AK Parti Kongresi
AK Parti, büyük kongresini 81 ilden gelen partililerle birlikte coşku içerisinde gerçekleştirdi. Bilindiği gibi AK Parti’nin salgın döneminde gerçekleştirdiği kalabalık kongreler başta olmak üzere diğer partilerin düzenlediği etkinlikler ve kimi grupların gerçekleştirdiği yürüyüşler hatta bazı düğün merasimleri kamuoyunda eleştirilere neden oldu.
Bırakın polisleri, sokak
başlarını tutan muhabirlerin bile maske avına çıktığı, insanların kafelerde yan
yana gelip çay içemediği, küçük esnafın feryat ettiği bir salgın ortamında bu tür
görüntüler hoş karşılanmadı.
Hatırlarsanız geçen yıl sokağa çıkma yasağından hemen önce
marketlere akın eden insanlara insafsızca hakaret eden hatta bir ay önce işten
çıkarılan gariban bir adama “luppocu”
diyerek haftalarca dalga geçen insanların büyük bir kısmı da kalabalık kongre
salonlarını gayet normal karşıladı.
Yanlış anlaşılmasın, “sokakta
yasaksa herkese yasak olsun” diyenlerden değilim tam tersine kongrelerde,
zengin düğünlerinde, nevruz kutlamalarında, kayak merkezlerinde bir şey
olmuyorsa ve serbest ise “herkese serbest olsun” diyorum. Adil olan da bu değil
mi?
*
MKYK listesinde Metin
Külünk gibi tabanın sevdiği bir vatanseverin, kendisini Brezilya
ziyaretinde yakından tanıma fırsatım olan Mustafa
Şen’in, hak geçmesin diye doktorlara yazdırdığı reçeteyi devlete ödetmeyip
kendi parasıyla satın alacak kadar titiz bir insan olan M. Kasım Gülpınar’ın ve Abdurrahim
Fırat ile Abdurrahman Kurt gibi isimlerin yer alması beni sevindirdi.
Alevilere ve Ermenilere temsilen iki ismin yer alması da çok
isabetli bir tercih olmuş.
Lakin AK Parti son
yıllarda başarısız olmuş siyasetçileri ödüllendirmek gibi yeni huylar edindi. Bu,
“yeni küskünler oluşmasın” diye yapılıyor diyebilirsiniz.
Bir insan başarısız olmuşsa bırakın küssün, küsecek diye ona
yeni itibarlar yüklemenin ne tür bir faydası olabilir ki? Tam tersi, bu durum
sürekli yeni başarısızlıkları beraberinde getirmekten başka bir işe
yaramayacaktır.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerel seçimlerden hemen sonra
bilhassa İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerdeki başarısızlık için “milletin verdiği mesajı aldık, gereken
neyse yapacağız” demişti.
MYK listesi için arkadaşlarımız doğal olarak “yenilikçi
kadrolar” yorumu yapsa da ben listede ciddi bir değişiklik göremedim.
Düşünün 2053 yılında
Allah ömür verirse Hayati Yazıcı 100, Binali Yıldırım ise 97 yaşında olacak. Blockchain
tabanlı yeni bir teknolojinin ve bu teknoloji üzerinden yeni bir sosyolojinin
kurgulanmak istendiği dijital çağda AK Parti, yirmi yıllık aynı kadrolarla
2053’ü hedeflediğini söylüyor.
*
Bilindiği gibi AK Parti, Türkiye’de devrim niteliğinde çok
büyük icraatlar yaptı. Demokrasi, ekonomi, sivil toplum ve farklı kesimlerin
hak ve hukuk sorunlarına varana kadar birçok alanda zamanın ötesinde çığır
açıcı gelişmelere imza attı.
Bu gerçeği bilen ve başından beri Cumhurbaşkanı Erdoğan
liderliğinde AK Parti’nin vatan, millet lehine ürettiği politikalara destek
veren birisi olarak diyebilirim ki; Ak
Parti eğitim, kültür, düşünce alanında ve yeni, kaliteli, işinin ehli kadroların
yetiştirilmesi noktasında sorunlar yaşıyor.
Demem o ki; bunca yıl
yapılan hizmetlerin kadrini kıymetini bilecek nesiller yetiştirmeliyiz.
Geçenlerde sevgili kardeşim Muammer Kaya, bundan üç yıl
kadar evvel bir TV kanalındaki söyleşimi bulup yayınlamış. O gün de aynı
eleştiriyi yapmışım. Geleceğe dönük vizyon belirleyen bir parti öncelikle
eğitim sistemini buna göre dizayn etmeli ve kadrolarını da bu doğrultuda
oluşturmalıdır.
AK Parti’yi makam ve
mevkide yükselme aracı olarak gören ve davayı dolar gibi basılan bir para
birimi sanan daha da vahimi millete tepeden bakmayı alışkanlık haline getiren
kibirli, menfaatperest insanların bu partiye ve ülkeye kazandıracağı hiçbir şey
yoktur.
*
Erdoğan’ın; “Teknolojinin insansız bir dünyaya doğru
evrilmeye çalışıldığı tarihi yol ayrımında, biz insanın fıtri güzellikleri üzerinden yeni bir dünya düzeni
kurulmasına öncülük etmenin sorumluluğuna talibiz” ifadelerini de küreselcilerin
Yeni Dünya Düzeni Projesi’ne karşı bir hamle ya da hazırlık olarak yorumlamak
istiyorum.
Ülkemizin, ezoterik örgütlerin, uluslararası derin
yapıların, finans oligarkların merkezinde ve hedefinde olan bir ülke olduğunu
biliyoruz. Eleştirimiz de desteğimiz de bu çerçevededir.