Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.81
Gram Altın
2977.81
BIST 100
9740.84
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Ocak 2022

​Ahmetlerin Sohbeti

Pandemi döneminde akranlarımızla mezarlık camilerinde görüşmeye başladık. Cenaze namazı sonrasında maske-mesafeye uyarak çoğunu duymadığımız ama iyi niyet dilekleri olduğunu zannettiğimiz hasbihalimiz sonrasında görüşmek üzere deyip vedalaşıyoruz. Fizikî olarak yaş aldığımız yürüyüşümüzden, oturup kalkmamızdan, reflekslerimizden, kılık- kıyafetimizden, konuşmamızdan hatta yemek yiyişimizden ayan beyan belli oluyor.

Bu girizgâhtan sonra konumuza temas edecek olursak; son yıllarda hatırat veya otobiyografi kitaplarıyla gün geçirir olduğumuzu itiraf etmeliyim. Gençlik günlerimde “Gençler hayalleriyle, ihtiyarlar hatıralarıyla” dediklerinde üzerime almazdım. Torun-torbaya karışınca bir de yaş haddinden tekaüt olunca anlamış olduk.

Geçtiğimiz yıl içerisinde özellikle yaşadığım günlere tanıklık eden yazarların hatıratlarını didik didik okurken aldığım hazzı ifade edemiyorum. Satırlar arasında dolaşırken “ben de yaşamıştım” veya “tıpkı bizim gibi” cümleleri aklımdan çok geçti.

Yaşanmışlıkları okurken başımdan böylesi durumlar geçtiğinde nasıl bir tavır göstereceğime dair ipuçlarını da yakaladım. Şimdi kısa bir yazıda okuduğumuz kitaplardan söz ederek sütunumuzu doldurmak yerine dumanı tüten bir kitaptan bahsedelim istiyorum. “Ayrılık Yaman Kelime” sinde gazeteci-yazar Ahmet Tezcan’ın adaşı sanatçı Ahmet Özhan’la nehir söyleşisi bir devre, bir nesle hatta bir dönem tarihine ışık tutabilecek tarzda kaleme alınmış.

Bilgili ve deneyimli gazetecimiz sualleriyle dönemin fikrî, siyasî ve kültürel hayatına dair bilgilerimizi Ahmet Özhan’ın ağzından aktarırken, sözünü kesip araya girdiği yerlerde o yıllarda ülkemizde zorunlu yaşatılan olumsuzlukları hatırlatıyor. Ömer Tuğrul İnançer’in sunuş yazısıyla Turkuvaz Kitap’tan yılın son günlerinde piyasaya sunulan “Ahmet Özhan Kitabı” nda tasavvufla ilgili yüzeysel bilgiler yanı sıra Ahmet Şükrü Katıöz’ün “Bir A.Ş.K Hikâyesi” ni okumuyor, dinliyorsunuz.

Özellikle darbe dönemlerinde yaşadıklarıyla rejimin inançlı insanlara karşı gösterdiği olumsuz tavır ve davranışları kendine has nezaket sınırlarını zorlayarak dile getiren Özhan’a gazetecilik refleksiyle yardımcı olan Ahmet Tezcan’ın konulara temasında zor günleri nasıl aştığımızın ışıklarını da görmekteyiz.

Her sene Aralık ayında Hz. Mevlâna’yı anma ve anlamak için Konya’da tertip edilen Şeb-i Aruz etkinliklerinde yaşadıklarından tutunuz da sinema, sanat ve medya âleminin dergâh hayatını yaşadığını öğrenmelerinden sonraki tepkilerine varıncaya kadar açık yüreklilikle anlatmış.

Gazinoda çalışıp, o âlemden ekmeğini çıkarırken yaşadığı olumsuzluklarla ilgili bugüne geldiğinde bile olumsuz bir ifade kullanmamaya özen gösteren Özhan, toplumun gazetelerdeki haberlerden bildiği gazinocular kralı Fahrettin Aslan’ı kahraman olarak anlatırken, oğlu “Bir Masalda İki Kral Olmaz” kitabında babasının o âlemde yaşadıklarını açık-seçik ifade etmekten çekinmediğini görünce tasavvufî öğretinin böylesi bir durum olduğunu aklımıza getirmesi açısından önemli buldum.

Genç yaşta şöhretle tanışan, magazin dünyasında adından sıkça bahsedilen Ahmet Özhan’ın seçtiği tasavvuf yoluyla da çok konuşulduğunu biliyoruz. Evlilikleri üzerine de kendisiyle hesaplaşmasını net bir şekilde ortaya koyarken, çocuklarıyla yaşadıklarını anlatıyor. Mürşidi Muzaffer Özak ve ardından Safer Efendi’den aldığı manevî duygulara cevap vermekten çekinen Ahmet Özhan, kendisini tenkit ederek yaşadıkları ve pişmanlıklarından çok eksikliklerini tamamlamaya gayret eden bir derviş edasıyla söyleşinin son sayfalarında okura aldığı tasavvufî terbiyeden aklında kalanları aktararak noktalıyor. Bize düşenin okumak olduğuna inandık ve yerine getirdikten sonra sevdiğimiz sevdiklerimizle paylaşalım istedik bu kadar.