Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Temmuz 2022

Ahmet Murat

Yıllardan beri TRT2’de seviyeli programlardan biri olan “Edebiyat Söyleşileri’ni hazırlayıp sunan Ahmet Murat’ın eserlerini toplu olarak okumak fırsatını elde edince doğrusu çok sevindim. Bir de bu kitapların imzalı olduğunu söylersem mutluluğumun büyüklüğünü ve hududunu artık tahmin edebilirsiniz.

Yazarımızın denemelerinden meydana gelen Belki de Üzülmeliyiz’in üçüncü baskısı elimde. Öncelikle yayınevlerimizde hazırlanan kapak tasarımlarının son zamanlarda mükemmele doğru gittiğini söylemeliyim. Artık titiz yayıncılarımız, kitap düzenlemelerine önem verdikleri gibi kapaklara da ayrıca özeniyorlar. Doğrusu da budur. Zira kapak, kitabın vitrinidir ve okuyucu ile ilk teması sağlar. Kapağını beğenmediği için içine bakmadan kitap almayanları gördüm. Tersine, “Sırf kapağı için de olsa bu kitap alınır.” deyip elindeki eseri temaşa eden, sonra okumaya başlayan okurlara da şahit oldum. Şüphesiz bunlar hususi tercihlerdir. Katılsak da, katılmasak da saygı duyulmalı.

Kitap bir denemeler şöleni ile bizi karşılıyor. Ahmet Murat, ekrandaki sohbet rahatlığını kitap sayfalarında da bize gösteriyor. İlk yazı haklı bir iddiayı da taşıyor: “Düşünmek İçin Yazmak”. Aslında hepimiz az çok öyle yapmıyor muyuz? Modern zamanların yazıcıları da, eski kalem erbabı da düşünmek için yazmadı mı sanki? “Sular Bahsi”nden geçip “Başöğretmen Karacaoğlan”a ulaşıyoruz. Ozanımızdan bahsedip bir kıtasını anmamak reva mı: “Karac’oğlan der ki, ismim öğerler / Ağu oldu yediğimiz şekerler / Güzel sever diye isnad ederler / Benim Hak’tan özge sevdiğim mi var?” Bal tatlısı bu nefis deyişleri söyleyebilen gerçek âşıklar, başka hangi beldelerde, hangi diyarlarda var?

Sayfalarda yolculuk devam ederken hepimizin çocukluğunda az çok yer eden bir alandan bahis açılmış: “Arsalarda Çocuklar.” Hangimiz o eski zaman meydanlarında top koşturmadık, arkadaşlarımızla saklambaç oynamadık ki… Şimdi garibim çocukları görüyorum, otomobillerin işgal ettiği sokak aralarında oyalanıp duruyorlar. İyi ki bizim o eski muhteşem arsaları görmediler. Yoksa haklı olarak isyan edecek, “Niçin size eski ferah arsalar, bize daracık sokaklar ve kaldırımlar!” diyerek bize sitemlerde bulunacaklardı.

Görmesek de Halep’i severiz. Ben de bir yazımda ikiz kardeşlerimiz “Halep’le Antep’i birlikte anmıştım. Hakikatli yazarımız, vicdanlı bir aydın sorumluluğuyla hepimizin hislerine şu satırlarıyla tercüman oluyor: “Halep harap. Hatırı sayılır İslam şehrini belli bir dikkatle gezmiş biri olarak bu cümleyi kurarken, İslam’ın bir uzvunu koparmışlar gibi acı duyuyorum. Kitaplarda yazanlar değil, kürsülerden anlatılanlar değil, sınıflardaki söylevler değil, bu bin senelik terkip İslam’ın ta kendisiydi. Halep’te insanlara kıyıldı, sabiler, analar, dedeler biçildi. Pek hürmete layık canlar alındı. Ama onlar birilerinin yavrusu, bacısı, anacağızıyken, İslam’ın da benzersiz bir terkibiydiler. Barbarlar bu terkibin şişesini taşa çaldılar.”

Kuşlarla Sohbetin Şartları’nda, Ahmet Murat’ın diğer denemeleri bir arada. İsmi zaten davetkâr. Her yazı farklı iklimlere çıkılmış ayrı bir yolculuk. Mihmandarımız daha düne kadar canlı hâliyle toplumda yaşayan irfan dünyamızı bize hatırlatıyor. Dünle bugün arasında sahih mukayeseler yapıyor. Terbiye, edep, vefa, kanaat, tasarruf ve daha nice ölümsüz güzelimizin ve anlamlı hususiyetimizin peşine düşüyor. O engin ve insani davranış biçimlerinin bugün de esasen yaşatabileceğini anlatıyor. Bir münadi gibi iyi insanların büyülü dünyasına davet ediyor. Bu çağrıya kulak asmak kim bilir belki de yitirdiğimiz cevher/mücevher alışkanlıklarımızı usulca bulmamıza vesile olabilecektir.

Ahmet Murat’ın nesirleri dışında şiir kitapları da bulunuyor. Kaf ve Rengi, Kış Bilgisi, Bir Şair Bisikletle, Kalbin Kararı, Böyle. Bunca şiirden bir örneklik olsun diye bir kitaba da adını veren “Kalbin Kararı”nı seçtim. Severek okuyacağınızı ve beğeneceğinizi umarım: “önce sola, sonra sağa, yine sola / bakan akıldır, kalp uzatmaz. / akıl iki kere ikiyi iyice bilir / kalp ikiyi inkâr edecektir /.. /insan uykudadır, ölünce uyanır, / günün adamıdır ve karşılanır. / can uyanır ve karar anıdır kalp için: / Allah sürprizdir, rabbül âlemin. / .. / kalbin kararını akıl tartar / bu şuna benzer: akıl esnaftır / şuna da akıl yaralanır / kalp yaralanmaz çünkü yaradır.”

Ahmet Murat’ın eserleri, yoğun yaşadığım bu günlerde bana çok iyi geldi, huzur duyarak okudum. Bir müsekkin gibi hayatın sükûnetini ve tenhalığını hatırlattı bir bakıma. Siz de okuduğunuzda inanıyorum ki bana hak verecek ve belki de edebiyatçımızın düzenli takipçilerinden olacaksınız. Her kelimenin hakkını veren aziz dostumun emeğine sağlık, ömrüne bereket diyorum. Adını andığım kitaplar, Profil Kitap’tan ve Ketebe Yayıncılık’tan okurlara ulaşıyor.