Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Nisan 2024

​AK Parti nerede hata yaptı?

Millet, 31 Mart yerel seçimlerinde AK Parti’ye “mesaj” vermedi “ihtar” çekti. Ve bu, her zamankinden daha ağır oldu. Kendi kitlesinin bile oy vermeye gitmediği bir seçimin iyi tahlil edilmesi gerekiyor.

Hatırlarsanız bu köşede, tüm eleştirileri, dışlanmayı ve hak etmediğim iftiraları göze alarak 2017 tarihinden itibaren sıklıkla bir şeyin altını çiziyorum.

AK Parti’yi hiçbir gücün yıkamayacağını ancak kibrin yıkabileceğini ifade etmeye çalışıyorum. Zira kendi içinde verdiği savaşı kaybeden biri artık hiçbir savaşı kazanamaz.

Biraz para biraz makam biraz da şöhret gören insanların en temel ahlaki ilkelerini rahatlıkla rafa kaldırdıkları enteresan bir ortam oluştu.

Bakınız seçimi kaybetmekten daha vahim bir şey söylüyorum. Çok ciddi bir bilinç kayması yaşanıyor.

Bu zihin bulanıklığının gittikçe çürümeye yol açtığını, gücün ve nüfuzun her şeyin önüne geçtiğini görenlerden biriydim.

Öyle ki 2017 yılından beri gördüğüm her yanlışı ifade etmeye çalıştım. Ne yazık ki yapılan her eleştiri ihanetle, şikâyetle, dışlanmakla ve Erdoğan düşmanlığıyla yaftalanmama neden oldu.

Yani sizin art niyetli, içten pazarlıklı ve FETÖ’cü olmanız eleştirmeniz için yeter nedendi.

Oysa en çok zararı verenler doğrusuna doğru, yanlışına da doğru diyen ve işi fanatizme doğru kaydıran yalaka bir kesimdi. Ve maalesef AK Parti sürekli olarak kendini öven bu tabaka ile iş görmeyi tercih etti.

Seçimin CHP lehine zaferle sonuçlanmasının elbette tek nedeni bu değil ancak bu zihin kayması sonun başlangıcıdır. Ve bunun kabine değişikliğiyle uzaktan yakından bir alakası yoktur.

Şimdi meseleyi biraz açalım;

Pandemi döneminde İçişleri Bakanlığı tarafından bir gece yarısı alınan kısıtlama kararının ardından marketlere akın eden kendi seçmenini “luppocular” diyerek günlerce alay eden AK Parti taraftarlarını görünce çok üzülmüştüm.

Çünkü alınan her kararı, atılan her adımı doğru mu yanlış mı diye sorgulamadan en önemlisi de halk lehine değil de bürokrasinin işine gelecek şekilde değerlendiren ilginç, küçük ve bayağı bir dünya inşa ediliyordu.

İşte bu dünyanın içinde emeklilere 10 bin lira maaşa mahkum eden hükümete değil de emeklilere iş tavsiyesinde bulunan siyasetçilere destek vermeyi bir marifet sandılar.

AK Parti’ye oy kaybettiren en önemli etkenlerden biri de burada ortaya çıktı. Yani ekonomik sıkıntılar.

Marketlerle doğru dürüst mücadele edemeyen ve hal yasasını çıkaramayan hükümetin oluşan bu pahalılığa rağmen bir türlü kamuda tasarruf tedbirleri almaması da bir yerlere not edilmişti.

Diğer taraftan sokak ortasında, okul önlerinde onlarca çocuğu parçalayan başıboş köpeklerle ilgili tedbir almak yerine millete köpek sevgisi aşılamaya kalkan AK Partili siyasetçiler de not alınmıştı.

Ne var ki tüm bunlar dikkate alınmadı. Yapılan eleştiriler “şuradan buradan fonlanan ajanlar” şeklinde bir çırpıda susturulmaya çalışıldı. Yani öyle kibirli bir dünya inşa edilmişti ki ne yapsak da ne etsek de biz haklıyız ve halk bizim yanımızda inancı hakimdi.

Örneğin milli eğitim bakanlığı eğitimin temel sorunlarına inmek ve bize özgü buraya ait yepyeni bir eğitim felsefesi üretmek yerine bambaşka meselelere kafa yormayı tercih etti.

Oysa bugün Türkiye’de yeni nesil üzerinden yeni bir sosyoloji doğuyor. Nasıl ki 28 Şubat süreci yeni bir sosyoloji ortaya çıkardıysa ve bu sosyolojiden AK Parti çıktıysa bugün de farklı bir sosyoloji ortaya çıkıyor.

AK Parti bu süreci anlamakta, anlamlandırmakta çok geç kaldı.

AK Parti ilk on yılda sisteme muhalif bir parti olarak varlık buldu. İkinci on yılında ise devlet oldu ve gücü ele geçirdi. Şimdi bu gücün karşısında doğacak yeni bir sosyolojiden bahsediyorum.

Bu, başarısız siyasetçileri görevden almakla çözülebilecek bir mesele değil. Sorun bundan daha büyük.

Bir sonraki yazıda kaldığımız yerden devam ederiz…