Ak Parti, fabrika ayarlarına dönemez
“Yola çıkmak cesarettir,
Yolu devam ettirmek marifet,
Yolu anlamak ise en büyük deneyim.
Yola çıkmaya karar verdiğinde bil ki,
Döndüğünde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.”
Bu derin ve mesaj içerikli özlü sözlerden anlaşılacağı üzere, uzun süredir AK Parti’nin fabrika ayarlarına geri dönmesi için yazarlar, aydınlar, siyasetçiler çağrı yapıyor.
Kuruluşundan bu yana ilk kez bir seçimden ikinci olarak çıkan AK Parti, 17 seçim de üstün başarılar elde etti. Son seçimde seçmen tarafından sarı kart ile sarsılmış oldu. Her seçim zaferinden sonra halının altına süpürülen sorunlar artık gün yüzüne çıktı ve çözüm önerileri masaya yatırılıyor. Bu çözüm önerilerin başında fabrika ayarlarına dönme yer alıyor.
Hiç uzatmadan söyleyelim kesinlikle hayır!
Artık fabrika ayarlarına dönüş olamaz. Zaten bu eşyanın tabiatına aykırı, artık ne 2002’ye geri dönmek, ne AK Parti’nin kuruluş felsefesine ne de Ak Parti’nin kurucu kimliklerine…
2000’li yıllar dünyada ve Türkiye’de gerek siyasi, gerek ekonomik, gerekse sosyal açıdan birçok gelişmeye ev sahipliği yapan yıllar olmuştu. Artık o yıllar sadece tarihin arşivlerinde kaldı. Dünya dijital devrime geçti, Türkiye’de sosyoloji ve seçmen değişti. Her şey zamanın ruhuna yenik düştü.
Sahi, nedir bu fabrika ayarları? Kimsenin bu konuda net bir fikri de yok. Her düşüncenin kendi fabrika ayarı farklı, herkes kendi mahallesinin gücünü ve yetkisini düşünerek birbirine ayar veriyor. Bu fabrika ayarları meselesi bana sorarsanız “nerede o eski bayramlar” diyenlerin özlem duyduğu geçmişten başka bir şey değil. AK Parti’de ortaya çıkan başarısızlığa karşı gösterilen etkisiz bir reçetedir.
AK Parti, Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 2001 yılında yola çıkarken, siyasi kimliğini Muhafazakar - Demokrat olarak tanımlamıştı. Kurucu aklı, kuruluş felsefesi, ürettiği politikalar ve siyaset dili, onu Türkiye’nin tam merkezine oturttu. Kimseye nasip olmayacak başarı, oy oranları, teveccüh, sahiplenme ve dünya siyaset tarihine altın harflerle yazılacak seçim başarıları kazandırdı.
Ak Parti’nin, kuruluş felsefesinin üç önemli kırmızı çizgisini şimdi hatırlayan var mı?
Etnik milliyetçilik
Bölgesel milliyetçilik
Dinsel milliyetçilik
Ak parti yola çıkarken, ‘3Y’ ile mücadele demişti...
Yoksulluk
Yolsuzluk
Yasaklar
Bu kavramlar, muhafazakar kimlikli partinin en önemli paradigmalarını oluşturdu. Siyasi literatür zamanla erozyona uğradı.
AK Parti fabrika ayarlarına dönmediği gibi, başkaları tarafından karmaşık ve tuhaf kimlik tanımlamalarına bile muhatap oldu.
Muhafazakar- Demokrat yerini, Milliyetçi- Muhafazakar olarak değiştirdi. Dindar - Kemalist diye yeni bir kimlik gelişti
Seküler kişilikler, Milli görüşçülere tercih edildi.
AK Parti’nin, milletin teveccühüne mazhar olduğu o güzel günler artık çok gerilerde kaldı. Her siyasi parti gibi doğdu, büyüdü, gelişti ve bir gün bitecek. Son seçimde milletin tercihi değişti. Önemli bir eşik olan “alternatifsizlik” aşıldı.
Biz AK Parti’nin fabrika ayarlarına dönmesini beklerken, CHP bu ayarları kullanmaya başladı. Son seçimde bunu çok net bir şekilde gördük. CHP İstanbul ilçe adaylarının önemli bir kısmı, Ak Parti’nin kuruluşunda kullandığı dil, metot ile seçim kampanyalarını yürüttüler. Ak Parti’nin 2002 ruhu CHP’de vücut bulmuş diyebiliriz.
Seçim sonuçları, sadece ekonomik nedenlere bağlanarak geçiştirilemez. Emekliler, gençler ve kadınlar geçmiş seçimlerde olduğu gibi tercihleri Ak Parti olmadı. Lakin en önemlisi reformist çizgiden uzaklaşıp, güvenlikçi politikaları önceleyen, bürokratik partiye dönüşmüş olması onu tabandan ve ayarlarından uzaklaştıran en önemli etken.
Türkiye’yle bağdaşmayan “AKP’li profiller ve tabanda karşılığı olmayan irite olmuş kişiliklerin partinin kurucu kimliklerine tercih edilmesi, fabrika ayarlarını yaktı, yıktı, yok etti.
2002 ruhunun en önemli retoriği adalet ve kalkınmaydı. Oysa Ak Parti’nin adı ‘AK PARTİ’ değil, Adalet ve Kalkınma Partisi’dir. Değişim ve dönüşümdeki fabrika ayarları belki de böyle bozulmaya başladı.
Son yerel seçimde de milli irade sandıkta mesajını verdi. Seçim başarısızlığının ardından AK Parti tabanında ciddi bir değişim beklentisi oluştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Gereğini yapacağız' ifadesi bu beklentiyi umuda dönüştürdü. Bu umudun hayal kırıklığına dönüşmemesi için hasta olan yerlere neşter vurulmalı.
2002 ruhuna dönmenin en önemli temel değerleri hak, adalet ve hizmettir.