Ahlâk insanı yetiştirmek / Kalp ve ruh eğitimi
Şahsiyet ve kimlik inşa etmek, kalp ve
ruh eğitimini gerekli kılmaktadır. Gönül insanı, bu iki ulvi alanı ıslah edip
terbiye etmekle ortaya çıkmaktadır. Gönül, çıkar ve gösteriş üzerinde dirilmez.
Zira ‘menfaat yaşamak ister, ahlâk yaşatmak ister.’ ikisinin bir ve aynı
çizgide bulunması mümkün değildir.
Ahlâk, hakikatin aşığıdır. Hakikat ise,
acıdır, çilelidir, çetindir, yıpratıcıdır. Hakikat, nurettin topçu’nun
ifadesiyle, bir anlamda otorite demektir. Doğadaki canlı düzeni, nasıl tabiat
ilkelerini (sünnetullah ve adetullah) zorunlu kılırsa, otoritenin prensipleri
de belli bir nizam içerisinde tezahür eder. Otorite gibi, ahlâkın da belirli
ilkeleri ve nizamı bulunmaktadır.
Tabiatın düzeni nasıl bir devinim
içinde gerçekleşiyorsa, ahlâkın da kanunları da aynı prensipler üzerinde hayat bulmaktadır. Otoritesizlik anlamındaki bir özgürlük, ahlâk
ilkelerini reddetmek demektir. Ahlâkın kaynağı olan ilahî emirleri, filozof
topçu için, ‘sevimli ve istenilir yapmak, terbiyenin işidir’
Aileden sonra terbiyenin verildiği en
güçlü ocak, okuldur. Bundan dolayı eğitimin birinci basamağı ilk öğretimde
çocuklarla bire bir ilgilenmek ve onların ruh dünyasına girmektir. İç
hayatlarına dokunmak için, kutsal olanla bağlantı kurmak gerekir.
Güzel ahlâk modelleri, genci yaşanabilir
erdemli bir hayata götürecektir. Gence irade aşılamak, onun karakterini ve
şahsiyetini düzenlemekle mümkün olacaktır. Onu ‘iradeci bir sanat kültürü’yle
buluşturmak, terbiye eğitiminin göstereceği istikamette buluşmasını
sağlayacaktır.
Ahlâk terbiyesinin gerçekleşmesi için
yapılması gerekenleri nurettin topçu şöyle özetlemektedir: öncelikle islâm ve
akabinde batı düşüncesinin erdem kaynaklarıyla oluşturulmuş ahlâk dersleri,
eğitimin tüm basamaklarında bulunmalıdır.
Modeller ve örnekler, ahlâk terbiyesinin
başarıya ulaşmasında önemli katkılar verecektir. Ruhçu ve idealist bir
istikametin gerçekleşmesi ve bunun yeni nesle sunulması hayatî derecede
önemlidir.
Ahlâk güzelliğiyle yetişen gençler,
vatan, millet, devlet ve kutsalın bilincine sahip olurlar. Erdem ve şahsiyet
idealiyle beslenen gençler, millî bir ruhla dirilişlerini gerçekleştirirler.
Böylece yerli olmayan yabancı ideallerin baskı ve etkisinden kurtularak dünyaya
bir proje ve ideal sunmayı hedef edenirler.
Yeni neslin kafasını soru işaretleri ve
çelişkilerden arındırmak için, aile reisleri erdemli bir model olma sınavıyla
baş başadır. Zira ebeveynlerin davranış ve fiilleri, çocukları için bir örnek,
numunedir. Bu öncülden hareketle topçu, bir uyarıda bulunmaktadır: ‘özümüz ile
sözlerimiz arasındaki başkalık, genç ruhlar için en müthiş zehir tesiri yapar.’
Aile ve cemiyet, ahlâk ve ananeyi
gençlere taşıyan en önemli erdem merkezleridir. Ahlâk terbiyesi için, aile ve
okul birlikte çalışmalıdır. Zira topçu’nun dediği gibi, ‘hepimiz ailelerimizin çocukları
değil, devletin çocuklarıyız.’
Terbiye ediciler, bir aile babası gibi
hareket etmeliler. Merhametli olan hocalar, baskı ve zulümden uzak bir şekilde
yeni neslin ruhlarını imar edecekler. Böylece iyi ahlâk sahibi erdemli gençler
okulda yetişecektir.
Merhamet ve şefkatin hâkim olduğu
mektep, adalet duygusu veren ve uygulayan en iyi hâkimdir. Dolayısıyla öğretmen
adaletli sahibi, sevgi insanı olmalıdır.
Gençlerin ruh sefaletine düşmemeleri
için, muallimler, kalplerin terbiyesi için çaba harcamaları gerekir. Nitekim
nurettin topçu, mektebi ve muallimi ikaz ederek yapılması gerekeni anlatır:
‘mektep bir çilehane, muallim dehşetiyle, kırık notuyla bir korku heykeli,
imtihan bir mihnet ve ceza şekli olmamalıdır. Bunlar birer sevgi kaynakları,
ruhları bütünleyici vasıtalar, kalbimizin ülküleri olmalıdırlar.’
Terbiye; sevgi, merhamet ve şefkat
demektir. Terbiye edici öğretmenler, ‘talebeye ruhuna örnek getirici bir
arkadaş gibi olmalıdır… (zira) kalbi kurtarılamayan gençlik, gayesiz ifratlar
içinde yuvarlanır.’ (n. Topçu, türkiye’nin maarif davası, 176-182)
Kalp eğitimi, başkalarını yük olan
olmamayı öğretir. Kalp eğitimi, irade terbiyesiyle başlar. İrade terbiyesiyle
muallim, şahsiyetleri olgunlaştırır, karakterleri inşa eder. Böylece toplum
içinde özgün fikirli ve kabiliyetli gençler ortaya çıkar. Özgün düşünceler,
kalabalıkların korku ve baskısını hissetmeyen hür fikirleri doğurur. Özgür
fikirli gençler, düşüncelerini ve ideallerini cemiyetin arzusuna feda etmezler.
Talebe, vaktin insanıdır. Zamanını gereksiz
işler için harcamaz. Çünkü o, sıradan bir ‘hayat insanı’ değildir. Onun,
mesleğinin dışında başka işlere vakit harcayacak zamanı da enerjisi de
bulunmamaktadır. Talebenin hayatı, ders, kitap ve mektep çerçevesinde oluşan
bir ortamda geçmelidir.
Okumaya elverişli olanlarla, başka
mesleklere yetenekli olan talebeleri ayırmak ve sınıflandırmak yerinde bir
karar ve olması gereken bir tercihtir. Bununla birlikte nurettin topçu’nun
ifadesiyle ‘her türlü çalışma tarzı, her meslek ahlâkî ve insanîdir. Hepsine
ihtiyaç vardır.’
Unutulmaması gereken husus, eğitim
kurumlarından makul olanın ötesinde büyük bir katma değer beklemek, rasyonel
değildir. Okuma istidadında olmayan talebelerin, yetenek ve kabiliyetlerine
uygun bir mesleğe yönlendirilmelerinde hem kendileri hem de devlet için büyük
faydalar bulunmaktadır.
Her şeye rağmen, mektep farklıdır.
Filozofumuz topçu nezdinde, ‘mektep eşiği, mabet gibi ahlâk dünyasını ruh
dünyasının eşiği olmalıdır…düşünülerek girilen kapı yalnız sınıf kapısıdır.
Hizmetinde oldukları vazifenin ulviyetine inanan öğretmenlerimiz, kapılarının
açarken, istiklâle ümit ve aydınlık getiren bir kapıyı açtıklarını
hissederler.’
Muallimler bu fikir kapısından
geçmekle, ‘karakter yapmakta ve şahsiyet yaratmakta’dırlar. Zira ‘mektep
koridorları gerçek fetihlerin yeridir’. (tmd, 183-187)
Ahlâk insanı yetiştirmenin yolu, mektep
koridorlarından geçmektedir. İdealler ve fedakarlıklar, ruh ve kalp eğitimiyle
idealist erdemli gençliği yetiştirecektir.