Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2414.39
BIST 100
9645.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 May 2020

Ahlaksızlığın Özgürlüğü Olmaz

İki kavram var karşımızda; biri siyah biri beyaz. Siyahın kasveti ve beyazın ferahlığı. Bu su götürmez bir gerçek. Farklı anlamlara çekmeden, işin modasına falan bakmadan değişmez kural bu. İyi ve kötü gibi. İyi iyidir ve kötü de kötü. Elbette bütün bunlar değerleri olan ülkeler için geçerli. Yani İslam’ı benimsemiş, dini hassasiyetleri olan ülkeler için geçerli.

Hassas bir çizgi var; Kuran’ın değerleri ve diğerleri. Yani Kuran’ın dışındaki her şey. Bir kalemde çizip atmamız lazım Kuran’ın dışındaki her türlü kuralı, değeri, safsatayı. Mevzunun; Kuran’daki emirlerin, yasakların olduğu bir ortamda hiçbir bahanenin yeri olamaz.

Geçen haftanın konusuydu; Diyanet İşleri Başkanı Kuran’ın emirlerini, yasaklarını söylüyor. Bundan doğal bir şey de olamaz. Birileri çıkıyor ve özgürlüklerden, insan haklarından dem vurup Kuran’ın uyarılarını hiçe sayarak saldırıya geçiyor. Bir yanda Kuran’ın yasakladığı sapıklıklar var. Diğer tarafta bu sapıklıkları savunanlar var.

LGBT diyerek, rengarenk boyalara bürünerek kendilerini sevimli göstermeye çalışanlar en hafif söylemle sapıklıklarının ardına düşerek haktan, hukuktan bahsediyor. Bunların yaptığına Müslüman mahallesinde salyangoz satmak desek konuyu çok hafife almış oluruz. Bunların yaptığı lanetlenmiş bir kavmin artığı olmaktan başka bir şey değil.

Diyanet İşleri Başkanı Kuran’dan ayetler okudu diye ona karşı gelmek şahsî bir mesele olamaz. Bu, düpedüz Kuran’a karşı gelmektir.

Özgürlük demek değer yargılarını hiçe sayarak yaşamak anlamına gelmez. Özgürlük kavramının içini doldururken ilk sıraya değerleri koymazsak, ortaya her türlü sapıkça girişimi meşru gören bir anlayış çıkar.

Allah’tan utanmayanın kuldan utanmasını zaten bekleyemeyiz. Sanatçısından siyasetçisine kadar LGBT denen ahlaksızlığa destek veren kim olursa olsun aynı bataklığa saplanmıştır.

Cinsel sapkınlıkları özgürlük olarak gören hukukçular, sanatçılar, siyasetçiler bu özgürlük girişimine kendi evlatlarından başlayabilirler. Ne de olsa özgürlük önemli onlar için. Bakalım böyle bir şeye razı olacaklar mı? Elbette olmayacaklar. Çünkü onların derdi özgürlük falan değil, bu ülkenin değerlerinin karşısında ne varsa onun yanında olmayı maharet sayarak yaşamayı gaye edinmişler.

Rehberi Kuran olan bir hayatımız olsun ve ahlaksızların utanmadan savundukları sapıklıklarının karşısında Müslüman ülkenin mümin insanları olarak daha cesur bir yürekle bunların karşısında duralım. Çünkü atılan adımlar, ahlaksızlığı meşru gösterme girişiminden başka bir şey değil.

Eyvah, salgın azalıyor (!)

Her gün açıklanan sayısal veriler gösteriyor ki alınan tedbirler yavaş yavaş meyvelerini vermeye başladı. Korona virüs salgınında ölü sayısı düşmeye başladı. İyileşen hastaların sayısı her gün yükselmeye başladı. Elbette bunlara sevinilir.

Gelin görün ki dünyanın övgüyle izlediği mücadelemize yine iç mihraklar takoz koyuyor. Eleştiriler, çarpıtmalar, mevzuyu sulandırmalar ardı ardına geliyor. Hatta daha da ileri gidip darbe çığırtkanlığı bile yapanlar oldu.

Muhalefetin derdi başka. Eğer bu salgın atlatılırsa bunun iktidara artı puan olarak yazılacağı gibi küçük hesapların içinde olan siyasetçilerin ve onların şakşakçılarının gizli köşelerinde inandıkları değerler adına “Aman salgın geçmesin, daha çok kayıp verelim.” diye dua etmeleri ihtimali de vardır diye düşünüyorum. Küçük hesapların küçük adamları ile yola da çıkılmaz, ülke de yönetilmez.

Maske yok derler, eleştirirler. Sonra maskeler dağıtılır, maskeyi beğenmezler. Sokağa çıkma kısıtlamaları gelsin diye ver yansın ederler, kısıtlamalar uygulanır, ona da bahane bulurlar. Amaçlarının üzüm yemek olmadığını her fırsatta gösterirler.

Ülke aleyhine muhalif çıkışları her gördüğümde Chpli Engin Altay’ın iç yüzlerini bütün çıplaklığıyla gösteren şu cümlesi aklıma geliyor ve yapılan tüm eleştirileri daha iyi anlayabiliyorum; "Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok. Milletin bize verdiği görev bu kardeşim.”

Her zaman eleştirecek bir nokta arayarak, olumlu atılan adımları görmezden gelerek ancak yapılan çalışmalara gölge düşürülebilir. Gölgenin de ömrü güneş doğana kadardır. Ülkesini seven herkes bir güneş gibi heyecanını, duygularını canlı tutmalı ki gölgelerin varlığı güzellikleri kapatmasın.