AHMET HAMDİ AKSEKİ
Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, geçen hafta sonu Diyanet işleri ile birlikte Antalya'da Ahmet Hamdi Akseki Sempozyumu düzenledi. Hamdi Akseki'nin düşünce dünyası ve gerçekleştirdikleri üzerine birçok tebliğler sunuldu. Bu, Hamdi Akseki ile ilgili düzenlenen ikinci sempozyum. Bazı şahıslar çok bilindik, ama onlarla ilgili çalışmalar oldukça az yapılıyor. Hamdi Akseki de bunlardan biri. Herhalde bu da bizim kabahatimiz.
Aslen Antalya ili Akseki ilçesi Güzelsu köyünden olan Ahmet Hamdi Akseki, Türkiye'nin üçüncü Diyanet işleri başkanıdır. Ben de Güzelsu'lu olduğum için Hamdi Akseki ile olan bağlılığım, onun düşünce ve fikir dünyasının ötesine de sarkıyor. Bu sempozyumun gerçekleştirilmesi ve düzenlenmesi, bu açıdan benim için bir görev ve borç. Kendisine Allah'tan (CC) rahmet diliyor, sempozyumu düzenleyenlere de başta Prof. Dr. Ahmet Yaman olmak üzere teşekkür ediyorum.
Hamdi Akseki'nin köydeki evleri hemen dedemlerin evinin altında. Fakat 1940'lı yılların sonuna doğru bir yangın geçirdiği için şu anda taş yığını halinde. Akseki, ilk tahsilini babasından alıyor ama köyde Sultan Abdülmecid'in yaptırdığı medresede tahsil görüyor. Doğrusu dağlık bir memlekette o gün için nahiye olan bir yere Sultan Abdülmecid'in medrese yapmasını anlamlı buldum. Aslında o bölgelere Osmanlı'nın bu türden ilim ilgisi oldukça takdire değer. Medrese, aslında biraz yıkılmış ve boynu bükük biçimde köyde durmaktadır.
Hamdi Akseki, tahsilini Ödemiş'te ve daha sonra İstanbul'da ikmal ediyor. Köyde hocasından mühür kazmayı öğreniyor. Bir de daha sonra Talik yazı yazmaya başlıyor. Bu ikisiyle mütevazi paralar kazanıyor ve aslında tahsil hayatında bu mütevazi paraların çok büyük önemi var. Nihayetinde Akseki, İstanbul ulemasının arasına girmeyi başarıyor. Yazın köyde, onunla ilgili bilgi sahibi olanları dinledim. Hamdi Akseki'nin hocasının torunları ve akrabalarına ulaştım. Birçok eski fotoğraflar elde ettim. Tüm bunlar bana çok büyük mutluluklar kattı. Hala Hamdi Akseki'nin hocaları ve babasının mezarları köyde medfun bulunmaktadır.
1887'de doğan A. Hamdi Akseki, Osmanlı'nın son dönemlerinde hem hocalık yapma hakkı kazanmış, hem İstanbul'un önemli camilerinin kürsülerinde şeyhlik elde etmiş başarılı bir insandır. Cumhuriyet Dönemi'nde de hakikaten hem Diyanet için hem de toplum için gayretli bir biçimde çalışmıştır. Bilindiği gibi Türkiye'de üçüncü Diyanet İşleri başkanıdır. 1951 yılının hemen başında geçirdiği bir kalp krizi ile hayata veda etmiştir. Allah (CC) kendisine rahmet eylesin.
Sempozyumdaki bildirilerle A. Hamdi Akseki'nin hadisçi, fıkıhçı ve felsefeci boyutları ortaya konularak, Hamdi Akseki yeniden okundu. Entelektüel boyutu benim en fazla dikkatimi çekenlerden. Kendisi Sebilü'r-Reşad dergisinde de yazılar yazmış ve muhabirlik yapmıştır. Hatta Balkan Savaşları sırasında, bu konuda halkı bilinçlendiren yazılar kaleme almıştır. "İslam Dini" ve "Askere Din Kitabı" gibi eserleri, onun dönemin sorunları, etkin din eğitimi açısından nasıl bir entelektüel bir portre olduğunu göstermeye yeter sanıyorum. Mesela, Onun Ruh ve Bekay-ı Ruh isimli eseri felsefe açısından önemlidir. Yine Hamdi Akseki, özellikle ahlak düşüncesi ve görüşleri ile Batı'da gelişen ahlak teorilerini eleştirileri bakımından da entelektüel kapasitesi ve yetkinliğini göstermiştir.
Onun çalışmaları oldukça fazladır; bu açıdan velud bir şahsiyet olduğunu söyleyebiliriz. Bu açıdan onun eserleri ve düşünceleri üzerine farklı ilmi disiplinlerden araştırmaların giderek çoğalması gerekiyor. Bu konuda İlahiyat fakülteleri başta olmak üzere farklı bilimsel disiplinleri çalışmaya çağırıyoruz.