dünyanın sayılı ülkeleri arasına sokmayı başaran AK Parti oldu. Ne olacağız tedirginliği ile geçen 80 yıllık bilinmezlik 2002'de yine Ak Parti ile son buldu.
Elbette hataları, eksiklikleri de oldu AK Parti'nin. Bazen nasıl olur da bu hatalara düştü diye hayıflandığımız icraatlarına da tanıklık ettik, lakin "Recep Tayyip Erdoğan var ise bunlar da düzelir, düzeltilir" diyen kahir ekseriyet vardı Türkiye'de, yanılmadılar da.
Cumhurbaşkanlığı Hüku00fbmet Sistemi AK Parti'nin Türkiye'ye sağladığı en önemli kazanımlardandır. 24 Haziran seçimleri yeni sistemin de başlangıç tarihi olacaktır.
Bu yeniliklere imza atan AK Parti, 24 Haziran seçimlerinden sonra da yeniliklere devam edeceğini açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük" dediği bu yeni dönemin hazırlıkları devam ediyor. Seçim manifestosunun hazırlandığı bu günlerde biz de yeni dönem için düşüncelerimizi yazarak bu bildirgeye katkı sunmak istedik.
Türkiye, başta 15 Temmuz ihanet ve işgal kalkışması olmak üzere son 7 yılda büyük felaketlerden döndü. Biliyoruz ki One Minute ile başlayan süreç el an devam etmektedir. Müstekbirlere karşı "Dünya 5'ten Büyüktür" onurlu haykırışı sonrası Türkiye'den öç almak isteyen güçlerin boş durmadıklarını da biliyoruz.
Demem o ki, Türkiye kendisi olmaya karar verdiği günden itibaren saldırılarla mücadele ediyor. Elhamdülillah, aziz milletimizin onurlu duruşu sayesinde bütün saldırıları bertaraf ettik. Şimdi yeniden başlamanın tam zamanı.
Türkiye'ye karşı gerçekleştirilen ve bundan sonra da kimi devletlerin gerçekleştirmeyi planladıkları saldırılar iki alanda yoğunlaşacaktır;
Kürt ve Alevi meselesi.
Kürt meselesi derken "seele" kökünden gelen ve "sorun" olarak algılanan "mes'ele"den bahsetmiyorum. Yine "seele" kökünden gelen ve fakat "sail" olarak anlamamız gereken "isteklerden, talepler"den bahsediyorum. Malumdur ki "seele" kökünden gelen "sail" dilimizde "isteyen, dileyen, talep eden" anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, "Kürt meselesi" derken ya da "Alevi meselesi" dediğimizde "Kürt ve Alevilerin istek ve talepleri"ni kast etmiş oluyoruz.
Bundan hareketle Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye üzerinde oynanan büyük oyunları bozan MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin gerçekleştirdikleri Cumhur İttifakı Malazgirt'le başlayan kardeşlik ruhunu ilelebet diri tutacak imkan ve tasarrufa sahiptir.
Nasıl mı?
Öncelikle insanlarımızı etnik kökeni ve mezhep aidiyeti üzerinden tartışmaktan son derece rahatsız olduğumu ifade etmek istiyorum. Saniyen;
Türkiye'de Aleviler için atılacak hakkaniyete uygun adımlar Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde olduğu gibi adaletin, inanç serbestisinin nişanesi olacaktır. İslam dünyasını mezhepler üzerinden vurmayı planlayan güçlerin bu kirli oyununu Türkiye kendi Alevi'si ile bozabilir.
Keza Kürtlerin helal taleplerini karşılayacak bir iktidarın tarihe bir kere daha altın harflerle geçeceğini de her vicdan sahibi kabul edecektir.
Ne gibi mi?
Mesela Alevilerin muzdarip oldukları iki önemli konu var:
Diyanette temsil ve okul müfredatında Alevilik'in yer alması.
Bu iki talebin yerine getirilmesi ile ilgili toplumdaki genel kanaat olumlu, yani Alevi kardeşlerinin bu taleplerini makul, meşru ve karşılanması gereken istekler olduğunu kabul ediyor bu aziz millet.
Kürtlerin talepleri de iki ana başlıkta özetlenebilir:
Anayasada vatandaşlık tanımı ve ana dilde eğitim. Zaten özel okullarda serbest olan anadilde eğitimin devlet okullarında da serbest kılınması hakkaniyete uygun bir adım sayılacaktır.
Vatandaşlık tanımına gelince;
Kürtler, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın ötesinde bu devletin sahiplerindendir. Tarih boyunca bu vatan için şehid olmaktan bir saniye geri durmayan Kürtler sadece resmiyette "vatandaşlık bağı" ile değil, iliklerine kadar vatanına bağlıdırlar. Dolayısıyla, resmi, soğuk değil, bu "bağa" yaraşır ve 81 milyonun onur duyacağı "ortak" bir tanımı bulabileceğimize inanıyorum.
İslam Dünyası ile birlikte mağdur milletlerin umudu olma yolunda ilerleyen Türkiye atacağı bu adımlarla bölgesinde de barışın güvencesi olmayı başaracaktır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın "Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük" söyleminin milletimizi yeniden şahlandıracağından şüphemiz yoktur, keza;
AK Parti seçim manifestosunun her hal u00fb karda hayırlara vesile olacağından da zerre kadar şüphemiz bulunmamaktadır.