Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2977.18
BIST 100
9949.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Temmuz 2012

Ak Parti Saadet Partisi'ne teklif götürmesin

Siyasi gündem hayli yoğun ve değişken. Günlük, anlık gelişmeler medyaya yaz tatilinde siyasi malzeme eksikliği yaşatmayacak gibi görünüyor. Bir yandan Başbakan Erdoğan'ın manevraları, diğer taraftan CHP cephesinde iyice düşen seviye ve kurultay süreci herkesi gündemle meşgul olmak zorunda bırakıyor.

Son gelişmeler içerisinde en merak uyandıran ve ilgi çeken husus ise hiç şüphe yok ki Has Parti'yle başlayan devamında başka partileri de içine alacağı varsayılan ittifak çabaları, çalışmaları oldu. Öyle ki muhafazakar camiada iki kişi bir araya geldiğinde ilk konuşulan mevzulardan birini bu oluşturdu. Birleşme olur mu, nasıl olur, bunun sebep ve sonuçları nelerdir gibi bir yığın soru beyinden beyine sıçrayıp durdu. Gelinen noktada görülen o ki mütedeyyin çevrede bu yönde bir ittifak düşüncesine karşı ılımlı bir bakış açısı mevcut.

Özellikle siyasetle bağını sadece oy kullanmakla sınırlandırmış seçmen arasında bunun heyecan verici bir etki oluşturduğunu dahi söyleyebiliriz. Numan Kurtulmuş ve yakın arkadaşlarının oluşturdukları düzgün, güvenilir, kaliteli ve tecrübeli insan profili bu düşüncenin oluşmasındaki en büyük etken gibi. Bununla birlikte Ak Parti bünyesinde görev yapan bazı kişilerin birleşme fikrine daha temkinli ve eleştirel yaklaştıklarını da görebilmekteyiz. Bunu böyle şekillendiren en önemli unsur ise mevzu bahis edilen kişilerin mevcut durumlarını koruyamama, değişebilecek denge neticesinde pozisyonlarını kaybedebilme endişesi olmaktadır.

Has Parti tabanında ilk zamanlarda oluşan şaşkınlık yerini çoktan onaya bırakmış durumda. Duygusal veya psikolojik sebeplerle Ak Parti bünyesine dahil olmamış, ama aktif siyasete dahil olmak isteyen Has Partililer için bu katılım aynı zamanda potansiyellerini kullanabilmeleri anlamına geliyor. Seçim dönemi olmamasına rağmen bu birleşme hareketinin ortaya çıkardığı duygu dalgalanması eylemin doğruluğu konusundaki en önemli belirtilerinden biri galiba.

İttifakla ilgili gelişmeler önümüzdeki günlerde daha da biçimlenip son halini alacak. Örneğin daha önce Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi'nin isimleri de bu oluşum içerisinde zikredilirken şimdilerde bunun gerçekleşmeyeceği anlaşıldı. Aslında ittifak içerisinde bu iki partinin yer alması ideolojik anlamda çok da doğru değildi.

Bu, her ne kadar birleşmenin bir ayağının eksik kaldığı şeklinde bir algıya yol açsa da aslolan her iki teşekkülün de varlıklarını bu minval üzre devam ettirmeleridir. Bu partilerin sadece kendileriyle varlık gösteren kimlikleri bulunmaktadır. Bunların başka bir partiye intisapları sadece kendilerini yok etmekle kalmaz aynı zamanda savunduklarını da bitirir. Kendilerine özgü fikirleri, her şart ve ahvalde değişmez düşünce biçimleri bunların varlık sebeplerini oluşturmaktadır.

Saadet Partisi bu bağlamda Milli Görüş fikriyle Büyük Birlik Partisi'nden de ayrılarak daha ehemmiyetli bir pozisyona bürünür. Bundan dolayıdır ki tüm partiler bu ittifaka katılsalar da Milli Görüş'ün son durağı gibi görünen Saadet Partisi bunun dışında durmalıdır. Kendi başına bir sistem, hayat felsefesi olan Milli Görüşçülük siyasi hayatımızdaki varlığını mutlaka bağımsız bir şekilde sürdürmelidir. Saadet Partisi'nin şimdiki pozisyonu ve bünyesi belki misyonundan uzaklaşmış görünebilir, tartışılabilir ama en kısa zamanda toparlanarak Milli Görüş'ü yıpratmadan, aslından uzaklaştırmadan siyasi tarihimizdeki yerini almalıdır. İktidara gelmeyi birincil hedefi yapmadan siyasette var olmalı, dini ve milli kaynaklarımızdan beslenerek siyasete balans ayarı vermeli, değerlerimize inanmış kişiler için bir tür beslenme noktası oluşturmalıdır.