Aile içi anlaşmazlıkların nedenleri-5
İnşaallah bu hafta da, aile içi
anlaşmazlıkların tatlıya bağlanmasında faydalı olacak bazı tavsiyeleri aktarıp
bu yazı serisini bitireceğiz.
Yüce dinimiz İslamda ailenin çok
önemli bir yeri vardır. Ayet-i kerimede buyuruldu ki: “Onlara ısınıp
kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları
yerleştirmesi de O’nun varlığının delillerindendir.
Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır.” (Rum 21)
Aile, içinde dünyaya geldiğimiz, büyüyüp geliştiğimiz sıcak bir
yuvadır. İlk eğitimin alındığı, toplumun kültür ve değerlerinin aktarıldığı,
ihtiyaçların karşılandığı bir ortam olan aile, sosyal bir varlık olan insan
için vazgeçilmezdir.
Uzun bir süre birlikte yaşayan kişilerin özellikle de eşlerin arasında
bazı konularda anlaşmazlık çıkması çok tabiidir. Tabii olmayan ise, bu
anlaşmazlığı çözümsüz bırakıp ilişkiyi yıpratmasına müsaade etmektir.
Aile içi bir anlaşmazlık çıktığında, çözüm için atılacak ilk adımlar
şunlardır: a) Anlaşmazlığın
nedeni olan problemle yüzleşmek. Yani ailede bir problem olduğunu samimi bir
şekilde kabul etmek. Çünkü bir problemin varlığını kabul etmek, o problemin
çözümüne ilişkin uzlaşmaya da hazır olmak demektir. b) İyi niyet,
karşılıklı güven ve eşit söz hakkına dayalı saygılı bir ortamı temin etmek. c)
Beraberce anlaşmazlığın sebebini bulmaya kafa yormak. Anlaşmazlığın sebebini
bulduktan sonra da etkin bir iletişimi devreye alarak evvela uzlaşmaya daha sonra
da çözüme varabilmek için elbirliği etmektir.
Bilinmelidir ki, aile içi anlaşmazlıklar sebebiyle yaşanan
tartışmaların sonucunda kazanan yoktur. Kazananı olmayan bir tartışmanın
kaybedeni ise, elbette aile hayatıdır. Bunun için eşler, tartışma yerine
sorunun tespiti ve çözümü için çalışmalıdırlar.
Çiftler evlenmekle yeni bir değişim sürecine girmiş olurlar ve bu değişimin
gereklerine göre yeni hayatlarını sürdürmeleri icab eder. Ancak -ister kadın
ister erkek olsun- bazı insanlar, bu değişime ayak uydurmakta güçlük çeker. Bu kişiler,
varolan paradigmaları ve bunların etkisiyle oluşan kurumsal kültürlerinden
vazgeçmek istemeyen kişilerdir. Bu yeni hayata direnme olayı, aile hayatında anlaşmazlık
ve problem çıkmasına zemin hazırlar. Dolayısıyla baştan ciddi fedakârlıklar
yaparak bu değişime ayak uydurmak lazımdır.
Fedakârlığı sadece karşı taraftan beklememeliyiz.
Bencil olmayı bırakmalı ve empati yapmalıyız. Kendimizi, eşimizin yerine koyup
onun beklentilerine göre hareket etmeliyiz. Olaya bir de onun bakış açısıyla bakmaya
çalışmalıyız. Belki de biz değil, eşimiz haklıdır…
Önce çuvaldızı kendimize batıralım. Önemli
olan,bizim ne olduğumuzdan ziyade eşimizin bizi nasıl
algıladığıdır. Her insanın hoşlandığı şeyler farklıdır. Hayat arkadaşımız
nelerden hoşlanıyor? Bunları yeterince bildiğimizden ve yerine getirdiğimizden
emin miyiz? Eşimizin bize nasıl davranmasını istiyorsak, biz de ona öyle davranmalıyız…
Eşler arasındaki geçimsizliğin en önemli
sebebi, “geçinmeyi bilmemektir.” Bu kadar zahmet ve fedakarlığa katlanarak
evlenmişsek, geçinmeye bir nevi mecburuz. Çünkü ayrılsak bile, ikinci bir evliliği
yapacağımızı ve kesinlikle mutlu olacağımızı hiç kim garanti edemez.
Yeni evlenenlerin en büyük yanılgısı, dikensiz
bir gül bahçesini düşleyerek hayal kırıklığına uğramalarıdır. Dalgasız deniz ve
dikensiz gül bahçesi olmayacağını artık bilmemiz ve kabul etmemiz gerekir. Buradaki
asıl sorun, “sorun çıkmayacağını hayal edip” hazırlıksız yakalanmaktır. Dolayısıyla
böyle bir yanılgıya düşmemek gerekir.
İnsanoğlu için istekler sınırsız, ihtiyaçlar farklı ve imkânlar
sınırlı olduğuna göre önemli olan şey, önceliklere odaklanmaktır.
Bazı ailevî problemler, erkeğin kendi
işiyle aşırı ilgilenerek ailesine fazla zaman ayırmamasından kaynaklanır. “Gözden ırak olan gönülden de ırak olur,”
şeklindeki atasözü boşuna söylenmemiştir. Eşlerin yeteri kadar görüşmemesi,
diyalogsuzluğa yol açar.
Evliliğin olmazsa olmaz şartı, “iffet ve sadakattır.” Zoru, sıkıntıyı, acıyı görünce kaybolan bir eş, tatlı ve mutlu günleri hak edemez. Unutmayalım, Allahü Teâlâ her derde bir derman yaratmıştır. Acılı günler sonsuza kadar sürüp gitmez. Bir gün üzerimizdeki kara bulutlar dağılacak, güneş güzel ve sıcak yüzünü bize de gösterecektir, inşaallah…