Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Ekim 2023

​Aile!..

Evlâtlarımızı; Allâh’ın yasaklarının işlendiği mekânlardan, onları haramlara yaklaştıracak çevre ve muhitlerden koruyamazsak, onları gafletin içine atmış oluruz.

Bu anne ve babanın en ağır mes’ûliyetidir.

İslâm bir reçetedir.

Reçeteyi aldın, kabul ettin; ama onda yazılı olan tedavileri, perhizleri tatbik etmiyorsan, bir şifâ bulamazsın.

Dînimiz kıyâmete kadar şifâ ve devâ reçeteleriyle dolu. Netice ancak tatbik edilirse görülür.

Evlâtlar, anne-babalarının ne söylediğine değil, ne yaptığına bakarlar.

Yani anne-babalar, İslâm ahkâm ve ahlâkını yaşayan nümûne anne-babalar olurlarsa, evlâtlar da o izden yürürler.

Sessiz sedâsız bir tebliğdir bu ve sözlü olandan çok daha tesirlidir.

Zira Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- bir gün dedi ki:

“‒Siz, susarak da İslâm’ı tebliğ edin.”

“–Yâ Halîfe!” dediler. “Susarak nasıl tebliğ edilir?”

“–Hâlinizle ve ahlâkınızla.” buyurdu.

(Tekrar edelim:

Evlâtlar, anne-babalarının ne söylediğine değil, ne yaptığına bakarlar.)

EVLENDİRMEK ÇOK SEVAPTIR

• Evliliğin Geciktirilmesi…

• Hata!

Peygamberimiz;

“Ey gençler topluluğu, sizden evliliğe gücü yeten evlensin!” (Müslim, Nikâh, 1) buyuruyor.

Evlilik ertelendikçe, müşkülpesentlik artıyor, evlenme ihtimali daha da zayıflıyor. Bekârlığın yayılması ve bekârların artması, kıyâmet alâmetidir. Toplum için hayırlı ve sağlıklı bir husus değildir.

Bu sebeple, münasip görülen kişileri evlendirmek çok sevaptır. Sâlih bir ameldir.

“En fazîletli şefaatlerden (teşvik edilen aracılık gayretlerinden) biri, evlilik husûsunda iki kişiye aracı ve yardımcı olmaktır.” (İbn-i Mâce, Nikâh, 49)

Yeter ki, denkliğe yani birbirlerine küfüv olmalarına riâyet edilsin.

• Namzedin Belirlenmesinde Hatalar…

Efendimiz buyurur:

“Bir kadınla dört şeyden dolayı evlenilir:

• Malı,

• Soyu,

• Güzelliği ve

• Dîni (dindarlığı, takvâsı) için.

Siz takvâsı olanını seçin. (Aksi hâlde) fakr u zarûrete dûçâr olursun!” (Buhârî, Nikâh, 16)

Maalesef bugün ihtilât ortamında veya internet üzerinden gençler birbiriyle samimî oluyorlar. Evlenmeye karar veriyorlar. Fakat anlık fizîkî hissiyatlarla hareket ettikleri için bunlarda boşanma fecaatinin yüksek olduğunu görüyoruz.

Zira gençlikte tecrübe eksiktir. Dış dünya ve sosyal medyada insanlar gerçek yüzlerini göstermezler.

Bunun için eskilerde, babalarımızda görücü usûlü vardı. İki taraf birbirine küfüv müdür, denk midir, onlar bilirlerdi. Onlarda boşanma yok kadar azdı.

EVLENDİKTEN SONRAKİ HATALAR

Hodgâmlık, bencillik, sabırsızlık, tahammülsüzlük, evlât bile istememek. Bunlar evlilik saâdetinin düşmanları.

Mesut bir evlilikte neler olmalı?

• Muhabbet olmalı. Sadâkat olmalı. Karşılıklı saygı olmalı.

• Samimiyet olmalı, lâubâlîlik olmamalı.

• Vakar olmalı, kibir olmamalı.

• Tevâzu olmalı, zillet olmamalı.

• Evlilikte gönül âhengine de îtinâ edilmeli.

• Sabır olmalı. Bir hayat arkadaşlığı başlıyor. Mutlaka tahammül gerektiren zamanlar olacak. Taraflar, böyle zamanlarda birbirlerinin güzel huylarını düşünmeli.

• Mes’ûliyet olmalı. Taraflar, birbirlerine karşı vazifelerini ihmâl etmemeli.

Bozmak, yıkmak kolaydır. Fakat yapmak ve korumak zordur.

İbretlik bir hâdisedir:

Rivâyete göre bir adam, Halîfe Hazret-i Ömer’e hanımını şikâyete geliyordu. Halîfe’nin kapısına geldiği zaman, hanımının Hazret-i Ömer’e yüksek sesle bağırdığını duydu. Adam kendi kendine şöyle dedi:

“–Ben hanımımı şikâyete geldim. Ama onun da başındaki dert aynı dert.”

Tam dönerken Hazret-i Ömer onu fark etti ve yanına çağırdı. Meseleyi öğrenince şöyle dedi:

“–Onun bende bazı hakları var, onun için söylediği şeylerin hiçbirine aldırış etmiyorum.

Hanımım, ateşle aramda bir perdedir. Kalbim onunla sükûnet bulur, onun sayesinde harama düşmem.”

Ardından hanımının hizmetlerini saydı. Adam da;

“–Aynı durum benim için de geçerlidir.” diyerek huzurla geri döndü. (Tenbîhü’l-Gâfilîn)

Tarihimizde, dergâhlar da bu vazifeyi îfâ ederdi. Aralarına bürûdet giren hanım ve bey, dergâhın kendilerine mahsus yerine giderler, nasihat dinlerler, sıkıntılarından kurtulur ve huzurla ailelerine dönerlerdi. Bu dergâhlar, âdetâ bir rehabilite merkeziydi.

Bizim çocukluk yahut da gençlik zamanımızda, evden çıkarken kıza anne-baba tarafından şöyle denirdi:

“–Bak kızım, bembeyaz gelinlikle bu evden çıkıyorsun. Hiç lekesiz yine bembeyaz bir kefenle girdiğin evden çıkacaksın.”

Damatlara;

“–Evlâdım! Hanımın sana Allâh’ın bir emânetidir. Ona karşı ne kadar hayırlı ve kerem sahibi olursan Allah katında o kadar hayırlı bir kul olursun.” diye telkin edilirdi.

Buna mukabil; gelinlere de aileler kendi kızları gibi davranır, onları incitmezlerdi.

Bugün ise maalesef bazı anneler;

“–Ben seni okuttum kızım. Nasıl olsa muhtaç değilsin. Onun için fazla yüz verme!” diyor. Bir çatırtı başlıyor.

Nefsânî arzular, âhireti unutturuyor.

Maalesef günümüz câhiliyyesi, âhiretsiz bir dünya istiyor.

Evlilik ise, hepsi uhrevî duygular olan; muhabbet, sadâkat, iffet, sabır ve ihtimam istiyor. (*)

_________________

(*) Erkam TV. Münir ARIKAN ile Aile Medeniyetimiz. Osman Nuri topbaş Hocaefendi

SON KALEMİZ: AİLE. Yüzakı dergisi