Dolar (USD)
32.41
Euro (EUR)
34.54
Gram Altın
2491.45
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Ahlak ve adalet

Adalet ve ahlak, insanın olmazsa özellikleri ve ihtiyaçlarıdır. Adalet ve ahlak hakkındaki bilincimiz ve düzeyimiz, aslında insani bilinç düzeyimizi göstermektedir. İnsanın insanla ve tabiatla kurduğu bütün ilişkilerin ölçüsü ahlak ve adalettir.Adalet, herkesin layık olduğu hakları talep etmesi ve layık olduğu muameleyi görmesi demektir. Bir insanın hakkı olan haklarınıgaspetmek ve ona insan onuruyla bağdaşmayan muamelede bulunmak, en büyük ahlaksızlık ve hukuksuzluktur. Adaletin olmadığı yerde ahlak yoktur. Ahlak ve vicdan ortadan kalktığı zaman ortaya adaletsizliklerle dolu bir sosyal siyasal ve idari yapı çıkmaktadır.Birinin yokluğu, kaçınılmaz olarak diğerinin yokluğunu sonuç vermektedir. Ahlak ve adalet, bilgiden, akıldan, barıştan, özgürlükten ve çoğulculuktan beslenen asli insani değerlerdir.

Adalet ve ahlak, kişilerin ortaya koyduğu keyfi kurallara dayanmamaktadır. Adalet ve ahlak, evrensel kuralları ve kurumları esas almaktadır. Adalet, hukuk kurallarına uygun olarak işlemeli, insanların özgür ve eşit olduğunu esas almalı ve bir insanın bir diğer insana ve tabiatahiçbir şekilde zarar verme hakkının olmadığını benimsemelidir. Ahlak ve fazilet, adalet sayesinde siyasal ve hukuksal olgular haline gelmişlerdir. Adalet, insan haklarının korunması için vardır. İnsan haklarından soyutlanmış bir adalet ve hukuk uygulaması, keyfilik ve despotizm anlamına gelmektedir. Adalet ve ahlakta ölçü, insan onuru ve insan haklarıdır.

Ahlaklı ve adil olmak için insanın iç dünyasında canlı ve yapıcı bir vicdana sahip olması lazımdır. İnsan vicdan denilen iç dünyasında kendisiyle, insanlarla ve tabiatla barışık olmayı başarmalı, ahlaklı bir insan olarak yaşama çabasında olmalı, vicdanındaki iyiliği ve ahlaklılığı dış dünyada pratiğe dönüştürmelidir. Ahlak ve adalet, insanın iç ve dış dünyasının birlikte barışa, hukuka, özgürlüğe, eşitliğe kavuşması demektir.Menfaat, güç ve çıkar merkezli bir siyaset, bir insan davranışının ahlaklı veya adil olup olmadığına karar veremez. Adalet, iş başında olan ahlaktır.Bütün ahlaki erdemler ve özellikler adalet şeklinde ete kemiğe bürünmektedir. Kaliteli bir hukuk sistemi, ancak kaliteli bir ahlak anlayışının ürünü olabilir. En kötü yasalar ve en kötü yasal pratikler, ahlakın ve vicdanın köreldiği ve yozlaştığı toplumlarda görülmektedir. Ahlak ve vicdan açısından yoz toplumların yasal uygulamaları, evrensel hukuk literatüründe referans alınmamakta ve onlara hiçbir değer atfedilmemektedir. Ahlaksız ve vicdansız nitelikteki yasal uygulamalar, hukuk açısından bir hiç muamelesi görmektedir.

Bir toplum için en önemli sorun, adaletin yokluğudur. Adaletin olmadığı toplumlarda, ekonomik, sosyal ve siyasal buhranlar ardı ardına çıkmaktadır. Hiçbir güç, otorite, grup veya kişi, adaletten daha önemli değildir. Hiçbir güç veya kişi, adaletin üstünde bir yere kendilerini konumlandıramazlar. Eski zamanlarda biri öldüğünde kilisenin çanı bir kez çalınıp o kişinin ölümü herkese duyurulurmuş. Bir asil öldüğünde kilise çanı iki defa çalınır, kral öldüğünde ise dört kez çalınırmış. Herkesin ölümde eşit olduğu anda bile kilise çanları, farklı sınıflara mensup kişilerin ölümlerini eşitsiz bir şekilde duyururmuş. Herkesin hak aramak için başvurduğu mahkeme, bir gün bir vatandaşı haksız yere mahkum etmiş. Bu haksız mahkeme kararı üzerine kilise çanı, o gün tam beş kez çalmış. Halk panik içinde kilise papazına koşmuş ve ona “kraldan daha önemli kim varki kilise çanları beş kez çalıyor?” diye sormuşlar. Kilise papazı, bu soruya şu tarihi cevabı vermiş: “Kraldan daha önemli bir şey var. ADALET ÖLDÜ.”Adaletin her şeyden ve herkesten daha önemli ve yüce olduğuna dair bilinç ve farkındalık düzeyine ulaşmak ahlaki ve vicdani sorumluluktur. Adaleti herkesten ve her şeyden önemli ve öncelikli görmedikçe, hiçbir şeyin normalleşmeyeceğini unutmamak lazımdır.

Adorno, “yanlış hayat, doğru yaşanmaz” demektedir.Adorno’dan ilham alarak adaletsiz hayat, ahlaklı yaşanmaz diyebiliriz.Vicdan, insanın kafasına özgürlüğü, barışı, eşitliği ve adaleti koyuyor. Formel yasalar ve mahkemeler, vicdanın insanın derinliğine nakşettiği özgürlük, barış, eşitlik ve adalet değerlerini söküp atacak güce sahip değildir. Adalet ve ahlak, birlikte birbirini beslemekte ve birbirini güçlendirmektedirler. Ahlaka dayanmayan hukuk, hukuk olmaktan çıktığı gibi, insanı ve tabiatı inkar eden bir çürümüşlük durumundan başka bir şey değildir.