Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Ocak 2022

​Aile içi anlaşmazlıkların nedenleri-5

İnşaallah bu hafta da, aile içi anlaşmazlıkların tatlıya bağlanmasında faydalı olacak bazı tavsiyeleri aktarıp bu yazı serisini bitireceğiz.

Yüce dinimiz İslamda ailenin çok önemli bir yeri vardır. Ayet-i kerimede buyuruldu ki: “Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır.” (Rum 21)

Aile, içinde dünyaya geldiğimiz, büyüyüp geliştiğimiz sıcak bir yuvadır. İlk eğitimin alındığı, toplumun kültür ve değerlerinin aktarıldığı, ihtiyaçların karşılandığı bir ortam olan aile, sosyal bir varlık olan insan için vazgeçilmezdir.

Uzun bir süre birlikte yaşayan kişilerin özellikle de eşlerin arasında bazı konularda anlaşmazlık çıkması çok tabiidir. Tabii olmayan ise, bu anlaşmazlığı çözümsüz bırakıp ilişkiyi yıpratmasına müsaade etmektir.

Aile içi bir anlaşmazlık çıktığında, çözüm için atılacak ilk adımlar şunlardır: a) Anlaşmazlığın nedeni olan problemle yüzleşmek. Yani ailede bir problem olduğunu samimi bir şekilde kabul etmek. Çünkü bir problemin varlığını kabul etmek, o problemin çözümüne ilişkin uzlaşmaya da hazır olmak demektir. b) İyi niyet, karşılıklı güven ve eşit söz hakkına dayalı saygılı bir ortamı temin etmek. c) Beraberce anlaşmazlığın sebebini bulmaya kafa yormak. Anlaşmazlığın sebebini bulduktan sonra da etkin bir iletişimi devreye alarak evvela uzlaşmaya daha sonra da çözüme varabilmek için elbirliği etmektir.

Bilinmelidir ki, aile içi anlaşmazlıklar sebebiyle yaşanan tartışmaların sonucunda kazanan yoktur. Kazananı olmayan bir tartışmanın kaybedeni ise, elbette aile hayatıdır. Bunun için eşler, tartışma yerine sorunun tespiti ve çözümü için çalışmalıdırlar.

Çiftler evlenmekle yeni bir değişim sürecine girmiş olurlar ve bu değişimin gereklerine göre yeni hayatlarını sürdürmeleri icab eder. Ancak -ister kadın ister erkek olsun- bazı insanlar, bu değişime ayak uydurmakta güçlük çeker. Bu kişiler, varolan paradigmaları ve bunların etkisiyle oluşan kurumsal kültürlerinden vazgeçmek istemeyen kişilerdir. Bu yeni hayata direnme olayı, aile hayatında anlaşmazlık ve problem çıkmasına zemin hazırlar. Dolayısıyla baştan ciddi fedakârlıklar yaparak bu değişime ayak uydurmak lazımdır.

Fedakârlığı sadece karşı taraftan beklememeliyiz. Bencil olmayı bırakmalı ve empati yapmalıyız. Kendimizi, eşimizin yerine koyup onun beklentilerine göre hareket etmeliyiz. Olaya bir de onun bakış açısıyla bakmaya çalışmalıyız. Belki de biz değil, eşimiz haklıdır

Önce çuvaldızı kendimize batıralım. Önemli olan,bizim ne olduğumuzdan ziyade eşimizin bizi nasıl algıladığıdır. Her insanın hoşlandığı şeyler farklıdır. Hayat arkadaşımız nelerden hoşlanıyor? Bunları yeterince bildiğimizden ve yerine getirdiğimizden emin miyiz? Eşimizin bize nasıl davranmasını istiyorsak, biz de ona öyle davranmalıyız…

Eşler arasındaki geçimsizliğin en önemli sebebi, “geçinmeyi bilmemektir.” Bu kadar zahmet ve fedakarlığa katlanarak evlenmişsek, geçinmeye bir nevi mecburuz. Çünkü ayrılsak bile, ikinci bir evliliği yapacağımızı ve kesinlikle mutlu olacağımızı hiç kim garanti edemez.

Yeni evlenenlerin en büyük yanılgısı, dikensiz bir gül bahçesini düşleyerek hayal kırıklığına uğramalarıdır. Dalgasız deniz ve dikensiz gül bahçesi olmayacağını artık bilmemiz ve kabul etmemiz gerekir. Buradaki asıl sorun, “sorun çıkmayacağını hayal edip” hazırlıksız yakalanmaktır. Dolayısıyla böyle bir yanılgıya düşmemek gerekir.

İnsanoğlu için istekler sınırsız, ihtiyaçlar farklı ve imkânlar sınırlı olduğuna göre önemli olan şey, önceliklere odaklanmaktır.

Bazı ailevî problemler, erkeğin kendi işiyle aşırı ilgilenerek ailesine fazla zaman ayırmamasından kaynaklanır. “Gözden ırak olan gönülden de ırak olur,” şeklindeki atasözü boşuna söylenmemiştir. Eşlerin yeteri kadar görüşmemesi, diyalogsuzluğa yol açar.

Evliliğin olmazsa olmaz şartı, “iffet ve sadakattır.” Zoru, sıkıntıyı, acıyı görünce kaybolan bir eş, tatlı ve mutlu günleri hak edemez. Unutmayalım, Allahü Teâlâ her derde bir derman yaratmıştır. Acılı günler sonsuza kadar sürüp gitmez. Bir gün üzerimizdeki kara bulutlar dağılacak, güneş güzel ve sıcak yüzünü bize de gösterecektir, inşaallah…