Ahlaki çöküşün faturası: Masum canlar
Ahlaki çöküşün derinleşen izleri, Narin cinayeti ve sıla bebek istismarı başta olmak üzere son dönemde ülkemizde yaşanan dehşet verici olaylar, toplumun ahlaki olarak ne kadar büyük bir çöküş içinde olduğunu acı bir şekilde ortaya koyuyor.
Tekirdağ’da henüz iki yaşındaki Sıla bebeğin üvey babası ve
komşuları tarafından maruz kaldığı cinsel istismar ve ardından hayatını
kaybetmesi, hepimizi derinden sarsan bir trajedi oldu. Aynı şekilde Narin adlı
çocuğun katledilmesi, toplumun içinde bulunduğu karanlığın bir diğer yüzüdür.
Bu olaylar, toplumsal vicdanın kaybolduğunu ve insanlığımızın en temel değerlerinden
uzaklaştığımızı göstermektedir.
Bu ahlaki çöküşün en büyük sebeplerinden biri, dini ve
manevi değerlerin körelmesi ve toplumsal yaşamdan silinmesidir. Din, bireyin ve
toplumun vicdanını şekillendiren, iyiliğe yönlendiren bir rehberdir. Ancak günümüzde
bu değerler zayıflamış ve yerini maddi hırslar, bireysel çıkarlar almıştır.
Toplumun maneviyata dayanan hassasiyetleri körelmiş, sorumluluk duygusu
zayıflamıştır. Aileler de bu manevi eksiklikten büyük bir darbe almış, içindeki
bağlar zayıflamış, bireyler sorumluluklarından uzaklaşmıştır.
Sıla bebeğin annesinin bu vahşete sessiz kalması, toplumdaki
manevi boşluğun ve ahlaki erozyonun ne kadar derinleştiğini gözler önüne
seriyor. Artık aile, çocuğun güvenliğini sağlayan bir yapıdan uzaklaşmış; empati,
merhamet ve vicdan değerleri yitirilmiştir. Bu tür olaylar, manevi boşluk
içinde savrulan bireylerin yol açtığı trajik sonuçlardır.
Bu ahlaki dejenerasyonun birkaç temel sebebi vardır:
1. Dini ve Manevi Değerlerin Zayıflaması: Manevi değerler,
toplumun ahlaki yapısını ayakta tutan en önemli faktörlerdir. Ancak modern
dünyada bu değerler zayıflamış , yerini bencillik ve çıkarcılık almıştır. Yeni
nesile ezber ettirilen “bu benim hayatım kimse karışmaz” özgürlük ve bireysel mottosu
2. Aile Yapısının Çözülmesi:
Aile, toplumun temelidir ve manevi değerlerle
güçlendirilmesi gerekir. Ancak günümüzde aile yapısı zayıflamış, aile içindeki
bağlar kopmuştur. Çocuklar, bu eksiklikten dolayı korunaksız hale
gelmiştir.Çocuklar tabletlere veya ekranlara emanet durumdalar.
3. Merhamet ve Empati Eksikliği:
Maneviyatın zayıflaması, insanların bencil ve duyarsız hale
gelmesine neden olmuştur. Çocuklara yönelik işlenen bu tür vahşetler, toplumun
merhamet ve empati duygusunu kaybettiğini göstermektedir.
Bu ahlaki çöküşü durdurmanın tek yolu, topluma manevi
değerleri yeniden kazandırmaktır.
Maneviyat, bireyi kötülükten uzaklaştıran ve iyiliğe
yönlendiren bir rehberdir. Aile yapısı, manevi değerler ve sorumluluk bilinci
üzerine yeniden inşa edilmelidir. Aileler, toplumu oluşturan temel yapılar
olarak güçlendirilmeli, çocuklar korunmalı ve ahlaki eğitim ön planda
tutulmalıdır. Din ve maneviyat, yalnızca bireysel ibadetlerle sınırlı
kalmamalı; toplumsal yaşamın her alanında vicdan, merhamet ve sorumluluk
bilinciyle uygulanmalıdır.
Toplum, manevi değerlerine geri dönmezse, bu tür
trajedilerin sonu gelmeyecektir. Ancak empati, vicdan ve sorumluluk bilinciyle
hareket eden bir toplum, gelecekte bu tür olayları engelleyebilir. İnsan
olmanın temelinde bu değerler yer alır ve bunları kaybettiğimizde hem
insanlığımızı hem de geleceğimizi kaybederiz.