Ahlak, kalp ve maneviyat
Her geçen gün ahlakın ortadan kalktığına dair şikayetlerin arttığına şahit oluyoruz. Günümüzün ahlak sorunlarına etkili ve sağlıklı şekilde cevaplar ve çözümler bulma konusunda yetersiz kalıyoruz. Ahlak alanındaki yetersizlik, acizlik ve çürüme, dini, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda krizlerle karşılaşmamıza neden olmaktadır.
Ahlakın içinin boşalması, ahlaki sorunların ve krizlerin doğması demektir. Ahlakın var oluşumuzdaki zeminini yitirmiş bulunuyoruz. Ahlak, artık kalbimizden gelmemektedir. Ahlak, dışımızda var olan soğuk ve yabancı emirlere ve kurallara indirgenmiştir. Ahlakın kalp kaynağının kesilmesi ve kuruması, ahlakı manevi ve varoluşsal zeminden yoksun bırakmaktadır. Ahlakın tekrar kalp zeminine dayanması ve kalp kaynağından akması için yeniden kalbi keşfetmeye ihtiyaç vardır.
Kalpten bahsetmek, dinden, maneviyattan, sanattan, felsefeden, bilimden, edebiyattan kısacası insanın bütününden konuşmak demektir. Dinin, sanatın, maneviyatın, bilimin ve felsefenin gerçek anlamda insani olması için kalbi olması lazımdır. Sanatı, maneviyatı, edebiyatı, felsefeyi ve bilimi farklı, özgün ve özgür kılan kaynak, kalptir. Din kalp dini, felsefe kalp felsefesi, sanat kalp sanatı olduğu zaman, gerçek işlevlerini yerine getirmekte ve değerli olmaktadırlar. Kalp, insani varlığımızın en derin merkezini ve tamamını ifade etmektedir.
Ahlak, felsefe, maneviyat ve bilim denilen şeyler, tecrübe edilmesi gereken olgulardır. Tecrübe etmediğimiz ahlak, din ve felsefe, bizim dışımıza itilen ruhsuz, donuk ve kuru formalizmlere dönüşmektedir. Formalizmlerin insanla ilişkisi yoktur, çünkü formalizmler kalpten kaynaklanmamaktadır. Dini ve eğitim kurumlarında öğrendiğimiz öğretilerin ve normların sahih, sahici ve işlevsel olduğunu test etmenin yolu, onların kalbimizdeki karşılığının ne olduğunu anlamaktan geçmektedir. Dindar ve ahlaklı olmanın kalple ilişkisi kesildiği için insanlara, özellikle gençlere din ve ahlak adına söylenilenler sahici, anlamlı ve değerli gelmemektedir.
İnsanın kalp boyutu, kişisel ve özeldir. Herkes, kendi özgünlüğü ve özelliği içinde kalbi tecrübe etmektedir. Kalp, kendi iç dünyamızda derin bir aidiyet duygusu yaratmaktadır. Din, sanat, maneviyat ve felsefe, kalpte yaşadığımız derin aidiyet duygusuyla meydana gelmektedir. Ahlak, din, sanat ve maneviyat söylenilen şeylerin hiçbir anlamı yoktur. Ahlak, din, sanat ve maneviyat kalpte yeşerip aidiyet duygusu oluşturduğu takdirde bir tecrübeye, kimliğe ve anlama dönüşmektedir. Varlığımızın derinliğinden kaynaklanan aidiyet duygusu, bütün varlığımızı, aklımızı, irademizi ve hislerimizi kapsamaktadır. Bizim kişisel ve özel dindarlığımızı, maneviyatımızı, ahlakımızı ve felsefemizi dışarıdan açıklayacak hiçbir otorite bulunmamaktadır. Kalbimizde yaşadığımız tecrübeyi açıklayacak, anlamlandıracak ve değerlendirecek tek kaynak gene biziz. Kalbimizin hikayesini anlatma, açıklama ve değerlendirme sorumluluğu hepimizin omuzlarındadır. Kendi hikayemizin veya başkalarının hikayesinin geçerli ve yeterli olduğunu düşünmemiz ve inanmamız, o hikayenin bir doktrine ve doğmaya dönüşmesi anlamına gelmektedir. Kalbimizdeki felsefi, bilimsel, ahlaki ve dini hikayemizin açıklamasına sahip oluyoruz.
Yaşadıklarımızı kalbe sığdırmak mümkündür. Yaşadıklarımızı açıkladığımız zaman, kavramlar yetersiz kalmaktadır. Kalpte oluşan aidiyet duygusu, sınırsızdır. Kalbimizdeki sınırsız aidiyet duygusu, bizi hayvanlara, bitkilere, yıldızlara, ağaçlara, ormanlara ve bütün kainata açık hale getirmektedir. Bu sınırsız aidiyet ve açıklık duygusu içinde ahlak tecrübesi oluşmaktadır. Derin aidiyet duygusu içinde davranıyoruz. Kalpte kökleşen aidiyet duygusu içinde ahlak, inanç ve maneviyat kökleşmeye başlamaktadır. Kalpte kökleşen din ve ahlak tecrübesi, şunu yap, şunu yapma şeklinde emirler ve nehiyler mecmuasının ötesine taşmaktadır. Din, ahlak, felsefe ve maneviyat, kalpte iç içe geçmektedir. Ahlaki ve dini kurallara uyup uymama konusunda kalbimiz tatmin olursa ve yeterli nedenlere sahip olduğumuz takdirde ahlakı, maneviyatı, sanatı ve felsefeyi içselleştiriyoruz ve tecrübeye dönüştürüyoruz. Bütün insani tecrübemiz kalple başlamakta, gelişmekte ve sonlanmaktadır.