AHLAK MI DEDİNİZ?
"İslam nedir?" sorusuna verilebilecek farklı cevaplar bulunabilir. Bu farklılıklar, İslam'ın kapsama alanına giren farklı boyutlarını da ifade etmesi açısından anlamlıdır. Fakat bir giriş, tüm hayatı kuşatan bir momentum noktası belirleyecek bir cevap verilecekse, "Din güzel ahlaktır" (Kenzü'l Ummal, 3/17) tanımlaması iyi bir başlangıç noktası olabilir. Nitekim, bu, Hz. Peygamber'in (SAV) tanımıdır. Bir süre önce ahlakla ilgili bir yazımın başlığını "Edep: İnsanlık Formu" şeklinde koymuştum. Amacım; dinin ahlak olmadan şekilsel unsurlara dönüşeceği; ahlakın bu bağlamda giriş ilkelerini içerdiğini ifade etmekti. Zira Allah'ın (CC) yarattıkları arasında değer üretebilen yegane varlık insandır.
Bir meselede çok haklı olabilirsiniz, ama tartışma adabını bilmezseniz haklı olduğunuz halde itici karşılanırsınız. İbadetlerinizi yapıyor olabilirsiniz, ama iş ahlakınız ve insanlara davranış biçimleriniz bozuksa herkes faturayı ibadetlere, size ve dine keser. Dolayısıyla, daha inanç ve ibadetlere girmeden önce insanların ahlakına bakarız ve "güzel ahlak"lıları takdir ederiz. Fakat ahlakı sadece kişiler arası davranışlar ile sınırlarsak, onun kuşatıcılığını kaybetmiş oluruz ki, bu durumda çoğu kere dinsel argümanlar ve semboller araçsallaşarak anlamlarını yitirmeye başlarlar. Bu sebeple, kamu alanında, ortak ve bölünemez hizmetlerin gerçekleştiği yerlerde yaşanan hak ihlalleri ve kul hakları esas tartışılması gereken unsurlardır.
Gazetelerde geçenlerde gözüme takılan bir haber vardı. Buna göre, baba ya da annesinden kalan maaşı almak için eşlerinden resmiyette boşanan elli bin çift varmış; bunlar boşandıktan sonra da birlikte yaşamaya devam ediyorlarmış. Onların aldıkları maaşlar, netice itibarıyla tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını içeriyor. Bu, sadece devletten haksız para alma meselesi değildir; kul hakkı gibi asla insanlar helal etmedikçe helal olmayacak bir paradır. Öte yandan, bu çiftlerin resmiyette yaptıkları boşanmalar dinen de geçerlidir. Kimilerinin, "biz dini nikahla bağlıyız" şeklindeki itirazları da hiçbir biçimde dinen geçerli değildir. Çünkü resmi boşanma ile evlilik akdi sona erdirilmektedir.
Gündelik hayatta bu tür kul hakları maalesef çerez gibi tüketilmektedir. Özellikle kamuda herkesi ilgilendiren ve tüm insanların ortak haklarını içeren paraların, malların kullanımı, ortak mekanların işgal edilmesi ve insanların bu kullanımdan mahrum edilmesi ciddi ahlaki zafiyetler olarak ortaya çıkmaktadır. Ama işin bu boyutunun özellikle din ve ahlakla ilgisi çok zayıf olarak görülmekte; daha çok klasik ibadet, ayin, dini sembol, kıyafet ve ritüeller etrafında bir din kurgusu ve algısı yaratılmaktadır.
Hz. Peygamber'in (SAV); "Hu00fbd suresinin kendisini ihtiyarlattığını (Vakıa ve Mürselat sureleriyle birlikte) (Tirmizi, Tefsir, 57) belirtmesi, "dürüst"lüğü odak noktası haline getirmektedir. "Dürüst"lük bir kere elde edilip sahip olunan bir mal değildir; tıpkı iman gibi. İman ve dürüstlüğü özenle hayat boyu korunması gerekir. Bundan dolayı dürüstlük ve iman insanı yorar; süreklilik ve sabır ister.
Hikayeyi hepimiz biliriz; Hoca öğrencilerinden birisini çok sever. Bunu fark eden ve kıskanan talebeler hocaya nedenini sorarlar. Bunun üzerine Hoca bir imtihan yapar. Herkesin eline kuş vererek bunu Allah'ın görmediği yerde kesmelerini söyler. Tüm talebeler bunu yaptıkları halde sevilen talebe elinde kesilmemiş kuşla ağlayarak saatler sonra çıkagelir. Hoca, kendisinin verdiği görevi niçin yerine getirmediğini sorduğunda sevilen öğrenci; "Allah'ın görmediği yer bulamadım" der.
Devlet ve belediyeler neyi görüyorlar ya da görmüyorlar bilmiyorum ama, bazılarının Allah'ın görmediği yerleri bildikleri kesin.